“Her şey seninle güzel yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile
Her şey seninle güzel bu toprak bu
taş bile
İçimdeki bu korku gözümdeki yaş bile
Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana
Her şey seninle güzel duyduğum ses bile
Yalnız içtiğim su değil aldığım nefes bile
Her şey seninle güzel bu yağmur bu kar bile
Yüzümdeki gözyaşının izleri onlar bile...”
“Gülperi” yeni bölümü yorumlamak için ekrana uzun uzun bakıyorum. Yazmayı sevenler
bu hissi bilir. Durursun ve bakarsın sözcüklerini bulmak için. Zihnindedir o
sözcükler ama ne diyeceğini bilememenin acziyeti kilitler hepsini. Anlatmak istediklerini
yakalamak istedikçe kaçar sözcükler. Bakarsın, bakarsın. Sonra bir şey olur. Tılsım
belki ya da o sözcüklere yetişmeni sağlayacak bir uçurtma ipi buluverirsin. İşte
benim kaçma kovalama serüvenimde Eda Baba’nın yorumuyla dinlediğim Çiğdem Talu
ve Melih Kibar şarkısı o ip oluverdi sözcüklerime. Ben de bıraktım uçursun o
sözcükler beni gideceği yere. Artemis’in kendi gibi olan kırgınlığını
yansıtmasındaki kendi olmama halinden geçtim. İçimde on yedi yaşındaki bir
kızın baba aşkına tutundum, parçalanan ruhuma sağır annemin elini tutmaya
çalıştım onunla. Sonra o elin beni kullanma becerisinde kayboldum. Kırılmışlığım
parçalanmışlığa dönerken onların beni anlamaktan acziyetinde büyümekten
korktum. Büyümek yalandı, öyleyse yalan büyüklüğe, doğru çocukluğu tercih
ederdim. Ordan Hasan’ın kalbindeki fırtınaya savruldum. Yalanlarla örülü
hayatımın tek dayanağı, utançların en beterini yaşattığımın annemin ruhuna
tutunma telaşındayken nasıl yanıltıldığımı hissettim. Bulmayı umut ettiğim
mutlulukta yön tayin ettiğim pusulam olarak seçtiğim adamın gizlice arkamdan iş
çevirdiğini hissetmenin acısını duydum. Oysa en sevdiğimin sevdiği, babası olan
adam , abi dediğim adam benim de tutunacak dalım olabilirdi bu hayat denilen
kargaşada. Serbest bıraktım içimdeki fırtınayı kendi kendime çünkü eski Hasan
değildim artık. Yakıp yıkmak nedir bile bile içime aktım. Susmadım belki ama
gitmekten başka da yol bulamadım. Acıyan her zerremde sığınacak yer bulamamanın
küçülmüşlüğüne hapsoldum. Durdum nefeslendim.
Hikayenin başa sarma sorunsalında içimden gelmeye gelmeye sorular
bırakıyorum buraya. Gülperi ve Kadir’in
evliliğini eş zamanlı öğrenen Hasan ve Artemis’in biri kendine özgü biri ise
tamamen karaktere ters dışa vurumlarındaki amaç neydi? Hasan ısrarla işin yalan kısmındayken
özellikle Artemis’e takside “Olay sandığımızdan büyük” derken empati yapmaya mı
başladı? Peki neden sadece öfke patlaması gibi yansıtılan bu tepkilerin asıl
duygusal tabanları anlatılamadı? Artemis babası hapisteyken babasının gözlerindeki
aşkı gören bir kızken neden anne ve babasına evlenin dedi? Birkaç gün iyi
anlaşan anne ve babasının durumu bu kadar mı kolay gözlerini boyadı? Yoksa korkuları,
hastalığı, daha çok da babasına kırgınlığından temellenen babasını acıtma
motivasyonu mu onu bu yola soktu? Mantığını kullanma becerisi ile ışıldayan
Artemis mi mantık sınırlarını bu denli zorladı? Karakter tip değilse tabiki
grilikleri olacak. Hasan ve Artemis bunun en net örnekleri. Tıpkı geçmişte
aşklarını beceriksizce harcayan , öncelik sonralık bağıntısına daima başka
şeyleri koyup savrulan, Şeyma ve Eyüp’ü eş olarak seçip yollarına devam eden
şimdi onların takıntılı kimliklerinin yarattığı entrikaların ortasında kendileriyle
