16 Mart 2019 Cumartesi

Gülperi-Derdim Olsun

“Her şey seninle güzel yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile
Her şey seninle güzel bu toprak  bu taş bile
İçimdeki bu korku gözümdeki yaş bile
Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana
Her şey seninle güzel duyduğum ses bile
Yalnız içtiğim su değil aldığım nefes bile
Her şey seninle güzel bu yağmur bu kar bile
Yüzümdeki gözyaşının izleri onlar bile...”
“Gülperi” yeni bölümü yorumlamak için ekrana uzun uzun bakıyorum. Yazmayı sevenler bu hissi bilir. Durursun ve bakarsın sözcüklerini bulmak için. Zihnindedir o sözcükler ama ne diyeceğini bilememenin acziyeti kilitler hepsini. Anlatmak istediklerini yakalamak istedikçe kaçar sözcükler. Bakarsın, bakarsın. Sonra bir şey olur. Tılsım belki ya da o sözcüklere yetişmeni sağlayacak bir uçurtma ipi buluverirsin. İşte benim kaçma kovalama serüvenimde Eda Baba’nın yorumuyla dinlediğim Çiğdem Talu ve Melih Kibar şarkısı o ip oluverdi sözcüklerime. Ben de bıraktım uçursun o sözcükler beni gideceği yere. Artemis’in kendi gibi olan kırgınlığını yansıtmasındaki kendi olmama halinden geçtim. İçimde on yedi yaşındaki bir kızın baba aşkına tutundum, parçalanan ruhuma sağır annemin elini tutmaya çalıştım onunla. Sonra o elin beni kullanma becerisinde kayboldum. Kırılmışlığım parçalanmışlığa dönerken onların beni anlamaktan acziyetinde büyümekten korktum. Büyümek yalandı, öyleyse yalan büyüklüğe, doğru çocukluğu tercih ederdim. Ordan Hasan’ın kalbindeki fırtınaya savruldum. Yalanlarla örülü hayatımın tek dayanağı, utançların en beterini yaşattığımın annemin ruhuna tutunma telaşındayken nasıl yanıltıldığımı hissettim. Bulmayı umut ettiğim mutlulukta yön tayin ettiğim pusulam olarak seçtiğim adamın gizlice arkamdan iş çevirdiğini hissetmenin acısını duydum. Oysa en sevdiğimin sevdiği, babası olan adam , abi dediğim adam benim de tutunacak dalım olabilirdi bu hayat denilen kargaşada. Serbest bıraktım içimdeki fırtınayı kendi kendime çünkü eski Hasan değildim artık. Yakıp yıkmak nedir bile bile içime aktım. Susmadım belki ama gitmekten başka da yol bulamadım. Acıyan her zerremde sığınacak yer bulamamanın küçülmüşlüğüne hapsoldum. Durdum nefeslendim.
Hikayenin başa sarma sorunsalında içimden gelmeye gelmeye sorular bırakıyorum  buraya. Gülperi ve Kadir’in evliliğini eş zamanlı öğrenen Hasan ve Artemis’in biri kendine özgü biri ise tamamen karaktere ters dışa vurumlarındaki amaç neydi?  Hasan ısrarla işin yalan kısmındayken özellikle Artemis’e takside “Olay sandığımızdan büyük” derken empati yapmaya mı başladı? Peki neden sadece öfke patlaması gibi yansıtılan bu tepkilerin asıl duygusal tabanları anlatılamadı? Artemis babası hapisteyken babasının gözlerindeki aşkı gören bir kızken neden anne ve babasına evlenin dedi? Birkaç gün iyi anlaşan anne ve babasının durumu bu kadar mı kolay gözlerini boyadı? Yoksa korkuları, hastalığı, daha çok da babasına kırgınlığından temellenen babasını acıtma motivasyonu mu onu bu yola soktu? Mantığını kullanma becerisi ile ışıldayan Artemis mi mantık sınırlarını bu denli zorladı? Karakter tip değilse tabiki grilikleri olacak. Hasan ve Artemis bunun en net örnekleri. Tıpkı geçmişte aşklarını beceriksizce harcayan , öncelik sonralık bağıntısına daima başka şeyleri koyup savrulan, Şeyma ve Eyüp’ü eş olarak seçip yollarına devam eden şimdi onların takıntılı kimliklerinin yarattığı entrikaların ortasında kendileriyle beraber çocuklarını da sürükleyen Kadir ve Gülperi gibi. Onların aşksız , sevgisiz, sorunlu evliliklerinin içinde büyüttükleri çocuklarının güvensizliklerine kızıyoruz şimdi. Oysa o güvensiz çocukların hayattaki karşılıklarıyla karşılaşsanız verilen tepkilerin doğallığı karşısında şaşkına dönersiniz. Ama sorun duygudaşlığı oluşturamamak belki. Yüksek perdeden tepkilere alışık topluma o perdeyi daha da yükseğe alarak anlatmaya çalışmakla başlıyor sıkıntı belki. Oysa kırgınlığını o güzel sözcükleriyle anlatsaydı Artemis çatışma yaratayım derken harcanmazdı. Hem de gerçek bir çatışmanın ortasında bırakırdı onun sözcüklerinin ilk muhatabı babayı. Hasan Artemis kadar güzel olmayan sözcüklerine rağmen o yalın anlatımıyla annesine yaşadığı güven bunalımına katkısını anlatsaydı kuşkusuz Gülperi için daha vurucu olacaktı o karşı çıkış. Kadir Abi’siyle konuşurken Kadir’in onun için dönüştüğü şeyi anlatan Hasan tüm öfkesine rağmen Artemis için öfkesini içine hapsediyorsa değişmiş demektir. O halde neden ve neden o değişimi anlatmasına izin vermiyoruz ki? Artemis’in hastalığını evliliğinin bitişine bağlayacak kadar kızından bi haber olan Şeyma’nın söylediklerine karşılık Artemis’in Hasan’a sözcüklerinde saklı terk edilme korkusu oysa genç kızın sorunu hakında ne kadar temel bir noktaya işaret ediyordu. Ağlamaktan, korkmaktan yorulmuş Artemis’in Hasan’a sımsıkı sarılmasında, onun göğsüne saklanmasında gizli yaşadığı korkular. Ama neden gizli? Neden kendisini anlatmasına izin verilmiyor? Dizide kendisini anlatmaya en yatkın karakter olan Kadir dışında kimse anlatmıyor derdi ne. Anlık patlamalar dışında. Konuşabilen sadece Kadir ve Artemis’i gördüğü an Hasan. Kısaca metinlerin altına gizli değişimler, açıklanmayan kırgınlık sebepleri sebep bunca anlaşılamamaya. Üstelik seyirciye geçemeyen tepkilere.
Nefeslendiğim yerden, uçurtmanın ipine yapıştım devam ettim. Huzurda da huzursuzlukta da birbirinin elini tutan, aynı acıda yanarken o acıyı diğerine hissettirmekten korka korka birbirine tutunan ArHas’a uzun uzun baktım. İlk aşkın korumacı utangaçlığına sığınan sevdayı gördüm orda. Ona bir şey olacak diye, bas bas bağırmak istediklerini, öfkeni yutabilmeyi gördüm. Kıyamamaktan inanmaya, korkudan sığınmaya, imkansızlıktan gerçeğe seke seke derinleşen daha derine en derine işleyen masalsı aşkın ilmeklerini hissettim. Hasan’ın sözcüklerinde gizli olan , Kadir’in de gönderme yaptığı gibi, en başından beri aşkla beklenen ama tutamamaktan korkulan aşkın yine yeniden itirafını duydum. İyi olsun, kötü olsun, ne olursa olsun ama onunla olsun hissinin kokusunu duydum. Gözlerde çığlık çığlık bağıran sevdanın sessiz yankısının duvarları parçalamasını duydum. Tek sahneye sığan , sıradanlıktan uzak, 17 yaşın ilk heyecanından hızla tek aşk olma yolunda yürüyen Artemis ve Hasan aşkındaki derinlik sarhoşluğunda asılı kaldım.  Çünkü “Her şey seninle güzel aldığım nefes bile”...
Hamiş: ArHas’a baştan itibaren bir nerden nereye mi yazmalı? Hikayeyi devralacak yazarımıza da sevgiyle. Diliyoruz ki köken aşkla beraber yürüyen bu çağdaş masalsı aşkı da keyifle , umutla yazsın. Çünkü saflık umuttur.

