27 Aralık 2016 Salı

Aşk Laftan Anlamaz- 24.bölüm

‘‘Kuşkularım var biliyorsun,
Yaşamak bu kuşkularla zor.
Oysa ne güzel olurdu korkularım kuşkularımla sarmalanmasa...’’
Geçen hafta tutkuyla oynanan bir zeybek sahnesinin sonunda kırgın Murat’ın gidişiyle bırakmıştık Aşk Laftan Anlamaz’ı. Murat’ın iddialı lafı da bu bölümün bir nevi kırılma noktası oldu. Bazen tek bir cümle kaderin akışını değiştirir derler ya işte tam öyle oldu. Murat ‘Bu masal ancak ben ölünce biter’ demeseydi; Hayat Murat’a gitmez,  Murat’ın odasında kilitli kalmazdı di mi? Murat’a kızgın İpek’e rağmen kalbi endişeyle atarak bekledi Hayat, Murat’tan gelecek haberi. Murat ise annesinin sayesinde etrafına çöreklenen entrika yumağının ortasında kalmış, şaşkın uğraşıp duruyordu oysa. Bir taraftan Leyla’nın ve Hazal’ın Murat’tan götüreceklerinin iç sıkıntısı olsa da bir taraftan Derya’nın beterin beteri varmış hali eğlenceli. Benim Leyla-Derya çekişmesinde tek endişem Doruk-Murat arasındaki kardeşliğe halel gelmesi. Yoksa gerisi vız ve tırıs. Doruk ve Murat kardeşliği o kadar içten, dostluğu barındıran, hesapsız bir ilişki ki yara alması her tip ilişkiden daha rahatsız edici olur fikrimce.  Azime ise tam anlamıyla savaşın ortasında kalmış durumda. Ne tarafa baksa bir başka cephede laf  bombaları patlıyor, entrika mayınları döşeniyor. Torunlarını korumaya çalışan sevimli babaannemiz korkarım bu strese daha fazla dayanamadığından Haşmet Dede’yi çok kıracak bir şey yaptı farkında olmadan. Zira ben Azime Babanne’nin  Haşmet Dede’yi sevmediğini düşünmüyorum. Çünkü sevgi bitmiş olsa o gelin telleri ve fotoğraf saklanmaz atılırdı. Bu hafta Hayat-Murat arasındaki ilişkiye tamamen odaklanan bölümde İpek ve Kerem, Aslı ve Doruk çokça boy gösteremedi. Lakin geçen haftadan Aslı’nın Derya hakkında duydukları hala cebimizde. Diğer taraftan İpek-Kerem’in nişanının Murat’ın gidişinin gölgesinde kalmasına ben üzüldüm. O kadar kimsesizler ki, birbirlerinin kimsesi olan bu çiftin her şeyi güzel olsun istiyorum hayattaki soğuk gerçeklere inat. Aslı ve Doruk kuşkusuz yeni düğümlerin ve Derya açısından sınanmaların yaşanacağı bir hikaye olacaktır. Açılmasını bekliyoruz. Hayat’ın annesinin ayakları yere basan bir karaktere dönüşmesinden memnuniyetimi daha önce de yazmıştım. Eski hali empatiden uzak , gerilimli bir kadındı sevmiyordum. Oysa şimdi daha anne, daha sıcak, sevilesi.
Şimdi gelelim Hayat Murat meselesine. Eğlenceli başlayan sonra hüzne çevrilen bir süreç işlendi bu hafta. Murat’ın odasında kilitli kalan ikili inatlaşsa da birlikte çok eğlendi. Burak Deniz yine Murat’tan bir kabuk daha çıkarttı. Sarsılmayan patron Murat’ta bu hafta biraz muzip biraz da oyunbaz bir yön daha sergiledi. Kuşkusuz burada senaryo enerjisinin payı büyük. Ama mesela öyle ayrıntılar ekliyor ki oyuncu,mesela Hayat’ın banyoya kaçtığı sahnede Murat’ın kapıyı tırmayalıp gitmesi gibi, bu kadarı senaryoda varsa senaristleri yok da oyuncu doğaçlıyorsa oyuncuyu tebrik ederim. Sizi bilmem ama bana göre bu tarz ayrıntılar inandırıcılık arttırırken karakteri yaşar kılıyor. Hayat ise aşkına rağmen kırgınlığını öfkeyle saklamadan hissettirdi bölüm boyunca. Hande Erçel’i en son sahnede