"Şafak vakti kanatlanmış bir yürekle uyanmak ve minnet duymak yine aşkla dolu yeni güne; öğleyin dinlenmek ve aşkın vecdini düşünmek derin derin; akşamleyin eve şükranla dolup taşarak dönmek, sonra da uyumak yüreğinizde sevgiliye bir dua ve dudaklarınızda bir övgü şarkısı- Cibran”
Aşkta ve savaşta diye başlar
hikâye. Aşk temizler yapılan her kötülüğü, aşk sağaltır çekilen her acıyı,
aşktandır çünkü her şey. Başka izahata ihtiyaç yoktur. Selam sevgili okur. Bu hafta
biraz geciktik. Malum hayat zor, hele bu ülkede koşar adım ilerleyen onca şeye
ayak uydurma telaşındayken, durup düşünmelere vakit kalmazken. Gecikmeli de
olsa yeniden merhaba diyerek başlayalım her hafta kendinden yeni bir aşk yaratan
TürMer aşkına. Geçtiğimiz hafta Türkan’ı
kendi hayatından vazgeçecek kadar umutsuz bırakmıştık sahilde. Onun
umutsuzluğunun elinden kendi umuduyla tutmuştu Somer. Sorularına, Türkan’dan
çok önceye dayanan güvensizlikleriyle hırpalanan ruhuna, annesine, Mine’ye
hatta bizzat Türkan’ın kendisine rağmen Somer Türkan’ın elini tutmuştu geçen
hafta. Ama Türkan aldığı ilaçların da etkisiyle kendinden geçivermişti Somer’in
kollarında. Tıpkı uyuyan güzel gibiydi. Bu hafta hastanede devam ettik
kaldığımız yerden hikâyeye. Somer’in telaşını gördük önce. Onca korkuya, telaşa
rağmen hala karısına dair ima içeren konulardaki öfkesinin çabucak
alevlenebileceğini de gördük. Türkan’ın Somer’in kırmızı çizgisi haline
geldiğine yönelik bir çıkarım yapabilir miyiz buradan? Bence yapılabilir.
Somer’in Türkan’a duyguları yavaş yavaş gelişip yerini buldu belki ama en
başından beri Türkan’a dair sahiplenmesi derindi. İkinci bölüm başladı bu
sahipleniş. Özellikle Mine ile ilişkisini devam ettirirken zaman zaman rahatsız
edici olsa da bu sahipleniş, Somer kalbinin bir
yerinden Türkan’ı koruyup kollamak istedi hep. Annesinden, Mine’den,
tehlikeden. Süreç ilerledikçe bilhassa konuşabildiği, kendisini anlatabildiği
kişi haline gelen Türkan’a kayıtsız kalamadı. Sahipleniş nedeni başta koruma
kollama haliyken zamanla bambaşka bir boyut kazandı. İçindeki umutla ki burada
Somer’in ısrarla hayatında biri olmadığını vurgulamasının da payı vardı, çabaladı
Türkan. Somer’in duvarlarından içeri sızmaya çalıştı. Sonunda da bu hafta o
duvarları yıkmaya karar veren Somer’in içine sızmayı başardı. Hem de ne sızma.
Türkan’ın gitmesi için her şeyi yapan Somer, kibrinden bazen vicdanını unutan
Somer, geçen hafta sen değmezsin diye bar bar bağıran Somer, ağlaya ağlaya “Ya
sana bir şey olsaydı, ne yapardım ben?” Noktasına geldi. Burada küçük bir
parantez. Tv izleyicisi için çok hızlı bir sevdalanma hali Somer’inki ama
sanıyorum alt metne bakınca ki bu hafta Somer’in Türkan’a anlattıkları da
düşüncemi doğruluyor, Somer zaten Türkan’ı tanımaya başladığında bu sevdalanma
hali onu sarıp sarmalamaya başlamıştı bile. Mine ile yaşadığı ilişki nereye
kadar aşktı bilemem ama aşk vazgeçilir bir şey olmadığı için durduğumuz noktada
aşk olmadığı net gibi. Peki Mine neden vardı? Bunun iki sebebi olabilir.
Birincisi Somer annesinin sevme biçimini sevmek böyle bir şey diye algıladığı
için annesine çok benzeyen, hırslı, zeki, otoriter Mine’yi hayatına aldı.
İkincisi ise Mine Somer’e göre Rüçhan Korman otoritesine karşı durabilecek
güçteydi. Ama süreç öyle işledi ki, Somer sevmek denen şeyin sandığını şey
olmadığını da Mine’nin Rüçhan’a karşı duracak güçte olmadığını da gördü. Üstüne
güvensizlikleri de eklenince Mine bir anda kaybolup gitti Somer için. Başta nefret
edilen birine dönüştü sonra bu hafta da gördüğümüz gibi hiçleşmeye başladı. Öyle
ki ortak bir çocuklarının olma ihtimali bile Somer’i durdurmuyor. Yok sayıyor
bu durumu ve hızla Türkan’a koşuyor. Delicesine bir hızla hem de. Peki Türkan
cephesi nasıl tanımlandı Somer için? Önce güzel ama sıradan, ailesinin isteği
ile zengin koca derdinde bir kız sandı Türkan’ı. Kendi kibrinden Türkan’ı
görecek halde değildi belki. Ama küçük küçük nüanslarda yine de gördü Türkan’ı.