                                                                                                UmayMasal    
 

10 Mart 2019 Pazar

Gülperi-Vazgeçme Bizden

“Yüreğim gibi duruyorsun orda,
Kalp atışlarımız da adımlarımız gibi senkronize.
Aşka dair ne varsa gözlerimizde ve
Ruhumuzdan bir iple bağlıyız”
Ne  zaman ipin üstünde yürüyen bir akrobat görsem kendimi onun yerinde hissediyorum ,demiş Theodor Lipps. Empati duygusunun yazan , çizen, oynayan, yontan sanatçılar açısından ne kadar üst perdede yaşandığını anlatmak istemiş belki. Empati gelişimsel ve sosyal psikolojide yapılmış tanımlarında  da kişinin başkalarının duygu, perspektif durumlarını deneyimleme yeteneklerini kapsar. Buna ister karşısındakini anlama ister duygusal anlamda karşısındakinin hissettiğini hissetme becerisi diyin. Karşısındakini anlayan ya da hissettiğinin hissedebilen birey bunu karşısındakiyle paylaşmalı ve gösterebilmelidir de. Ancak Adler kitabında empatiyi yetenek olarak yorumlarken empatik bireylerin ruhlarında sürekli ayarlama yapma ihtiyacından da bahseder. Özdeşleşme insana özgü ama bir o kadar zorlayıcı tahribatı gelişim düzeyiyle eş güçte bir oldu olarak da gösterilir. Katılın ya da katılmayın, ki ben tamamiyle katılıyorum, empati her insanda kodlanmış ama her insanın üst düzey beceri haline getiremediği bir yetenektir. Girizgahların sebebi eğer bizi takip ediyorsanız malum. Her bölümü bir durumla özdeş gördüğümüz noktalar neden oluyor bu kısımlara. Yazmamızın sebebini oluşturan Gülperi’nin Vazgeçme Bizden bölümü bana göre işte tam da bu durum yani “Empati” üzerine kurulmuş bir bölümdü. Bazı anlarda üstün yeteneklerini kullanan karakterler bazı anlarda bu yeteneklerini gözardı edebildi bazı karakterlerse bu duygudan yoksunluğuyla anlamsızlıklarına anlamsızlık ekledi. Bölümü en başından ele aldığımızda geçen hafta aynı masada bıraktığımız Gülperi, Kadir, Artemis, Hasan  kare asının ArHas ilişkisinde duracakları nokta bu duygunun Gülperi ve Kadir için anlamını ölçtü. Gülperi ve Kadir açısından hem özel durumları hem de anne baba olarak durdukları noktadan zor bir sürecin başlangıcıydı ArHas aşkı. İkilinin aşkına bozulsalar da kendi geçirdikleri süreçler ve tabiki evlatlarına olan tartışmasız sevgileri Artemis ve Hasan’ı anlamaya itti onları. Temelde ilk andan beri kızının duygularını bilen Hasan’dan da şüphelendiğini bildiğimiz Kadir’in ArHas aşkını geçici olabilir diye tanımlamasını yadırgadım sadece. O noktada kadın empatikliğinin daha gelişkin olduğunu yaşadığı şoka rağmen Gülperi ortaya koydu. “Ya değilse, bizim gibi mi olsunlar?” Ana karakter olarak ve kuşkusuz ana aşk olarak dizinin merkezinde olan Gülperi ve Kadir’in şimdilik geri çekilmesine kızanlar bana da kızacak belki ama bence ilk bölümden beri çocukları için hayatından bile vazgeçmeye hazır Gülperi’nin hamlesi tam da ona göreydi. Burada parantez henüz sürgün veren bir aşkı budamak belki onu öldürür ama köklenmiş bir ağacın budandığı yer daha fazla yeşerir. Gülperi ve Kadir aşkı yıllara meydan okumuş bir aşk. Budanmak ne kesildiği yerden yeşermeyi başaracak kadar köklü. Ne kadar engel girerse girsin bundan sonra sadece şiddeti artar. Diğer taraftan bölüm boyunca Gülperi ve Kadir’in imkansıza düşer gibi olan ama daima da birbirinde son bulan halini çok sevdim ben. Hafif kavga halini ama sonra yine yeniden birbirlerini anlamalarını samimi buldum. Son sahneye rağmen sarsılsalar da ayakta kalacaklarına inancım büyük. Zira şu ana kadar Kadir’in Can için babaya dönüşmesini, Hasan için de baba figürü haline gelmesini izledik. Kadir’in sadece Bedriye ile bağı oluşmadı. O da yakın görünüyor. Malum spor arabalı züppemiz pek tekin değil. Ancak Artemis ve Gülperi arasında kurulamayan bağ bakalım nereden sağlanacak. Şeyma’nın ilgili anne, anlayışlı eski eş, yaşadıklarından ders çıkarmış ve olgunlaşmış birey tavırlarından etkilenmiş görünen Artemis’in Gülperi’nin gerçek anneliğine tam da ihtiyacı olan an kuşkusuz Şeyma’nın kendisini amaçları için nasıl hiçe saydığını öğrendiği an olacaktır. Bulumia olduğu bu bölüm ortaya çıkan Artemis’in hastalığı yeni değil. Buna sebep olan etkenlerin gücü hakkında bilgimiz kısıtlı. Aşksız ve anlayışsız bir evliliğin ortasında büyüdüğünü biliyoruz. Babası tarafından koşusuz kabul edilirken annesi tarafından ötelendiğini de biliyoruz. Bu ötelenmenin şiddetini Artemis’in yaşadıklarına rağmen kendisini onun önünde dövdüren Şeyma’dan ölçmek de zor değil. Ama kızın annesine yönelik duygu boşluğu o kadar derin ki, arka arkaya yaşadığı travmalardan sonra ciddi bir hastalığının olması çok yüksek olan empati duygusunu bir anlığına geriye çekmesine neden oldu. Şaşırtıcı mı? Değil. Artemis korkuyor. Parça parça olmuş ailesinin yitip kaybolmasından korkuyor. Babasını paylaşmaktan korkuyor. Neydi? “Sen tanıdığım en muhteşem insansın tabi babamdan sonra.” Babası Artemis için sadece babası değil. Tüm ailesi. Onu başka bir kadınla, çocuklarla paylaşmak, ona asla yalan söylemeyen babasının ona bir şey söylememesi gerçeğiyle yüzleşmek kolay olmasa gerek. Aynı gün içinde üst üste duyduklarıyla, yaşadıklarıyla dağılması belki dizi evreninde sizlere bencillik gibi gelmiştir ama aslında o kadar doğal ki. Bir de bu kız anne ve babasının boşanmasına karşıyken Hasan’dan duyduklarıyla annesinin yaptıklarına şahit olunca “Artemis Kılıcını” alıp adaletini içi kanaya kanaya sağlamış biri. Şimdi tam da inanmak isterken annesine saklanan gerçekler yeniden o kılıcı eline aldıracaktır. Geçen sefer babasını annesinin elinden alan Artemis’in bu kez Şeyma’ya bedeli sadece Kadir olarak kalmayacaktır. Artemis annesinden kendisini de alacaktır.