özellikle çok beğendim. Hayat kırgınlığında haklı ki bunu Murat da biliyor. Ama bu konuyu konuşabilmeleri çok önemliydi. Güncel dizi çiftlerimizin sorunu bu çünkü. Konuşamamak. Sorunların üzerinden atlaya zıplaya giderken ya da birden bire hiç yokmuş gibi yaparken karakter derinliğini yitirmek. Hayat ve Murat konuşsun hep. Kavga etsin, hırlaşsın ama konuşabilsin. Koklamak aşkın doğasında var diye sanıyorum benim en sevdiğim sahnelerdendi Murat’ın Hayat’ı kokladığı sahne. Tutku, özlem harmanıydı. Yastık savaşı, tıraş köpüğüne bulanan Murat hep bunlar Hayat’ın çocuk-kadın hallerinin yansımasıydı. Hayat’ı çıkardığınızda Murat’a ne kadar gri bir hayat kaldığını düşündüğümüzde aslında neden Murat’ın bu kadar aşık olduğunu anlamak zor değil. Çocukluğunu anne eksikliğiyle yaşamış, sorunlardan kaçan bir baba ve rekabetini Murat bünyesinde somutlaştırmış Derya ekseninde yaşamış Murat; çocukluğundaki tüm renkleri içinde taşıyan Hayat’ı bırakmak ister mi? Hayat’ın o meşhur konuşmayı hatırlamasına kadar Murat’la ne kadar güldüğü, onu ne kadar güldürdüğünü gördük sahnelerce. Sonrasında bize yine hüzün. Hayat’a sonuna kadar hak veriyor olsak da... Haşmet Dede’yi ve ailesini üzmemek paravanında Murat’la kalan Hayat’ın asıl derdi içindeki o bitmeyen aşka sahip çıkmaktı bence. Ondan vazgeçmeyen adamdan vazgeçemeyecek olmaktı. Hayat ve Murat pişmalıklarından çıkardıkları derslerle birbirlerine yol aladursun Emre sonunda gerçek yüzünü gösterdi. Murat’tan yediği dayaktan sonra hiçbir şey olmamış gibi yapan hali baştan beri bana samimi gelmiyordu zaten. Bu hafta hamlesini yaptı. Hem de ince ince planlayarak yaptığı hamle Hayat-Murat cephesinde sarsıntıya neden oldu bile. Hayat’ın net tavrına rağmen Murat’ın içindeki Othello sanıyorum su yüzüne çıktı yine. En önemli şeydir güven. Hayat’la ilgili kuşkularını kaybetme duygusu perdelediyse ve bu olay yeniden Murat’ı alevlendirirse Hayat açısından Murat’a dönmenin yolu kapanır gibi. Çünkü yine kuşkuyla sınanırsa Hayat bu kez affı daha zor olacaktır Murat’ın. Çünkü bu kez Hayat tamamen günahsız. Bir taraftan karşısında Nothing Hill’deki Julia Roberts gibi durmuş ve ‘Sadece beni sevmeni isteyen bir kız çocuğu gibiyim.’ mihvalinde  ona bakan ve ‘sensiz o rüya olmaz’ diyen bu çocuk kadına nasıl inanmaz Murat Bey bilmiyorum. Umalım da Murat parçaları birleştirip doğru yorumu yapar. En azından yakalandığı Othello kıskançlığının etkisiyle karar vermeyecek kadar mantıklı davranabilir.
Son olarak bu hafta diziye eklenen tınılardan bahsetmek isterim. Bilen bilir benim için bir dizinin, filmin müzikleri çok önemlidir. Aşk Laftan Anlamaz bu noktada sevimli müziklere sahipti ancak bu hafta sanıyorum ki Hayat ve Murat için yeni temalar devreye sokulmuş. Çok da iyi olmuş. Aşk evrilidikçe, derinleştikçe onun melodisi de evrilir ve derinleşir di mi?
Vee son demde; aşka dair sustuklarımsın sen sevgili. Konuştuğumda hayal olup kaybolmasından korktuğum rüyamsın. Gerçeklik denen sussun, biz gözlerimizle bu hayali konuşalım.
Emeklere saygıyla...

                                                                         UmayMasal     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder