Dünyada herkesin bir ruh eşi varmış. Hepimiz bu ruh eşini arayıp bulmaya
çalışırız ama bunun farkında değilizdir der hikaye. Ancak o eşi bulduğumuzda
içimizdeki tamamlanmışlık hissiyle anlarmışız aslında aradığımızı. Yağız Egemen
aradığını bulduğunu kuşkusuz Hazan Çamkıran’dan önce anladı. Fakatt... Her aşk
kendi imkansızlığını kendi içinde yaşarmış ya, Yağız’ın imkansızlığı da
Hazan’ın Sinan’a karşılığı olan ilgisi oldu. O ikisi bunu aşk diye tanımlasa da
gören gözün hisseden kalbin bu etkileşimde aşktan çok merak duygusu
barındırdığını anlaması hiç de zor değildi. Sorun ne Sinan ne de Hazan’ın o
ayrıma varacak olgunlukta olmayışıydı. Sinan kendi kırılmışlığını badboy
tavrına saklarken büyümeye direnmiş, ağabeyinin ardından ağlayan o çocuk
kimliğine sımsıkı tutunmuşken erkek Fatma Hazan ona ilginç geldi. Öyle ya onun
adına sorumluluklarını taşıyacak güçte ve duyguda ikinci birini bulmuştu.
Hazan’a gelince onun hikayesi daha da hazindi. Evin babası olma sorumluluğunu
giymiş, içindeki kız çocuğuna küs, annesi ve kardeşiyle ortak hiçbir değeri
paylaşmayan annesinin para umudunu bağladığı taş bebek kızından çok uzak...
Sonuç iki kayıp ruh iki kendini tanımayan, kendisinin kim olduğunu bilmeyen ruh
nasıl aşık olabilir ki? Ancak merak eder. Hatta o merak bile kendine yönelik
bir meraktır. Çünkü kendini bilmeyen başkasını bilme şansına sahip değildir.
Hikayeye hiç de istemeden, fikri sorulmadan dahil edilen Yağız ise o kadar
kendisini bilen biriydi ki... Sınırlarını, zaaflarını en çok da iradesini. Hoş
o iradenin elinde sapır sapır döküleceği zamanlar çok yakın ya neyse. Yağız
hikayenin en kendinden emin karakteri. Herkesi gözlemleyen , anlamaya çalışan
ve dengesi hep yerinde olan. Bir taraftan da bir başka yaralı kimlik. Çocukluğu
yalnızlığı, yalnızlığı çocukluğu. Başa çıkmak hayata tutunma şekli olmuş. Sorun
mu bırak gelsin, tavrı ile tam bir determinist. Çünkü ondan beklenen bu.
Sorunları çözmesi, dağılanları toplaması, Egemenlerin kahramanı olması. Kabul
gördüğü tek yer burası çünkü. Kahramansa var, kahraman değilse yok. Duyguya yer
yok, zaafa yer yok. Bu üç travmatik karakterin ortasına düşen aşkın da
travmatik etkilere neden olması kaçınılmazdı zaten. Bu aşk üçgen şeklinde değil
ama yanlış anlaşılmasın. Yağız ve Hazan arasındaki aşkı kastediyorum.
Yağız ve Hazan arasındaki duygu hiç de aşk gibi başlamadı. Derin bir yara
bırakan bir kapışmaydı birbirlerini fark edişleri. Sonrasında adım adım birbirlerine
güvenmeyi öğrendiler. Önce Yağız gördü Hazan’ı. Çünkü Yağız’ın bakması gereken
bir kendisi yoktu. Yağız aşk dışında öyle tamamdı ki kendisinde karşısındaki
aynada yansımasını aramadı, aynanın içindeki ruh eşini tuttu çıkardı. Hazan ise
aşk sandığı Sinan’da kendisini kovalarken Yağız’a doğru koştuğunu fark edemedi
bile. İlk öpücüğünden sonra bile güvenme refleksi geliştiremediği Sinan’da
aradığı çocukluğunun Hazan’ıyla barışmak iken derdi, o barışı imzalayan Yağız
olunca güven de beraberinde Yağız’a yönelik gelişti. Kimsenin gerçeğini
yadsımayan onu öyle kabul eden bir kimlik Yağız Egemen. Olanı olduğu gibi
kabullendi. Hazan aşığım dedi , kabullendi. Sinan seviyorum dedi, kardeşini
tanımasına rağmen tamam dedi. Kendi duygularının sarsıntısını hissetmeye
başladı, peki gel bakalım dedi. Dedi demesine de o sarsıntının şiddeti arttıkça
kimliğine dair ne var ne yoksa sorgusu başladı. Yağız Hazan’a tüm
imkansızlığında aşık olduğunu anladığında hayatını merkezine oturttuğu dengenin
bozulacağını anında çözdü. O dengeyi korumak adına da hemen en güçlü silahını
devreye soktu. Mantığı. Soğuk determinist mantığı ve onun yansıması iradesi.
Duygularıyla yüzleşmekten kaçmadı belki ama onların güçlenmemesi adına
kaçabileceği kadar uzağa kaçtı. Hazan’ı manipüle ederek Sinan’a iterken bilinç
düzeyinde derdi kardeşlik olsa da derinde bana göre kaybedeceğini gördüğü o
dengeyi bozmama derdi vardı. Yağız attığı her adımla Hazan’ı kendisinden
uzaklaştırmaya çalışırken Hazan’ın Sinan da Sinan bağlamasının temelinde aşk
olmadığını göremeyecek zekada olduğunu düşünmüyorum. Gördü ama sözlere inanmayı
seçti. Zira Hazan’ın kendisine aşık olduğunu, Sinan’ı kendisi için terk
ettiğini öğrendiğinde zerre şaşırmaması bunun işareti. Gururunu bir kez kırdığı
kızın ruhundaki her değişkene tek bir bakışla hakim olan Yağız mı anlamadı
Hazan’ın kardeşine olan duygularının meraktan ibaret olduğunu? Anladı
anlamasına ama belki Hazan’ın anlamasını bekledi belki kendisinden korktu.
Yağız ve Hazan’ın bastırılan iç sesi Ece’nin dediği gibi, iradesine iyi geldi o
kabul belki. Zira Yağız Sinan’ın ağabeyi
olma görevini severek yaparken bile “Gücümü deneme” diyebilen biri. Eğer savaşa
girerse o savaşta ölmeyi göze alabilecek biri. O sınıra gelirse tüm o nahif
kimliğe rağmen savaşçıya dönüşebilecek biri. Bunu kendisinde tanımlıyor mu? Bence
tanımlıyor yoksa neden Sinan’a gücümü deneme desin ki. Yağız için aşk
dengelerini bozan huzurunu kaçıran bir duygu oldu. Son döneme kadar da bu
huzursuzluğa karşı kanının son damlasına kadar direndi. Her kaçtığında yanında
bulduğu Hazan’a rağmen hem de. Canı yana yana aşkın basit bir irade meselesi
olmadığını öğrendi bu hikayede Yağız. Duvarları döküle döküle yürüdü yolunu. Sonunda
da kendisini zaptedenenin iradesinin değil Hazan’ın kendi aşkının farkında
olmaması olduğunu da anladı. Mezarlık sahnesinde Yağız Egemen o mezarı
elleriyle açarken aslında kendi irdesiyle tabuta tıkıp gömdüğü aşkını çıkardı
mezardan. Farah boşuna; o mezardan sonra gözlerin başka bakmaya başladı demedi.
Zira Yağız o mezardan öncede aşkla bağlıydı Hazan’a. Kaybetme korkusu ciddi
dışa vurum sağlar bu da bir gerçek tabi. Hazan’ın itirafa ramak kala tutumu da
kafasında olmasa da kalbinde bazı şeyleri netleştirmiş olmalı. Tüm bunlar işte
o aşkın gömülü tutulduğu mezarı açtı. Sonrası Yağız için yokuş aşağı bir süreç.
Hala dirense de eskisi kadar dayanacağını sanmıyorum. Zira Hazan’a sarıldığına
artık Ece’ye ihtiyacı kalmayan iç sesi Hazan’la gitme veya Hazan’ın kalması
için debelendi durdu. Hazan’a git dese bile uçak kalkana kadar belki gelir
umuduyla kapıda bekledi. Fragman ve spoiller nedeniyle bazı şeyleri biliyoruz. Tecahül-i
arif yapmayacağım. Hazan uçağa binmeyecek ve tam bir amazon gibi aşkı için savaşmaya
karar verecek. Bu noktada Yağız Egemen ne yapacak? Sinan’ın intihar süslü
hayali cinayet teşebbüsü nedeniyle hastahanede oluşuyla Hazan’ı itecek mi? Sanmıyorum.
Sinan’a rağmen iç sesi kal ya da beni de
al diye bağıran Yağız tutacak Hazan’ın elini. Kurban etmeye devam etmeyecek
aşkını. Çünkü çok önemli bir ayrım var artık. Aşkı karşılıklı. Öyle bir
karşılık var ki bu aşka önündeki her engele dimdik durup elindeki kartları
masaya açacak kadar büyük. Hazan’ın eli güçlü. Annesine, Hazım’a karşı. Aslında
pek çok kişinin ipi Hazan’ın elinde. Sadece Sinan’ın tehditleri onu
durdurabilir lakin Sinan’ın zayıf kimliği nereye kadar bu güçlü aşka dayanır
bilmiyorum. Sinan öykünün başından beri korkak çünkü. Yüzleşmeye korkan , kaçan
bir yapısı var. Asansör kapısından çıkamamasının Hazan’la otel odası konusunda
yüzleşememesi ya da bu olay ortaya çıktıktan sonra Hazan’la konuşamamasından
bir farkı yok. Yüzleşemiyor. Çünkü başkalarının onun için sorunları çözmesine
alışık. Sorunla yüz yüze gelmek yerine kaçmak tabiatı. Bazen Sinan aslında
Hazan’ın değil de Yağız’ın derdinde mi diyorum. Paylaşmak istemediği Yağız mı? Baştan
beri Yağız’ın Hazan’a akan duygularını hissediyor bilinçsiz bir bilinçle ondan
mı Hazan’a yöneliyor? Söz konusu Sinan’sa mümkün. Hazan’a gelirsek, duygularını
çözmesi kendisini tamamlamasıyla mümkün oldu ancak. Aynadaki aksini
tanımladıktan sonra Sinan’a ilgisini ve merakını hızla kaybetti. Evlatlık sürecinde
Sinan’a karşı zerre kıskançlık yapmazken tek derdi Yağız’ın yara almamasıydı. Kendisini
yaraladı, Yağız’ı yine de uzak tuttu sırdan. Ama düşünmeden duygularıyla
davranan kızımız durup da annesinin sorduğu soruyu bir kez bile kendisine
sormadı. Neden bu adam senin neyin? Baban için yapabildiğini yaptığın bu adam
senin neyin? Hazan düşünmüyor. Yağız ne kadar akılsa Hazan o kadar kalp. Hazan hissediyor.
Peşinden gidiyor. Gitti. Gitti. Sonunda Yağız’a açıklama yapmak zorunda
kaldığında ikimizin arasında bir şey olabileceğinden korkuyorlar dediğinde
bile, kızım başka yalan mı yok neden bunu söyledin, demedi kendisine. Taki onun sorması gereken sorular kıskançlık sarmalının
ortasında Farah tarafından sorulana kadar. Zaten başka bir kadın fikrinin
sarstığı ruhunun karmaşasını anlamlandırmaya çalışan Hazan o masada tokat üstüne
tokat yedi. Görmezden geldiği tüm soruları Farah’ın ağzından sanki kendi
cevapları Yağız’mış gibi dökülürken Hazan tüm yollarının dimdik Yağız’a
çıktığını anladı. Ancak bu anlayış ona nasıl bir çıkmaz yola da girdiğini
gösterdi. Yağız’a aşıktı ama Sinan’ın elini tutuyordu. Yağız ise, tüm soruların
cevapları olarak başka bir kadının elini tutuyordu. Geç kalmıştı. Anlamak ,
elini uzatmak için geç kalmıştı. Yağız’ın masal gibi, anlatmalara kıyılamayan
bir aşkı vardı ama o aşk başka bir kadınındı. Sarsıldı. Daha önce sarsılmadığı
kadar sarsıldı. Kabullenmek istemedi. Ta ki karanlık korkusunun ortasında bir
tabuta kapatılıncaya kadar. Kabullendi. Öleceğini düşündüğü için o tabutta
ailesi dışında kaybetmeyi istemediği tek adamı düşünüp aşkını kabullendi. Teslim
oldu. Her şey bitti dediği anda o karanlıktan
yine Yağız’ın elleri çekti kopardı ve aldı onu. Yağız “Benimlesin”
dediğinde “Seninleyim”diyen Hazan artık sonsuza kadar Yağız’laydı. Ölse de
bırakmayacağı ölümsüz bir aşkı vardı artık. Hastahanede Yağız’a sarılırken de havaalanında
vedalaşırken de gözünün içine bakıp Yağız’dan tek bir söz beklemesi bundan. Yağız’ın
söyleyemediklerini anlaması, hissetmesi bundan. Mezarda fısıldanan aşkın
kendisine büyütüldüğünü Yağız söylemese de bilmesi bundan. Yağız onu öptüğünde
tüm manipüle edilmişliğine kızgınlığıyla tokat atması, sonra kıyamayıp aşkla
Yağız’ı öpmesi bundan. İlk öpücüğü olmayan ama ilk aşk dolu öpücüğü olan
öpüşmesinin etkisinden sarsılması bundan. Hazan’ın ruhunun sahibi Yağız. Sorularının
cevabı, hikayesinin tamamı. Hazan bu
aşkta kalp, Yağız akıl. Birbirlerini tamamlamalarının sebebi bu. Aynı kararları
biri duyguyla biri akılla sahiplenerek veriyor. Hazan neden daha atak? O kalp
çünkü akıyor sevdiğine hatta akmıyor çağlıyor. Yağız akıl, dinamikleri,
dengeleri ; Hazan’ın yaşayacaklarını hesaplıyor. Ancak artık Yağız da önündeki
seti zorluyor. Akıl kararı verdi mi artık önünde kimse duramaz malum. Set yıkıldığı
anda bu iki aşığın önünde hangi sır hangi bent kalır ki? Seti o kadar
zorladılar ki Ece’nin dediği gibi, artık yıkılması an meselesi. Belki son bir
Hazım tokatı kim bilir?
Son demde; aşk onu gördüğünde onda kaybolmakmış.Bir kez kaybolan bir daha
bulunmazmış. Kaybolduğun o gözlerden başkasına bakmaksa aşığı öldürürmüş.
Bence Bana Göre... YağHaz
UmayMasal