Bölümün Hasan cephesine bakınca empatinin ilk kez ona doğru aktığı söylenebilir sanıyorum. Gökhan’la aralarında olanlara rağmen Hasan ilk defa kendisi için bir şeyler yapmaya karar verdi. Bu noktada  ikisinin zayıflayan bağı, kopacağına inanmıyorum mutlaka yeniden o kardeşlik kurulacak, Hasan’ın kendisiyle yüzleşmesinde etkili oldu. Artemis’le aşkına sığınan Hasan’ı ilk defa on yedi yaşında gördük. Bedriye’nin anlattıklarına dayanarak çok da okul meraklısı olmadığını bildiğimiz Hasan’ın Taşkınların prensliğindeki kimliğinden ne kadar uzak düştüğünü de görmüş olduk. Bu benim için çok değerli zira avukat olmayı düşünmeye başlayan Hasan’ın feodal kimlikten sıyrılmaya başladığını hissetmek güzel. Burada parantez, Artemis’in çevresiyle ilk çarpışmasında öngörülerimizin doğruluğu da tek tek ortaya çıktı. Hasan’ın Artemis’e duygularını keşfetmekteki gecikmişlliği sadece Kadir değil demiştik ki bölümdeki senin dünyan çok güzel, ifadesi gösterdi ki kendi karmaşık dünyasının belki cahillikle çevrelenmiş bakış açılarının oluşturduğu sancılı kimliğinin hakettiği kişiyi Artemis olarak görmemiş Hasan. Hasan’da Artemis hep bambaşka olmuş. Teknik olarak o dünyanın başka bir parçası olan Selen’i o kadar derin görmemiş demek ki. Artemis’in derinliğinde boğulmaktan korkmuş. O derinlikle başa çıkamamaktan korkmuş. Korkmuş ki uzak durmuş. Bu bölüm “senin baban katil” dediği kıza “ben bir katilin oğluyum beni istemezsen anlarım” derken aslında Artemis’i kırmaktan, onu zor durumda bırakmaktan nasıl korktuğunu, kendisini ona layık görmekten ne kadar uzak olduğunu anlatmaya çalıştı Hasan.  Artemis ise Hasan’a sorulmamışları sorarken genç adamın hayatının akışını hızla değiştireceğinin sinyalini verdi. Artemis Hasan’ı , ailesini, feodal kimiliğini ve defolarını biliyor. Kırıla kırıla öğrendi bunları. Ama Hasan’ın babası gibi kocaman bir kalbi olduğunu , sevdikleri için hayatından vazgeçecek ruhunu da biliyor. Kendi ifadesiyle dürüstlüğünü, muhteşem cesaretini de biliyor. Artemis Hasan’ı içinde yaşadığı topluluğun sığ duygu dünyasının yalancı nezaketinin dışında bir adam olduğu için seviyor. Diğer konular tıpkı dediği gibi sadece sorup öğrenmeye bakar. Hasan sorarsa Artemis onunla o cevapları aramaktan asla kaçmayacaktır. Hasan da o soruları Artemis’le aramak isteğinde zaten. Bölüm boyunca elini bırakmayan Artemis’ten bir an gözlerini ayıramaması, verilen tepkilerin sakinliği karşısında hiç yaşamadığı huzuru hisseden Artemis’in şaşkınlığına inat, gözlerinde sakladığı bu kız gerçekten benim mi bakışıyla en güzel gerçeğim dediği aşka sığınışı bundan. Daha önce sadece yokuş başına geldiği okulun kapısına kadar Artemis’le gelip o okula gidecek olmaya çok da büyük tepki göstermemesi bundan. Hasan için Artemis cidden her şey. Sırdaş, arkadaş, dökülebildiği kişi ve kuşkusuz aşk. Sarıldığında göğsüne sığan “Çillim”  dediği kız hayattaki en büyük değişkenlerinden biri olma yolunda yürüyor. Yine parantez Hasan’ın okul fikrine ikna olma nedeni sonuna kadar Artemis’tir ve bu konu tartışmaya kapalıdır. Şeyma’nın Gülperi ve Kadir’i bitirmeyi öncelikli amaç belirlediği yolda ikinci hedef ArHas aşkıdır bu da net. Peki hastalığı ortaya çıkan Artemis’in hamlesinden sonra ne olacak? Bu kısım tamamen hikayenin bugüne kadar bana anlattıklarıyla ilgili. Keşke değişmeseydi dediğim hikaye anlatıcılarının verdiği mesajlarla ilgili. Bundan sonraki bakış açısına ilişkin yeni bölümü görmemiz gerek. Bundan sonraki kısımda Gülperi ve Kadir’in ilişkisi sarsılsa bile ayakta kalacaktır. Hasan’ın evliliği öğrenmesini beklemiyorum. Hatalı nüfüs kaydı denilerek Hasan atlatılacaktır. Artemis kısmı ise bir süre idare edilip daha sonra Şeyma’nın planlarının ifşasıyla son bulacaktır. Tam da bu sırada Hasan’ın evliliği öğrenmesiyle de iş bambaşka noktalara taşınabilir. Artemis ve Hasan konuşurken , Gülperi ve Kadir neden konuşamadı kısmına gelince. ArHas aşkının güçlenmesi için zamana ihtiyaç var. Bu bölüm bol bol konuşan , paylaşan, birbirini bakışlarından anlayacak halde olsalar da her sıkıntıda birbirlerine sahip çıkmaktan geri durmayan halleri bu güçlenmenin yansımaları. İkisinin aşkının sınanacağı zamana hazırlık. Artemis’in Hasan’a söylemeyeceğini düşündüğüm evlilik sınanmayı başlatacaktır. Fakat aralarındaki bağ onları aynı okulda ve korkarım aynı evde acıttıkça acıtacaktır. Aşk acısı büyüttükçe de hem anne ve babaları için hem de birbirleri için zaten varolan empati duyguları daha da gelişecektir.
Hamiş: Başka bir yolu bulunamaz mıydı bilmiyorum sayın yazarlar. Keşke bırakmasaydınız hikayenizi. Zira sizin anlatınız ne olursa olsun değerliydi benim için. Birbiri içine geçmiş iki aileyi, kader denilen iple iki koldan bağlarken bana göre duygusu, empatisi yüksek bir bölümle veda ettiniz. Baştan beri izlediğim bir kadın hikayesiydi Gülperi. Sonra sonra buraya birkaç sözcük bırakmamı sağlayan Artemis ve Hasan’ın ilk aşkıyla irdeler oldum anlatınızı. Öyle derin, öyle kimlikli bir ilk aşk ve derinlikli bir kız çocuğu yazdınız ki onun ağzından çıkan her sözcükte haklı olsun olmasın onu anlama duygusu yarattınız. Öyle bir oğlan çocuğu yazdınız ki iki arada sıkışmanın, cehaletin onu nasıl parçaladığını hissettirdiniz. ArHas kod adlı bu ilk aşkta aşkın en saf halini anlattınız. Artemis’in ses tonuyla “Teşekkür ederiz”

                                                                                          UmayMasal     

              

2 Mart 2019 Cumartesi

Gülperi- Yanındayım

“Ben, Sen, Siz Aslında Daha Çok Biz,
Korku beklesin varsak biz.
Acı sussun ellerimizde yaşıyorsa biz.”
Zaman konusunda yazan çoğu kişi farklı argümalar üretir. Kimi zamanı alır eğer , büker kimi alır düz bir çizgiye sabitler. Fakat neresinden tutarsanız tutun, ister çekin ister itin, çevresinden dolanmayı deneyin , anlatılarınızda başa sarın bir daha bir daha yaşatın zaman akar. Zaman geçer ve onu yakaladığınızı sandığınız her an avucunuzdan kaçıp savrulur, tozlara küllere karışır bizi önüne katıp sorguların ortasında bırakır. Malumunuz bizim girizgahlarımızı uzun. Neden zamanı aldık Gülperi’nin “Yanındayım” denilen bölümünün en başına koyduk? Metnin altında metin aramayı sevme telaşımızın sirayeti belki. Ya da zamanı kaçırmışların onu yakalama telaşının aşk hali Gülperi-Kadir ikilisinin, zamanı tutup bırakmamacasına onun önüne geçmeye koşan Artemis-Hasan’ın hikayelerinedir bunca sözcüğün akışı.
Gülperi’nin bu haftaki bölümünde acıdan acıya koşarken Hasan’ın peşinde hem yorulduk, hem üzüldük hem acıdık. Paralellik seven hikaye anlatıcılarımız izleyen olarak bizi zorlasa da yine pararlel üzerine paralel kura kura devam ettiler anlatılarına. Önce Hasan’ın babasıyla hesaplaşmasını izledik. Babasını anlamak adına çaba sarf ede ede geldiği noktanın onu paramparça edişine şahit olduk. Taşkın soyadının Hasan’ı defalarca ve defalarca vurmasının kasırgaya dönen öfkesini gözlerinden gördük Hasan’ın. Baba sözcüğünün Hasan için anlamını kaybetmesi anlarına paralel hiç baba dememiş olan Gökhan için bu sözcüğün anlam kazanışını da izledik. Seyit’in oğlu olmanın  anlamını kavrayamadan kimsesizliğine yanan Gökhan’ın anlamlanmaya başladığı ilk sahneleri izledik. Hasan yaşayan babasını kendi benliğinde öldürürken Gökhan’ın bedenen ölen babasının ruhunu ceket gibi üzerine giymesini gördük. Sonra Hasan’a geri döndük. Oradan yeni bir çizgi çektik Artemis’e vardık. Artemis’in annesinin manipülasyonuyla Hasan’ın daha önce geçtiği yollardaki ayak izlerini takip etmesine şahit olduk. Kısaca Hasan’ın da Artemis’in de eksik gedik taraflarını yaratan Eyüp ve Şeyma’nın iki genç ruhta bıraktığı ve muhtemelen bırakmaya devam edecekleri yaraların sızısında yanmaya başlayan Hasan ile henüz yanmanın eşiğindeki Artemis’in hayat çizgilerinin daha da düğümleneceğinin işaretiyle bıraktık Gülperi ve Kadir’in en mutlu gününün kaos denilen girdaba mola veremeden sürüklenişiyle güne devam ettik. Burada parantez. Yazınca masal gibi de izlerken insan düşünmeden edemiyor. Önceden Bedriye’nin atlattığı travmandaki kolaycılığı dile getirmiş daha sonra burdan bir şey çıkacağını umut ettiğimi yazmıştım. Şimdi travma üstüne travma yaşayan Hasan ve Artemis’e bakıyorum, şaşırıyorum. Kaçırılan , yakılmanın eşiğinden dönen , annesini dayak yerken gören Artemis nasıl dayanıyor? Bulumia olduğunu bildiğimiz bu kız onca gücüne rağmen böylesine kırılgan olduğunu bildiğimiz Artemis nasıl bu denli sağlam? Kızının  yaşadığı onca olaya rağmen sadece kendi istekleri için kızının ruhunda bırakacağı izleri umursamayan Şeyma nasıl bir anne? Annesini suçlarken onun günahsız olduğunu öğrenmekle yola çıkan ve değişen Hasan’ın önce amcası, sonra dedesi, halası derken babası ile kopan bağlarının yükü az mıydı da Seyit’in ölümü de o omuzlara yüklendi? Eğer ki Seyit’in ölümü çok hızlı alınmış bir kararsa ki Şeyma ile yakınlaştırılma çabasından öyle anlaşılıyor, neden Hasan’a o da yük edildi? Şimdi Gökhan’la da karşı karşıya geleceği aşikar olan bu on yedi yaşındaki çocuk, hoş çocuk olmasını bırakalım genç olmasına bile asla izin verilmiyor nereye kadar dayanır? Geçen hafta da yazdım. Hikaye çok ağır. Darbe üstüne darbe yiyoruz hem biz hem karakterler. Bu durum da hem bizi hem karakterleri yoruyor. İşin dram yükünü tek cepheye değil de genele yaysak üstüne olayın etkilerini , tepkilerini ölçecek zaman tanısak mesela. Naçizane... Eyüp kısmının artık sonuçlanmasından mutluyum. Fakat hala söylüyorum ilgi çekecek çatışmalar eklenmeli. Büyük bir çatışmaya eklemlenecek küçük çatışmalar tepemize tepemize vuran üç büyük olaydan daha çok sürükler sanki. Karakterlerin konuşamaması da bir başka sorun. En basiti. Hasan annesine Kadir’in nerde olduğunu soruyor karakolda. Orda geçiştirmek yerine Hasan’a kısaca bilgi verse Gülperi çok mu zor? Bilmiyorum. Sanki denemek lazım. Baba darbesi yiyen Gülperi ve çocuklarının kenetlenmesi paralelinde Artemis ve Şeyma’nın yakınlaşması da ilginç bir sahneydi. Şeyma’nın kızının sevgisine oynayacağı belliydi. Fakat öldürücü darbe nereden gelecek göreceğiz. Kadir ve Gülperi aşkı zaman sarmalına takılmış görünüyor şimdilik. Kaçırdıkları zamanı telafi edebilmek uğruna gizlice evlenen çift bu gizliliğin faturasıyla bir süre uğraşacak gibi. Şeyma’nın hamlesi, Hasan’ın yaşadığı olaylar, Eyüp saldırısı ve Can’ın Kadir’i babalığa seçmesi derken son sahnede Artemis ve Hasan’ın aşk itirafıyla sarsılan çift biraz daha dişini sıkacak belli. Burada parantez yine. Gülperi ve Kadir’i durduran şey korkuları. Tabiki şaşırdılar Artemis ve Hasan’ın durumuna. Nasıl refleks gösterecekler göreceğiz. Ben kendi adıma kendi ilk aşklarını kurtarmak için çaba sarf eden Gülperi ve Kadir’in ArHas’ı kurban edeceğine inanmam. Hele o yanlış anlamaya dayalı girizgahtan sonra. Kadir’cim ah ah gollük pası kaçırdın. Hasan’a diyecektin, aşk büyük oğlum ben sana kızamam ama sen de beni anla o zaman ben de senin anneni seviyorum. Sanırım senaristlerimizin Gülperi ve Kadir için daha gürültülü bir ilan planı var. Yine minik bir parantez. Kim ne derse desin ben o dörtlü masa sahnesini çok sevdim. Yanlış anlamanın yarattığı saçma hal, çocukların yaşadığı o mutlu şok, Kadir’in umutlanıp öğrendiği aşkla dumura uğraması, yanlış anlamanın vehametini ilk anlayan Gülperi’nin şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyen bir insanın haline dönüşen ifadesi, üstüne gençlerin ilk aşkın ilk heyecanını paylaşmadaki korkudan önce mutluluğa sonra endişeye geçen hali. Oyunculuklar adına çok güzel bir sahneydi. Bence daha sık otursunlar aynı masaya. Umut vardı o masada hikayenin ana eksenindeki umut eksikliğine rağmen. Bir de Arhas’ın üstüne basa basa söylediği “Biz” vardı o masada. Biz olmaya çalışmanın en zor olduğu zamanlarda kolaycacık bunu yapabilme becerisi vardı.  Ben bize dönüştüğünde yaratılabilen güç vardı.
Buraya kadar bölümdü burdan sonrası ArHas...
Yazma sebebimin bu çift olduğunu daha önce de dile getirdim. Bölümde çok sahneleri yoktu. Bu nedenle kısaca bölümdeki o son yirmi dakikaya sığan sahnelerindeki ArHas’ı kendimce çözüp devam edeceğim. Artemis Hasan’a beklentisizce destek vermeye devam ediyor. Hasan da ne zaman nefes almak istese Artemis’i arıyor. Eskiden yanına giderdi ama ikisi de yetişkinlerin arkasını toplamakla o kadar meşgul ki sanırım görüşmeleri imkansıza düşüyor. Mezarlıktaki sahnede tüm yüklerine rağmen elini tutan Artemis’e gülümsemeye çalışan Hasan’ın Bedriye’nin tepkisinden sonra aralarındaki ilişkiyi resmileştirme çabası da aslında ilginç bir hamle olmuş. Hasan elini tuttuğu kızdan çok emin, Artemis ise babasına yangından sonra anladık dese de baştan beri duygularının gücünü iyi biliyor. Kısaca anne babalarıyla paylaşma durumunun Gülperi ve Kadir’i sarsması çok normal .Kendilerinden bağımsız olarak bile baksalar bu duruma seviyorumdan öte aşığım diye gelen iki genç, ki birinin oğlu birinin kızı, bence sarsıcı. Sonrası ne olacak , bu denli ciddi adımları koşa koşa atan ArHas kendi ilişki düzleminde zamanı nasıl tutacak göreceğiz.
Bu kısım bölümden bağımsızdır. Artemis ve Hasan’ı neden sevdik sorusuna cevaptır. Aşk insanoğlunun yazıyı bulduğu ilk andan beri hakkında en çok yazdığı duygu. Aşkın bir sürü hali var. Yaşa göre, anlayışa göre, kültüre göre. Bazı hikayede aşk tutkuyla kolkola gider bazı hikayede imkansızlıkla, bazısında gidişler kayboluşlar vardır, bazısında bulunuşlar. Ama Leyla ve Mecnun’dan , Romeo ve Juliet’e kadar iz bırakan aşklarda hep aynı şey vardır. İmkansızlıkla sarmalanmış saflık. Artemis ve Hasan bahar mevsimi gibi. Öyle temiz ve zarifler ki. Çocuksular evet çünkü çocuklar. El ele yürümenin enerjisindeler çünkü o yaşta bu değerlidir. İnsanlara ilk aşklarını hatırlatıyorlar, kıyamamaktan beslenen eski zaman aşkları gibiler. Korkuyorlar. Kırmaktan, karşısındaki aşkı örselemekten korkuyorlar. Çünkü aşk aslında böyle bir şeydir. Hasan üstüne basa basa sevgilim dediği Artemis’te tutmasına izin verilmeyen mutluluğu görüyor. Babasına da dediği gibi onca olaya rağmen mutlu olmak istiyor ve bunu ona Artemis hissettiriyor. Seyirci için de gençliklerinin , ilk sevdalarının yansıması ArHas. Seviliyorlar, gerçekler çünkü. Kaçıp kovalama, hissedip utanma zamanlarından süzülüp geliyorlar. Kısaca iyi hissettiriyorlar. İzlerken de yazarken de. Hikaye bunu gereğince işler mi? Göreceğiz. Umalım ki trajedilere kurban gitmesinler. Umalım ki hikayeyi beslemelerine izin verilsin.
Hamiş: Sana da selam olsun Edip Cansever "Masa da masaymış ha"

                                                                                                        UmayMasal   

    

23 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi- İlk Aşkım

“Durdurun dünyayı, ilk sevdadan ruha düşecek var.”
Aşk canlıdır. Doğar, büyür, değişir, gelişir. Aşk gerçekse hissedeni değiştirir. Aşk karşılıklı yaşanıyorsa hele acıtan ne varsa içine alır, el ele tutuşan iki kalbin arasına sıkıştırır ve yavaş yavaş eriterek yok eder. Aşkın halleri vardır. İlk hali,  orta hali, son hali. Orta hali biraz ortalama olduğundan belki pek de hatırlanmaz ama ilk ve son hali insanda iz bırakır. Gülperi bu hafta “İlk Aşkım” diyerek yola çıktı.  Aşkın ilk halinden son haline selam çaktı. Sonra ortalamaları alınan ve adına da aşk denilen aslında aşkın yolundan gitmeyen başka başka hallere de bakışını fırlatıp geride bıraktı. Aşk neydi, bir parça da bunu sorgulattı. Tüm bunları yaparken bir parça eksik bir parça gedik kalsa da hem aşkın ilk halini yaşayan Artemis ve Hasan’ın gözlerinde hem ilk halden sekip son halde yakalanan Kadir ve Gülperi’nin birleşen ellerinde Selen’e ve Eyüp’e duyulanları öğüttü, yok etti. Kısaca aşkın tamamlanma hissini yaşatanla olduğunu bunun kişinin kendi ruhunu, kalbini birinin eline ister parçalasın ister baştacı etsin diye teslim edebilmesinde saklı olduğunu ayrı ayrı iki çiftle anlatmaya çabaladı durdu. Kaçımız anladı, kaçımız sanal gerçekliklere hapsolmuş dünyalarımızdan aşkı sadece görsellikle bağdaştırdı bilemem ama aşk bir kurguda daha yolunu buldu. Uzun girizgahtan sonra hadi bölüme bakalım.
Gülperi ve Kadir bu bölüm yaşadıkları kazanın da etkisiyle hızlandırılmış kararları arasında bir süre savrulsa da sonunda nikah masasına oturmayı başardı. Eyüp’ün ikisinin hayatına nasıl müdahil olduğunu öğrenen Gülperi eski kocasını çocuklarının babası sıfatından bile kovarken kuşkusuz Eyüp’le en başta neden evlendiğine dair meraklarımızı da kamçıladı.  Eyüp öyle bir karakter ki ağa oğlu olmanın tüm ukalalığını, had bilmezliğini ruhunda taşıyor. Nezaketten ve sevgiden fazlasıyla yoksun. İşin açıkçası en iyi arkadaşını aldatan , sevdim dediği kadını yalanlarla bir evliliğe razı eden adamı Kadir gibi bir adamdan sonra nasıl sevip geleceğini teslim edebilmiş Gülperi şaşırtıcı. Diğer taraftan Kadir konusunda yaptığı eleştirilerde de haklı Gülperi. Neden bir yolunu bulmak yerine teslim oldu ki Kadir? Her neyse ikili kendi arasındaki hesaplaşmanın ardından nikah masasına yürüdü yürümesine ama orada Eyüp’ten sonra Şeyma devreye girdi sanki. Şeyma’nın kendisini dövdürmeye kadar vardırdığı planda hedef nikahı durdurmak değil kuşkusuz. Eğer amaç bu olsaydı daha keskin bir hamle gerekirdi. Şeyma bu evliliğe yönelik daha kollektif bir plan yapmış gibi duruyor. Kızı Artemis Şeyma için bir cepheye dönüşecekse bu hamle oldukça etkili olabilir. Şeyma’nın anneliğine bakışımı daha önce yazmıştım. Kuşkusuz kızını seviyor ama kendisini daha doğrusu egosunu daha çok seviyor Şeyma. Bu nedenle Artemis, Kadir arasındaki bağı zayıflatmaya çalışması beni şaşırtmaz. Babasının onunla konuşmadan evlenmesine zaten çok kırılacak olan Artemis’in kalbi kırık, saldırıya uğramış annesinin yanında olması beklenebilir. Artemis çok zeki bir kız olsa da iş entrikaya gelince annesine inanmayı seçecektir. Kadir ve Gülperi’yi ise ciddi sıkıntılar bekliyor. Evlendiler ve çok güzel oldular. Ancak Gülperi ve Kadir için huzur uzak. Bir tarafta bu evliliğe hiç de olumlu bakmayacakları gün gibi ortada olan Hasan,Artemis, Bedriye üçlüsü diğer tarafta Eyüp ve Şeyma’nın hastalıklı takıntıları. Hem ilk aşktan filizlenip son aşka dönüşen duygularına sahip çıkmaya çalışırken hem de artık ortak sahip oldukları aileyi korumaya çalışacaklar. Burada küçük bir parantez. Son iki haftadır Gülperi ve Kadir cephesinin çatışma unsuru olan Eyüp bana göre seyirci açısından inandırıcılığını yitirdi. Ortalama bakış açısıyla bile her şeyi yapan ama sürekli yırtan bir tip hem inandırıcı değil hem de izleyen açısından yorucu. Bu cephenin tek çatışmasını Eyüp ya da Şeyma’nın takıntılarına yüklemek bence hikayeye kan kaybettiriyor. Artemis ve Hasan’ın arasındaki duygular da çatışma olarak hikayeye eklenecek bu kesin ama konu açma hususunda biraz daha mantık aslında bir mücadele öyküsü olan Gülperi’yi inandırıcı kılacaktır. Sürekli kadına şiddetin varyasyonlarını görsek de bunların kişiler üzerindeki travmatik etkilerini çok çabuk atlatıyoruz. Bedriye’nin durumu daha orada kapanmadan dururken neredeyse yakılmak üzere olan Artemis’in, ki bulumia hastası, kaçırılma olayından sapasağlam bir ruh haliyle çıkması da garip. Artemis güçlü yazılan bir karakter ama derinlik verilmedikçe hiçbir karakter vermek istediği mesajı tam veremiyor. Unutmamak lazım her hikaye aslında bir karakter yolculuğu. Biz o karakterlerin nasıl değiştiğini anlayamazsak o hikayeye inanmayız. Hepimiz gibi nedenlere bağlı değişkenlerdir bizi o hikayedeki karakterle empati yapmaya iten. Her bölüm birilerinin kaçırılması, öldürülmesi ya da kaza yapması gerekmeden duyguları, düşünceleri de duyabileceğimiz, ilişkilerin diyaloglarla açıklandığı anlara ihtiyaç var bence. Yine naçizane...
Gülperi ve Kadir’i nikah masasında bırakıp başka bir ilk aşka bakalım. Gökhan ve Bedriye aşkında da sanırım bir şeyler yerine oturmuyor. İki hafta önce birbirlerini sevdiklerini itiraf eden ikisi arasında oturmayan bir şeyler var. Bedriye’nin iki sosyal sınıf arasında kaldığını zaten hep söyledik. Ancak babasının gerçekte nasıl biri olduğuyla yüzleştiğinde bile Gökhan’a söylediklerinde tutarsızlık olması yine o başta söyediğim empatiyi eksik bırakıyor. Bedriye ile bağ kurulmuyor. Karşısındaki Gökhan’la eksik gedik de olsa kurulan bağ Bedriye ile kurulmuyor. Çünkü anlattıkları onunla ilgili olan her şeyde o kadar satır arası ki, izleyene geçmiyor. Tek tek toplanması gereken ip uçları için izleyen uğraşmıyor. Yine de bu ikiliden umutluyum. Bir şekilde öğrenecekler ve ikisi de acılarını diğerinden hafifletmenin yolunu bulacak. Bilhassa baba kaybıyla karşılaşacak gibi duran Gökhan için önemli. Yazardan not; keşke Seyit ölmese. Burada yine parantez. Seyit’in ölmesinin tek bir faydası olabilir. Hasan için örnek olmaktan çok uzak babasının yerine koyulan kişi kuşkusuz Seyit. Bu hafta söylemiyle de bunu çok net anlattı Hasan. Seyit varken Hasan ve Kadir arasında benzer bir bağ kurulması olası görünmüyor. Bu noktada belki Hasan ve Kadir arasında akıl hocası , öğrenci bağı oluşturmak adına bu ölüm planlanmıştır. Yine de ben Hasan için Kadir’in bir zorunluluk değil seçim olmasını dilerdim. Babasız büyüyen bir çocuğa bir ağabeyle beraber bir de baba verilebilirdi bence. Kapattık parantezi.
ArHas...
Bu hikayenin en nahif ilk aşkı. Çocukluğun , temizliğin ve sığınmanın sürgün verdiği bir aşk Artemis ve Hasan aşkı. Baştan beri hikaye açısından planlanan ve olması gereken aşk. Artemis’in an be an büyümesine şahit olduğumuz aşkının yanında Hasan bize biraz hızlandırılmış gelse de ilk andan beri ipuçları Hasan’ın mimiklerine yerleştirilmiş aşk ArHas. Hasan’ın kaçtığını hep söyledim. İçin için sevdiğinin hep Artemis olduğu o kadar netti ki. Kaçışını yüklediği, Artemis’e aramızda elektirik var dediği Selen’le oldurmaya çalıştığı ilişkide sadece cevap veren olma misyonunu yavaş yavaş üstlenirken yöneldiği, konuştuğu, aradığı hep ama hep Artemis’ti. Artemis’le bağı kendisi bunu reddetse de herkes tarafından fark edildi. Artemis duvar örmediği tek kişiydi Hasan’ın. Konuştuğu, yardım için yanına koştuğu, bulamadığında huzursuz olduğu limanı. Artemis Hasan’ın en kırılgan yeri. Artemis Hasan’ın çocukluğu. Artemis’in biraz Amelie biraz tanrıça çokça Çilli karması ruhunda gizli o çocukluk, Hasan’ın sığınağı. Bu hafta yine yağmur gibi yağan dertlerinin arasında Artemis’i görmek istemesi aslında hiç de yeni değil. Hasan zaten baştan beri bunu yapıyor. Artemis’in cesaretine hayran kalması da yeni değil Hasan’a göre zaten baştan beri çok güçlü ve cesur Artemis. Şeyma’ya söylediklerini hatırlayın. Hasan’a göre Artemis’in onu en iyi anlayan kişi olması da yeni değil. Selen’e bunu bölümler önce söyledi. Yani kısaca Hasan’ın aşkı da yeni değil. Selen’e söylediği gibi ateşin içinden alırken yansaydı ilk kez kalbi ,apartmanın önünde Artemis onu sıfatlarından soyarken ağlamaklı olmazdı. Hasan için baştan beri Çillisi, artık sevgilisi olan kızla ilgili tek şey yeni. Artık sevdiği kız kadar onun da cesareti var bu sevdaya. Çünkü neredeyse kaybetmek üzere olduğu kızın hayatında her şey olduğunu biliyor artık. Bir an çocuklaştığı, gülümsediği sonra birden dertleştiği, gözleriyle onu seven kızın, onun geldiği zenginlikten vazgeçtiğini bildiğini biliyor. Artemis’in sevgilisine ilk hediyesinin pahallı bir saat değil de kendi yaptığı kek olmasının manasında gizli aslında Hasan’la Artemis arasındaki duygunun büyüklüğü. Anne ve babalarına rağmen direneceklerine inancım da bundan. Belki Gülperi ve Kadir direnme gücünü yetişkinliklerinden buldular ama Artemis ve Hasan onların hücreleriyle geçen deneyimle, savrulsalar bile direnecekler. Diliyorum bu direnci gösterirken de konuşmaya, dertleşmeye, aşkla birlikte dostluklarını da sürdürmeye devam ederler. Çünkü ArHas çok katmanlı bir ilişki. Yazılma düsturu bu. Korunmalı. Yine parantez. Hasan’ın dertleri çok. Baştan beri böyle. Biz de Artemis gibi aldık kabul ettik ama arada küçük esler verilse de karakter azcık nefes alsa. Bu koşturma hali fazla sanki biraz.Kapattık parantezi. Hasan’ın gerçeklere teker teker vakıf olmasında, düşünmesinde , sorgulamasında yaşadıkları kadar Artemis’in de etkili olduğunu düşünüyorum. İlişkilerinin tabanında diyalog olan ArHas ilerleyen bölümlerde aileye ilişkin çıkmazlarda birbirlerine tutunarak ayakta kalmalı.Aşkın doğası direnmekse direnmeli.