beraber çocuklarını da sürükleyen Kadir ve Gülperi gibi. Onların aşksız ,
sevgisiz, sorunlu evliliklerinin içinde büyüttükleri çocuklarının güvensizliklerine
kızıyoruz şimdi. Oysa o güvensiz çocukların hayattaki karşılıklarıyla
karşılaşsanız verilen tepkilerin doğallığı karşısında şaşkına dönersiniz. Ama sorun
duygudaşlığı oluşturamamak belki. Yüksek perdeden tepkilere alışık topluma o
perdeyi daha da yükseğe alarak anlatmaya çalışmakla başlıyor sıkıntı belki. Oysa
kırgınlığını o güzel sözcükleriyle anlatsaydı Artemis çatışma yaratayım derken
harcanmazdı. Hem de gerçek bir çatışmanın ortasında bırakırdı onun
sözcüklerinin ilk muhatabı babayı. Hasan Artemis kadar güzel olmayan
sözcüklerine rağmen o yalın anlatımıyla annesine yaşadığı güven bunalımına
katkısını anlatsaydı kuşkusuz Gülperi için daha vurucu olacaktı o karşı çıkış. Kadir
Abi’siyle konuşurken Kadir’in onun için dönüştüğü şeyi anlatan Hasan tüm
öfkesine rağmen Artemis için öfkesini içine hapsediyorsa değişmiş demektir. O halde
neden ve neden o değişimi anlatmasına izin vermiyoruz ki? Artemis’in
hastalığını evliliğinin bitişine bağlayacak kadar kızından bi haber olan Şeyma’nın
söylediklerine karşılık Artemis’in Hasan’a sözcüklerinde saklı terk edilme
korkusu oysa genç kızın sorunu hakında ne kadar temel bir noktaya işaret
ediyordu. Ağlamaktan, korkmaktan yorulmuş Artemis’in Hasan’a sımsıkı
sarılmasında, onun göğsüne saklanmasında gizli yaşadığı korkular. Ama neden
gizli? Neden kendisini anlatmasına izin verilmiyor? Dizide kendisini anlatmaya
en yatkın karakter olan Kadir dışında kimse anlatmıyor derdi ne. Anlık patlamalar
dışında. Konuşabilen sadece Kadir ve Artemis’i gördüğü an Hasan. Kısaca metinlerin
altına gizli değişimler, açıklanmayan kırgınlık sebepleri sebep bunca
anlaşılamamaya. Üstelik seyirciye geçemeyen tepkilere.
Nefeslendiğim yerden, uçurtmanın ipine yapıştım devam ettim. Huzurda da
huzursuzlukta da birbirinin elini tutan, aynı acıda yanarken o acıyı diğerine
hissettirmekten korka korka birbirine tutunan ArHas’a uzun uzun baktım. İlk aşkın
korumacı utangaçlığına sığınan sevdayı gördüm orda. Ona bir şey olacak diye,
bas bas bağırmak istediklerini, öfkeni yutabilmeyi gördüm. Kıyamamaktan
inanmaya, korkudan sığınmaya, imkansızlıktan gerçeğe seke seke derinleşen daha
derine en derine işleyen masalsı aşkın ilmeklerini hissettim. Hasan’ın sözcüklerinde
gizli olan , Kadir’in de gönderme yaptığı gibi, en başından beri aşkla beklenen
ama tutamamaktan korkulan aşkın yine yeniden itirafını duydum. İyi olsun, kötü
olsun, ne olursa olsun ama onunla olsun hissinin kokusunu duydum. Gözlerde çığlık
çığlık bağıran sevdanın sessiz yankısının duvarları parçalamasını duydum. Tek sahneye
sığan , sıradanlıktan uzak, 17 yaşın ilk heyecanından hızla tek aşk olma
yolunda yürüyen Artemis ve Hasan aşkındaki derinlik sarhoşluğunda asılı
kaldım. Çünkü “Her şey seninle güzel
aldığım nefes bile”...
Hamiş: ArHas’a baştan itibaren bir nerden nereye mi yazmalı? Hikayeyi
devralacak yazarımıza da sevgiyle. Diliyoruz ki köken aşkla beraber yürüyen bu
çağdaş masalsı aşkı da keyifle , umutla yazsın. Çünkü saflık umuttur.
UmayMasal
Kimse bilmez yazını merakla bekliyorum ne zamana gelir analizlerin çok iyi
YanıtlaSilgeldi keyifli okumalar:) Teşekkür ederim
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilTeşekkür ederim 😊
Sil