Hamiş: Düş kurarken düştüm dünyaya. Sen ve ben ,ikimiz. Karşıma çıktığında önce sesini duydum, sonra kokunu. Sonra ne sesini unuttum ne de kokunu. Elimi tut dedin. Tuttum. Bırakma dedin, bırakamadım ki. Ben kendimi gözlerinde unuttum. Sen ne zaman başını başka tarafa çevirsen ben gözlerimi yüzünde buldum.

                                                                                          UmayMasal         

16 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi- Sevince

“Kaderimse seni sevmek bil ki seçimimdir.
Sevda yola düşmekse bil ki yol senindir,
Şehir, ülke dünya yine senindir.”
Hayatın insanı büyütürken seçtiği yollardan geçmek insan için seçim mi yoksa kader mi bilmiyorum. Belki seçimlerimizdir kaderimizi belirleyen ya da kaderimizdir seçimlerimizi etkileyen. Hayattaki karşılıklarla kurgudaki karşılıklar kimi zaman bizim için tutarlı gibi durmasa da kimi zaman bir masanın etrafında duyduğunuz hayattan bir hikaye aslında kurgunun kadere bağladığı bazı noktaların ne kadar hayatla paralel yürüdüğünü anlamamızı sağlar. Tüm bunları neden yazıyorum. Bilmem. Belki Gülperi ve Kadir’den seken hikayenin tam olarak Artemis Hasan’da devam etme şeklindendir. Ya da benzer bir hikayeyi hayattan gerçeklik olarak duymamdandır. Her neyse. Kaderi seçimlere, seçimleri kadere bağlayıp devam eden kurgu evrenimiz Gülperi’ye bakalım.
Bu hafta “Sevince” diye başladı bölüm.  Aşkın aile hikayeleriyle kol kola gittiği öyküde kuşkusuz geçen haftanın açık bırakılan soruları cevap bulmalıydı. Soruların kaynağı da çoğunlukla aşka dairdi. Gülperi Kadir’e evet demişti. Gülperi Kadir’i kurtarmak için savaşmaya başlamıştı. Sonunda da Eyüp’e yakalanmıştı. Tam da dilediğimiz şey oldu Gülperi bu hafta bölüm başında Eyüp’ten bir adım öne geçti ve görüntüleri kaptırmadan Kadir’i kurtarmayı başardı. Klişeyi bazen sevsek de tutarsızlık insanı yoruyor. İşte tam da bu nedenle Gülperi’nin önce davranıp Barkın’a görüntüleri yollaması güzel hamle olmuş. Diğer taraftan Eyüp’ü üzerine çekip oyalama taktiği de iyi fakat Eyüp’ün Gülperi aşkının tabanındaki takıntılılık düzeyini göstermek adına yapılan hamleler dozunda kalmalı. Çünkü tam da bu noktada Eyüp’ün çatışma için yetersiz kalmaya başladığını söylemek zorundayım. Hikaye yeni cepheler açmak zorunda.  Şeyma Kadir boşanmasının ardından iyice oyundan düşen Şeyma’yı Seyit’le yakınlaştırmak oyuna yeni yön verme hamlesiyle nereye varacak merak ediyorum. Yok Şeyma’ya, geçmişine dair yaralarına ışık tutup neden böyle bir anne olduğunu sorgulamaksa Şeyma adına artık nasıl bir çatışma hamlesi yapılabilir bilemiyorum. Kendi adıma Artemis- Hasan hikayesinin gerilimini yüklenmesini beklediğim fazlasıyla snob bir karakter olan Şeyma’nın  Seyit gibi statü sahibi olmayan birine ilgisi tuhaf. Bekleyip görelim ancak ben hala güçlü bir çatışma unsuru olması gerektiğinden yanayım. Diğer taraftan Kadir’in her bölüm kahramanlığa dönüşen kimliğinde aşkın çok güzel durduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Kadir adalet, hak kavramlarına bağlı bir karakter. Ancak hikayenin kısır döngüye girmemesi adına sadece Taşkınlarla yaşadıkları dışındaki durumlara da odaklanmak gerekir gibi. Ne dersiniz? Çünkü Eyüp ve suç çeşitlilikleri hikayedeki varlığını tüketiyor. Kurgunun en temel dayanağı hayal ürünü olduğunu bilsek de içindeki gerçeklik unsurunu kaybetmemektir. Duygusu okuyanda, izleyende gerçeklik yaratmayınca savrulur hikaye. Nacizane...
Gülperi Kadir aşkı Kadir hapisten çıktıktan sonra geride kalan yirmi yıla inat yapar gibi hızla ilerliyor. Geçen hafta verilen söze rağmen bu evliliğin hemen gerçekleşmesinin zor olduğunu yazmıştım. Eyüp’ün müdahalesiyle korkarım yazdığımız şey doğru çıkacak. Nikah işlemleri için yola düşen Kadir, Gülperi ve  gizli tanık Can’ın kaza yapması çoğu durumu tepetaklak hale getirecek gibi. Kendi adıma Hasan ve Bedriye’nin hatta tüm anlama çabasına rağmen Artemis’in bu evlilik için ciddi direnç göstereceği fikrindeyim. Bu nedenle bu kazaya gerek var mıydı? Bilmiyorum. Senaristlerimiz nereye bağlamışlar göreceğiz.
Eyüp’ün şimdilik kozu Bedriye üzerindeki etkisi gibi duruyor. Bedriye babasını bırakmama annesini ısrarla suçlama tavrında devam ediyor. Bir taraftan da yalanlar söyleyerek etrafına yeni bir bela sarmalı örüyor gibi. Gökhan Hasan’la dostluğunu kardeşliğe evirirken, korkarım Bedriye ağa torunu olma kimliğinin baskınlığıyla Hasan’dan bile sağır duygularına. Kaldı ki iki kardeşe de duygularının tanımını nasıl yapmaları gerektiğini öğreten ve öğretecek olanın Gökhan olması güzel. Öyle ya sevgiler konusunda kırık bir çocuk Gökhan ve sevginin ne olduğunu , gerçekliğini ondan iyi bilen az kişi var. Kısaca Artemis ve Gökhan Taşkınların torunu olarak büyüyen Hasan ve Bedriye için şans. Büyümeleri için şans. Karşılaştıkları ve karşılaşmaya devam edecekleri aile gerçekleri için şans. Bu arada dip not Dede Taşkın’ı hikayede daha etkin görsek diyorum. Başka çatışma alanlarıyla tabi.  
“Sende henüz karşılığını alamadığım bir mektubum var
Sende yüreğim var,
Canım var,
Aklım fikrim var,
Sende her şeyim var.- Nazım Hikmet Ran”
Artemis Hasan... ArHas...
Son üç bölümdür boy verip yeşeren ilk bölümlerde tohumu atılıp yavaş yavaş su verilerek kökü derine indirilen aşk hikayesi. Aynı hücrelerin birbirini tanıması gibi sürüklenen , kaderden seçime geçen bir ilk aşk hikayesi Artemis ve Hasan. Hasan’ın alevlere dalarak hayatını kurtardığı Artemis’e bu bölüm söyledikleri ve söylemedikleriyle kuşkusuz roman yazılır. Kendi kaybetme korkusuyla aşkı anlamaya başlayan Hasan’ın babasına hak vermeye çalışması bile o kadar kendisiyle ilintili ki. Öyle ya o kaybetme korkusu ki aşıksa adamı alevden bir topa dönmüş eve sokar. İçindeki duvarları yıkar. O halde babasının yaptığı yanlış , hata adı her neyse o, aşktan. Hasan aşkı öğrenirken anlayacak ki aşıksan onun canı yansın istemezsin. Zarar vermezsin. Veremezsin. Ama zamanı var Hasan’ın. Artemis öğretecek ona.
Hasan öyle korktu ki Artemis’i kaybetmekten bölüm boyunca o korkunun yansımalarıyla deli divane dolaştı. Özellikle hastane sahnesi bence en iyi ArHas sahnelerinden biriydi alt mesajlarıyla. Artemis’in gözlerini açtığını gördüğü halde yüreği ağzında bekleyen Artemis ona gülümseyince aralarındaki son konuşmada söylenenlere karşılık affedildiğini anlayan , rahatlayan ve derin bir nefes alabilen bir Hasan vardı orda.  Artemis’in ona uzak duralım demeden önce söylediği: “ Herhangi bir insansın benim için” cümlesine nazire yapar gibi ağzından dökülen “Her şeyim”  ifadesi anlattı ki Hasan korku üstüne korku yaşamış Artemis’e dair. Onun için dost, arkadaş, sırdaş, akıl verici, ihtiyaç ve nihayet aşk olan kız neredeyse avuçlarından kayıp gidiyormuş, bunun yansımasıydı Hasan’daki o hal. Sonrasında Artemis’i görmeye gittiğinde onu uyurken izlemesi, ona onu sevdiğini söylemesi, sevgisinin şiddeti ve yarattığı sarsıntı karşısındaki şaşkınlığını bile Artemis’le paylaşması ikisi arasındaki çok boyutlu sevginin anlatımıydı aslında. Hasan boşa Artemis’e “Her şeyim” demedi. Daha önce de Artemis’in sadece yanında durarak onu anladığını söyleyen Hasan’ın zaten derdi anlaşılmak. O on yedi yaşında olmasına izin verilmeyen bir çocuk. Gerçeklerle büyütülmüş, silahla, bilek gücüyle hayatta kalmanın mümkün olduğu coğrafyaların prensiyken bir anda hayatı tepe taklak olmuş bir çocuk. Kahraman olma sevdasının altında kendi kimlik arayışı olan bir genç adam. Tüm bunları anlayabilen, onu güldüren, babasına katil demesine rağmen yüzüne gülümserek bakan ona teşekkür eden Artemis’ten daha çok her şey olabilecek  biri yok Hasan için. Ben bu bölüme kadar Hasan’ın kendi duygularındaki aşk unsuruna sağır davranmasının sebebi Kadir sanıyordum. Ama bu bölüm anladık ki Hasan’ı tutan sadece Kadir değilmiş. Artemis’i sevmek onun için ekmek gibi , su gibi hayattan bir şey haline gelmişken, sözcükleri olan , kimliği olan Artemis aklıyla, özgünlüğüyle Hasan’ı ürkütmüş aslında. Hasan Artemis’in ona aşık olacağına ihtimal verememiş. Kuşkusuz Kadir ve annesi arasında bildiği ama bilmezden gelmeye çalıştığı duygunun da etkisi var bu sağırlıkta ama Artemis’in itirafı karşısında şaşıran üstüne sevinen , bir taraftan içinde oldukları gerçekler yüzünden ama demek zorunda kalan Hasan’ın Artemis’in onu en başından , 17 yaşında bir ağa torunu görgüsüzü gibi davranırken de, şiveli konuşup ötelenirken de, hamburgercide çalışırken de, Selen’le gidip Artemis’i kırıp dökerken de, kapıcı çocuğu olduğu ortaya çıkarken de, Hasan’ın babası onun babasını haksız yere suçlarken de sevdiğini öğrenince artık kaçacak yeri kalmadı. Hasan Gökhan’ın dediği gibi en başından beri kaçtı Artemis’ten. Kardeşliğe, arkadaşlığa, dostluğa kodlamaya çalıştı onu. Hatta derinlerde bir yerde şimdi kendisine kızsa bile Artemis’i uzak tutmak için bile isteye başkasının elini tutmaya kalktı. Fakat aşk yolunu buldu ve büyüdü. Bundan sonra ne olacak? Sanılanın aksine bu aşkın fırtınası bence yeni başlıyor. Kopmayacak olan Taşkın bağı ve Artemis arasında kalacak olan Hasan’ın büyümek ve aşkını korumak için neler yapacağını göreceğiz. Diğer taraftan babaları, Selen’le henüz nokta konmamış durum, belki Doruk hatta Şeyma. Arhas gelecek, geliyor derken geldi. El ele direnmeleri gereken çok şeyle. Burada parantez, büyüklere zaten lafımız olamaz, lakin Burak Dakak ve Ezgi Gör’ün adeta gözleriyle oynadıkları Hasan ve Artemis’e çok şey kattıklarını eklemeden geçmemek gerek. Ekran kimyaları gerçekten çok güzel olan ikili karşılıklı sahnelerinde de auralarıyla patlıyorlar. Bir de Artemis’in sözcükleriyle fark yaratması halini çok sevdiğimi eklemeliyim. Her kurduğu cümleden okuyan, akıllı bir kız olduğunu belli eden, Hasan’a aşk kadar düşünmeyi de öğreteceğine inandığım Artemis şu ana kadar yazılmış en özel genç kızlardan biri gözümde. Özgün, akılcı ama bir o kadar romantik. Ezgi Gör’ün standartlaşan güzellik kavramlarının dışında ışıldayan özgün güzelliği de Artemis’e çok şey katıyor. Tam bir tanrıça.
Son sahneye ayrı paragraf; Artemis’in aşkını ilk söyleyen olmasına başta bozulsam da iyi ki o cümleleri sen kurdun Artemis. Öylesine duru ve net anlattı ki duygularını Artemis sonra Hasan’ın gözlerini ,tıpkı Hasan’ın dediği gibi, orda saklı hüznü okuyarak yine yeniden şaşırttı kızımız oğlumuzu. Artemis’in onu kitap gibi okumasının şaşkınlığından hemen sıyrılan Hasan sonunda kendi duygularıyla yüzleşirken Artemis’in tüm yaşananlardan cesaret alarak çıktığı itiraf yolculuğunda mutlu sona ulaşıldı. Bundan sonrası tufan. Aşk yanmak, yanmak aşk.

                                                                    UmayMasal    

 

9 Şubat 2019 Cumartesi

Gülperi-En kıymetlim

“Zor olsa da galiba dönüyorum sana
Gel desen hemen çağırmassan geçerken...”
Aşk en büyük duadır, kalbinizde fısıldanan. Bulursunuz, fark edemezsiniz, kaybedersiniz. Bulursunuz , o sizi sevmez kaybedersiniz. Bulamazsınız, kaybedersiniz . Bulduğunuzda şanslısınızdır ama en azından kalbinizi hissetme şansınız olmuştur. Ya hiç bulamayanlar. Aşkın ne olduğunu bilmeyenler. Onlar sol yanları atmadan yaşayıp ömür denen şeyi tüketmeye mahkumdurlar. Bir de tabiki bulan, fark eden, karşılık alan azınlık var ki onlar dünyanın en şanslıları galiba. Hayatın bir şekilde iyi davrandıkları. O aşkla acıtsa bile.
Gülperi “En Kıymetlim” diyerek yola çıktı bu bölüm. Kare as, Kadir, Gülperi, Hasan, Artemis en kıymetlileri uğruna çabaladı durdu. Savruldu, acı çekti, tehlikeye atıldı. Bu kez kişi kişi bakalım bölüme.
Kadir, hapse giderken haksız bir suçla aslında ne kadar güçlü olduğunu deneyimleme şansı buldu. Sırtını yasladığı sevgilerin gerçekliği, insanlara insan olarak değer vermesi onu hapishanenin soğuk koğuşunda bile parlattı. Önce Gülperi’nin evet demesi onun onca acı içinde gülümsemesini sağladı sonra yaşadığı kaygılara rağmen babasının ruhuyla tesbihlerde karşılaşmasıydı o gücün kaynağı. Kızının kaçırılma haberiyle sarsılsa da zekası, düşünebilen analitik kavrayışı, en çok da insanlığı sayesinde dışarda koşturan Hasan’ın kılavuzu oldu. Sadece Kadir adına üzüldüğüm tek nokta var. Şeyma gibi biriyle nasıl yıllarını geçirebilmiş? Barkın geçen hafta hissizleşerek, hatta kendini unutarak bunu başardığını ifade etti gerçi. Fakat kızının canını yakacağını zerre düşünmeden intikam baltalarını bileyen Şeyma’nın Kadir’le konuşmaya geldiğinde bile kızından çok kendi intikamı odaklı olması rahatsız edici. Bu da Artemis döndüğünde baba kızın Şeyma ile mücadele etmek zorunda kalacağının göstergesi. Gülperi’yi vurabileceği alan kalmayan Şeyma Kadir’i Artemis ile vuracak. Velayet konusunu gündeme getirip baba kızı kopartmak için çabalayacak. Şeyma’nın üzüntüsü gerçek olsa bile Artemis’in kaçırılma olayına yaklaşımı hastalıklı, egosantrik yapısını ortaya koyuyor. Annelik bile Şeyma için kendi egosundan sonra geliyor. Kadir bir savaşçı. Aşkı için savaştığı kadar belki daha fazla Artemis için savaşacaktır. Kaldı ki kızının da kendisinden kalır yanı olmadığı için Şeyma acı verse de ikisini kopartmayı başaramayacaktır diye düşünüyorum.
Gülperi... Aşk için, haklı olan için savaşmaya yönelik kararlılığının arkasındaydı Gülperi. Kadir’i çıkarmak için çabaladı. Sonunda gereken delile de ulaştı. Burada tek sorun o video kaydını Eyüp’e kaptırması olur. Umuyorum ki Gülperi’i nikah masasından kaldıran senaristlerimiz Eyüp’ü hikayeden çıkarmamanın başka yolunu bularak artık şu haksız suçlamaya son verirler. Kimsenin polislerin bulunduğu bir kadrajda Gülperi’nin telefonunu Eyüp’e kaptırmasından hoşlanacağını düşünmüyorum. Artı her hafta iticileşen Eyüp’ün karşısında aydınlığa ihtiyaç olduğu açık. O aydınlık da Kadir. İki adam haklı, haksız ve kuşkusuz Gülperi için mücadele edebilir. Çatışma açısından bu önemlidir de. Ama hep tek taraf egemenliğinde yürüdüğünde hikaye yorucu hale geliyor. Aşka evet diyen Gülperi’nin kararının arkasında durma mücadelesi, Hasan ve Bedriye ile yaşayacağı çatışmalar yavaş yavaş ayak seslerini de duyurdu bu bölüm. Bedriye’nin korunma içgüdüsüyle görmezden geldiği, babasına ait sorunlar korkarım genç kızı ilerki bölümlerde vuracak. Artı bir anda kendisini Bedriye’nin sevgilisi ilan eden zengin züppemiz sadece Bedriye için değil onu kırılgan bir aşkla seven Gökhan için de sorun olacak gibi. Tüm bunların toplamında ise Gülperi anne olarak kendi aşkı ve çocukları arasında kalacaktır. Can’ın parlak zihni Hasan ve Bedriye’nin sorgulamayı bilmeyen zihnine inat Gülperi’nin yanında olsa da , uzun vadede Kadir’i ağabeye eviren Hasan annesini daha kolay anlayacak olsa da yol uzun ve zor.
Artemis... Oku ve yayı olmasa da  savaşan Artemis. Cesur Ay Tanrıçası kız. Onca olaya, korkuya rağmen mertçe savaşmaya devam edebilen, yaralı bir adamın hayat hakkını korkması gereken adamlara karşı savunmaya çalışan güneş saçlı kız Artemis. Bir an teslim olmayan, kendi kendisine yol bulmaya çalışan, babasını kurtarma motivasyonuyla yaptığı tek hatanın bedelini ateşlerde yanmak üzere olmakla ödeyen Artemis. Annesinin kendi çarpık ruhundan gücünü göremediği herkesten çok, babasının kızı Artemis. Ateşin ortasında bile bayılana kadar mücadele eden, ayaklarını çözmeyi başaran ama sonunda bir başka savaşçı ruhlu kahramanın dokunuşuna muhtaç kalan Artemis. Hasan’ın çabasıyla yangından çıkacak Artemis bu kesin. Daha fragmanı gördüğümde demiştim neden yangın? Hatta düşünmüştüm. Neden Artemis’i yakmaya çalışıyor bu caniler? Bir taraftan genç kızların, kadınların hayat içinde canilerce nasıl öğütüldüğünü, hayatlarının ellerinden kolaylıkla alındığını da düşünerek üstelik. Hiç yabancısı değildik ki biz bu hikayelerin. Yine de neden yangın? Senaristerimizin önceki bazı işlerini de bilen biri olarak , birkaç hafta önce Hasan sınanmadan kendi hislerini asla kabul etmez diyen biri olarak hem de. Sonra aklıma şu metafor geldi. Yanmak aşktı, aşk yanmak. Kerem Aslı için yanmıştı, yanan Kerem’le Aslı tutuşmuştu. Ateş Artemis için Hasan’ı da tutuşturacak aşkın anahtarı. Sukünetle akmayı öğrenmiş, yıllana yıllana değerlenmiş Kadir Gülperi aşkının , gençlikte tutuşmuş, engellerle yangına dönüşecek yansıması. Tam da bu yüzden ateşten gömleği giyen Artemis’ken o gömlekten tutşacak olan Hasan olacak.
Hasan demişken... Gökhan’ı peşine takıp Artemis’i araya araya bu uğurda dayak yiyerek, kafasına vurula vurula yüzleşmeye başladı kendisiyle. Hep diyorum . Artemis’in de geçen hafta eleştirdiği gibi Hasan sebep sonuç ilişkileri konusunda zayıf. O kadar kendisinden geçmiş durumda ki, ailesi söz konusuysa zehir gibi çalışan aklı kendi duygularına sağır. Çocuk olan kalbinden o kadar korkuyor ki, yetişkin olmaya zorladığı ruhundaki fırtınaları susturuyor. Artemis’le geçen haftaki konuşmasından sonra parçalanan kalbi bu hafta başka bir fırtınaya tutuldu. Kaybetme korkusu. O korkunun kaynağını bile aramaktan aciz Hasan. Gökhan sorana kadar, mimiklerine yerleşen, gözlerine çöken acının sebebini kendisine sormamış bile. Kendisinin sebep olduğunu içten içe hissettiği Artemis’in kaybı onu sandığından fazla yaraladı. Arkadaşlıktan , dostluktan ya da Hasan nasıl tanımlıyorsa tüm o tanımlardan kendisini silen Artemis’in hayatını kaybetme ihtimali son demde Hasan’ın yanan o kulübeye soktu. Artemis’i kurtaracak Hasan. Sonra Hasan’ın aşka dair mücadelesi perde açacak gibi. Gökhan’ın sessizliğine rağmen gözlerine sakladığı “Oğlum sen Artemis’i seviyorsun” cümlesi Seyit Ağabey’inin mi ağzından dökülür yoksa suskunluğu bir yaşam biçimi olan Gökhan mı sonunda haykırır bilemem. Ama Kadir’in gördüğü, Gülperi’nin Seyit’ten duyup yadırgamadığı sevgiyi bizzat kalbinde büyüten Hasan’ın uyanışı başlayacak. Bu uyanışın onu Artemis’in okuluna sürüklemesini ve yeniden öğrenci olmasını diliyorum. Böylece onun aşkına kolay inanacağını düşünmediğim Artemis için mücadelesini izlemek, Şeyma’nın tüm ayırma çabasına karşın direnmelerini görmek güzel olacak zannımca. Çünkü Gülperi ve Kadir’in etrafı ne kadar yangın yeriyse Artemis ve Hasan’ın etrafı o kadar yangın yeri. Hasan Taşkın , bizi aşkına inandır. Artemis’i inandırmazsan biz inanmayız çünkü.

                                                          UmayMasal  

     

2 Şubat 2019 Cumartesi

GÜLPERİ- ÇÜNKÜ AŞK

SEVDA ÇIKMAZI
“Dünya dönüyor ve seninle ben o döndükçe yaklaşıyoruz. Çünkü aşk kaçamamaktır.”
Gülperi “Çünkü Aşk” diyerek başladı yeni bölümüne. Kadir’le Eyüp arasındaki aydınlık ve karanlık mücadelesi daha da belirginleşirken taraflar da ayrıldı, netleşti. Aşka dair çırpınışların merkezine annelik, babalık, evlatlık tanımları yerleşti. Bölümün yıldızı ise Aydın ailesiydi. Kadir aşkı için göze aldıklarıyla, Barkın’ın hem ağabeyini hapisten çıkarmak için çabası hem de Gülperi’ye verdiği ayarın içinde ağabeyinin aşkına verdiği gizli destekle ve kuşkusuz babası için savaşan tanrıça kız Artemisle Aydın ailesi parladı bölüm boyunca. Bu üçlü arasındaki güven ve aile olma bağı korkarım dizideki hiçkimse arasında yok. Artemis’in nezaketle ama kafalara vura vura anlattığı gibi ezilen herkesin yanında duran babası zorda kalınca kimse babasının yanında durmadı. Bu, genç kız için hayatta alabileceği en değerli dersti. Bir an bile babasından şüphe duymayan Artemis sorgulayan zihniyle hem Gülperi’ye hem de Hasan’a içinden geçenleri anlatırken ağladı ama geriye bir adım bile atmadı. Taşkınların güvensiz aile bağlarına atılmış en sağlam tokattı Artemis’in tepkisi. Eyüp’ün sinsice planlarının bozulacağı ve Kadir’in kurtulacağı kesin. Ama kimse, özellikle Artemis artık aynı olmayacak. Annesinden çoktan vazgeçmiş Artemis’in hayattaki tek dayanağı babası. Ona zarar verilmesi Artemis’in empatik, akıllı zihninin tek kırmızı çizgisi. Her şeyle başa çıkabilir, her şeyi affedebilir, anlayış gösterebilir, kırılsa da her şeyi anlayabilir ama babasına bile isteye verilen zararı anlaması mümkün değil. Çünkü onun babası adaletin sembolü. Onun babası bir savaşçı. Doğru olanın yanında durabilmek için gözünü kırpmadan ölüme gidebilecek bir ruh. Artemis’in babası böyle biri. Sonuna kadar da bunu bilerek, hissederek büyümüş Artemis. Şimdi kendi tabiriyle en sevdiği insan, sevdiği ya da sevmeye çalıştığı insanlar tarafından mahkum edilirken Artemis için tek güveneceği kişi kendisi. Bunun için babasının kitaplarını dahi okuduğunu bu bölüm belli eden Artemis’in mantığını zaman zaman yitirip sosyal medyadan yardım almaya çalışırken belanın tam ortasına düşmesi. Belki aşk mottosuyla açıldı ve devam etti bölüm. Ama bölüm boyunca kıyaslarla anne ve baba olmak da sorgulandı. Bir tarafta Can’ın duymadığını bile unutup ona zarar veren Eyüp bir tarafta başına gelen belaya rağmen kızını korumaya çalışan Kadir. Bir tarafta Eyüp gibi bir babaya rağmen çocuklarını ona karşı doldurmayıp ispatlar peşindeki Gülperi bir tarafta kızının babasının zor durumundan faydalanıp onu rezil etme peşindeki Şeyma. Bir tarafta her şeye rağmen babasının güvenine sığınmaya çalışan ama o güveni hissedemeyen Bedriye ve Hasan , bir tarafta babasına karşı her delil ortadayken bir an bile babasına güvenini yitirmeyen Artemis. Bir tarafta anneliğiyle aşkı arasında sıkışan Gülperi bir tarafta kızının ruhunu anlamaktan uzak egoist Şeyma.  Bir tarafta duyduğu her şeye inanan, hayatın derslerinde geciken Hasan ve Bedriye bir tarafta her an hayatı sorgulayan Artemis. Ben bu noktada Gülperi’nin aileler ve ilişkiler üzerine alt sorgularını da sevdiğimi belirtmek isterim. Gücü akla, vicdana ve sevgiye yükleyen tavrıyla gerçekten önemli şeyler anlatıyor. Ama Taşkın ailesinin dedesi, babannesi ve halası da dönmeli. Orda ailenin güvenle sarmalanmadıkça nasıl çöktüğünü, ağalık, hiyerarşi denilen kavramların boşluğunu da anlatmaya devam etmeli hikaye. Çünkü Kadir’in hikayesi aynı zamanda bir başkaldırı. Bunu da izlemeliyiz bir taraftan. Veliaht Hasan’ın o düzeni değil doğru olanı, iyi olanı seçmesinin altı dolmalı. Hasan’ın bizzat o düzenin tahtını yok edişini babası ve dedesi üzerinden görmeliyiz. Hasan’ın karanlık tarafın değil ışığın savaşçısı oluşunu adım  adım görüyoruz zaten. Ama düzeni de yıkmalı ki sonunda o zafer Kadir gibi olmayı seçmesiyle taçlansın.
Gelelim bölümün aşklara bakışına. Önce Gülperi-Kadir. Kadir kendisine ilk anda inanmayan Gülperi’ye kırılsa da onun gözlerinde gördüğü pişmanlıkla hemen yelkenleri suya indirecek kadar seviyor Gülperi’yi. Kadir epik bir karakter. Yirmi yıla sığdırdığı aşkında yarım kalmışlıklar, hatalar, kendisini hiçe saymışlıklar var. Ara ara geçmişe dönüldüğünde görüyoruz ki Eyüp tarafından sinsice kurban edilmiş Gülperi-Kadir aşkı. Her istediğini almaya alışık ağa oğlu yalanı, riyayı göze alıp Kadir’in büyük aşkını, kendi tabiriyle kaderini avucundan çekip almış. Kadir de Barkın’ın ifadesiyle mutsuzluğunun farkında olmadığı bir hayata savrulmuş. Kendisi için yaşamayı bırakıp etrafındakileri mutlu etmeye adamış kendisini. Gülperi hayatına girdiği andan beri nefes almaya başlayan Kadir’in artık çok güçlü olan eli cebren ve hile ile elinden alınmış Gülperi’yi sımsıkı tuttu parmaklıklara rağmen. Hem Barkın’ın hem Artemis’in sözleriyle sarsılan Gülperi de o eli tutmamazlık edemedi. İnsanın en güçlü hafızası kokuymuş. Sevdiklerini kokularla özdeşleştiren Kadir menekşe kokulu sevdiğini bırakmamaktaki kararlılığını ona evlenme teklif ederek gösterdi. Onca kargaşa içinde Gülperi’ye kalbini sonuna kadar açan Kadir’e cevap kuşkusuz evet olacak. O evet kolay kolay pratiğe dökülemeyecek belki ama en azından artık bir söz var Gülperi- Kadir arasında. Bir akit, bir netlik. Seni seviyorum demenin bir başka şekli. Eyüp’ün hastalıklı sevgisi, artık buna sahip olma isteği mi dersiniz, Kadir’in incelikli sevdası. Bu söz karşısında bu iki adam arasındaki durum nerelere savrulacak göreceğiz.
Bedriye ve Gökhan arasında söze dökülenlerden sonra benim beklentim ikisinin yakınlaşmasıydı. Baba sorunsallarıyla güven problemleri yaşamalarını bekliyordum. Ancak öyle görünüyor ki Bedriye’nin Taşkınhan’ın prensesi kimliği Gökhan ve Bedriye arasına güvensizlik tohumları ekmeyi başardı. Belli bir sınıfa ait olma , arkadaş edinme isteğine direnemeyen Bedriye çok da gönüllü olmayarak bindiği arabayla aslında bir seçim yaptığının farkına bile varmadı. Gökhan zaten kendisini sevilmeye layık görmezken, Bedriye’nin yaptığı bu hamleye ne cevap verir göreceğiz. Her söylenene inanan , sorgulama becerisi zayıf Bedriye’nin hayattan alacağı dersler bitmedi gibi duruyor. Ali’nin öldürülmesiyle babasına duyduğu sığınma isteği artarken gelişecek durumlarda babasının yanıda durup annesine cephe alması şaşırtmaz beni. Bu noktada Hasan’la da farklı yerlere savrulacak gibi duruyorlar.
Artemis ve Hasan... ArHas. Geçen haftaki yorumu okuyanlar hatırlayacaktır. Aynen şunu yazmıştım: “   Hasan her fırsatta sarıldığı, elini uzattığı, düşündüğü ama arayamadığı Artemis’e duygular biriktirdiğini bakalım ne zaman kabullenecek? Adını her duyduğunda boğazına yumru olan Doruk sayesinde mi yoksa öz babasının Kadir’e zarar vermesinin ardından iyice imkansıza düşecek hikayesinin acısından mı? Belki ikisi de kim bilir?” Hatta sanıyorum dört hafta önceydi. Hasan’ın kendi duygularını kabullenmek için Artemis’i her anlamda kaybetmekle yüzyüze gelmesi gerektiği ifade etmeye çalışmıştım. Çünkü Hasan için başka kabul yolu yoktu. Onun derdi Artemis bir şekilde hayatında olsundu ama nasıl olursa olsundu. Kadir’in kızı Artemis madem sevdası olamazdı o halde dostu, sırdaşı, yoldaşı, kardeşi en çok da çillisi olsun yeterdi. Hasan sınanmaya bu bölüm başladı. Artemis’e “Baban katil”dediğinde kaybetti. Artemis’in tıpkı kendisi gibi olacağını sandı. Güvensizlikle kolayca inanacağını sandı. Hatta o kadar emindi ki bundan aslında iyi niyetle Artemis’in yüzleşmesini sağlamaya yanında olmaya gitti Hasan. Kırılıp dökülecek, ağlayacak, babasını kaybedecek Artemis’e omuz olmaya gitti. Yıkılacağını düşündüğü Artemis’i aklınca yerden kaldırmaya ona sarılmaya gitti. Beklediği olmadı. Yıkılan Artemis’in babasına güveni değil Hasan’a güveni oldu ve Hasan o yıkıntının altında kaldı. Bir an bile babasının birine bile isteye kötülük yapacağına inanmayan Artemis Hasan’a attığı tokatla tam bir savaşçı olduğunu da ortaya koydu. Aşık olduğu insana bile doğrularıyla çeliştiği an tepki verebileceğini kendi doğruları için, adalet için vazgeçebileceğini bir kez daha gösterdi. Daha önce de annesine karşı göstermişti bu tavrı. Affallayan sadece Hasan mıydı? Sanmam. Selen ve Hasan ilişkisi için tehlike çanları çalmaya başladı. Oysa tehlike görülen Artemis çoktan aşkta sessizliği seçip Hasan’a “Selen çıktı” diyebilmişti. Üstüne “Ben Selen için değil senin için geldim” diyen Hasan’a kırık bir gülümseme fırlatıp asla yanlış anlamadan yanında ne söyleyeceğini dinlemeye gitmişti. Geçen haftadan beri belirgin hale gelen Hasan’a kırgınlığı bu hafta parçalanmışlığa dönüşen Artemis’in apartmanın kapısı önünde Hasan’a verdiği ders kuşkusuz genç adamı yediği tokattan daha çok dağıttı. Hasan’la tanıştığı güne lanet okuyan Artemis Hasan’a artık onu hiçbir anlamda hayatında istemediğini söylerken yardıma her ihtiyacı olduğunda yanında durduğu Hasan’a söylenecek en ağır cümleyi kurdu. Ne senden nefret ediyorum dedi, ne sesini yükseltti. Ağlaya ağlaya, kalbi acıya acıya sen “benim için herhangi birisin” artık dedi. Babasından şüphelenene kadar Hasan’a verdiği değeri de ortaya koyan bu ifade Artemis’in artık Hasan’la bağ kurmak istemediğini de eklemesiyle zirve yaptı ve Artemis Hasan’ı boşluğa bıraktı. Hasan’ın sorgulama becerisinin zayıflığını, Artemis’in duygusal zekasının yüksekliğini, ifade becerisinin pırıltısını ortaya koyan bu konuşmada Hasan karmakarışık kalakaldı. Ertesi gün balık halindeki buğulu gözlerinin müsebbibi bir parça babasının gerçeğiyse büyük bir parça da kendi babasını temize çıkarmak uğruna mahkum ettiği Artemis’in babasının gerçeğiydi. Kendi babası uğruna Kadir’le beraber Artemis’i harcadığını artı Artemis’e aidiyet hissederken o bağı nasıl kopardığını anlamanın hüznüydü Hasan’ın omuzlarını düşüren, vicdanına yük olan.  Son sahneden Artemis kaçırılırken tüm kaybedişlere ek Artemis’in hayatının tehlikeye girmesi Hasan’ı ne hale getirecek hep beraber göreceğiz. Artemis kurtulacaktır. Ama Hasan’ın çilesinin biteceğini sanmıyorum zira öyle sanıyorum ki Kadir ve Artemis kurtulduğunda Hasan’ın Doruk çilesi başlayacak.
Hamiş: Bekledim. Aşk için bekledim. Gelmeyeceğini bilerek bekledim. Bir sabah baktım ki sen de herkes gibisin. Güneşe uyandım, o odadan çıktım.

                                                               
                               UmayMasal