Nezaketini, sakinliğini, dayanma gücünü, sessiz direnişini gördü. Kendi umutsuz
çocukluğuna inat Türkan’ın umudunu gördü. Zamanla Türkan’ın zenginlik denen
şeyi sevgide aradığını anladı. Çocukça oyunlarını, onunla hizipleşirken bile
koruduğu kibarlığını gördü. Şarkı söylediğini duydu Türkan’ın, Canım’la can
olmasını. Kafeste kalsa da kafesten umut çıkarabilmesini gördü. Ayrılsam nefes
alamam dediği Mine’den ayrılıp nefes alabildiğini gördü. Aslında sessiz gidişi
ile onu nefessiz bırakanın Türkan olduğunu gördü. Rüçhan Korman’a kafa
tutabilenin o sessiz, kırılgan Türkan olduğunu gördü. Somer Türkan’ı gördükçe
kendini, olmak istediği beni gördü. Yarımlığını fark etti, Türkan’la
tamamlanacağını gördü. Türkan’ın deniz kendisinin de o denize delice koşan
nehir olduğunu gördü. Somer Türkan’la aynı ruhtan olduğunu gördü. Bu görüşle de
Somer’de algıladığı her şey tepetaklak oldu. Sevginin cinsi ne olursa olsun
kısıtlayıcı bir otorite olduğunu sanan Somer’e alabildiğine saf sevginin
aslında insanı özgürleştirdiği tokat gibi çarptı. Sonunda Somer teslim oldu. Korkusundan
direndiği Türkan’a teslim olmanın huzurunda Somer de kayboldu. Diğer taraftan
Somer’in kendisini sevmediğine inanan Türkan için bu teslim oluş başta hiç de
inandırıcı değildi zira Somer asla sevmeyeceğim demişti Türkan için annesine. Ama
ailesinin bile ona sırtını döndüğü anda Somer’in ellerini tutmasıyla, gözlerindeki
yaşla onu kaybetmekten korkmasını görünce Türkan da bu aşka inandı. Bölüm boyunca
da Türkan ve Somer’in ilişki dinamiği ilmek ilmek gösterildi. Önce Somer’in
Türkan’ın ailesine olan saygısı ve sevgisinin altı çizildi. Kalender hanesinin
her ferdi Somer için değerliydi. Çünkü onlar sevdiği kadının ailesi ve Somer o
ailenin sevgisini de istiyordu. Kibir denen Korman duygusunun yanından geçmedi
Dönüş’ün tadı korkunç fasulyesini yerken. Ev vurgusunu yaptı yine. Kendisine ait
aileyi koruyup kollayacağını ilan etti. Sonra Korman hanesine gidildi. İstedi ki
annesi ve babası kararını görsün ona saygı duysun. Annesine rağmen TürMer kafesi
odaya dönüldü. Ama Türkan’ın kayınpeder sevgisinin de altı çizildi. Sonra bölümün
en iyi sahnesi geldi. Somer ve Türkan uzun uzun konuştu. Bu çiftin birbirine
karışma şekli diyalogları. En uzak oldukları zaman bile böyleydi. Somer göğsünde
sımsıkı tuttuğu ara ara öpücüklere boğduğu Türkan’a çocukluğunu anlattı. Annesinden
alamadığı sevgiyi, babasından göremediği ilgiyi, her çocuğun hakkı olan
çocukluğun elinden alınışını anlattı. Onu sevip okşayan Türkan’ın ilgisinde
kaybolarak aslında istediği basit mutluluklara ne kadar uzak kaldığını anlattı.
Sonunda da geçmişte bir yorganı bile paylaşamayıp itiştikleri yatakta iki kaşık
gibi iç içe geçerek uyudular. Somer karısını pamuklara sardı bölüm boyu. Ailesine
yazdığı mektupta eksik kaldığını gördüğü kutlamayı tamamladı. Her şeyi
tamamlayacağız dediği Türkan’a sevgisini göstermek için çabaladı. “Sevgilim” dediği
karısının yüzünü aydınlattı. Dilek olarak Türkan’a dair hayallerini tuttu ama
bırakmadı. Türkan ise çocukluğundan yaralı kocasının yarasını sarmaya çalıştı. Ona
bisiklete binmeyi öğretti. Bu sadece bisiklete binmek değildi. Türkan’ın Somer’i
çocukluğundaki yaralardan, şefkat yoksunluğunun yarattığı öfkelerden sağaltmak
için çabasıydı. Somer şımardı, düştü, kalktı ama başardı. Türkan onu hiç
bırakmadı. “Yaparsın.” dedi. “Yaparsın aşkım.” Sonunda da yaptı Somer. Aşkla öğrendi.
Aşkla da Türkan’la çocuklaştı. Türkan ve Somer’in arasındaki sevgi çok saf bir
yerden ilerliyor. Baştan beri yazdığım gibi bu çift su gibi. Sakin, derin,
hırçınlaşabilir, kasıp kavurabilir ama sükûnetinde de bilgeleşebilir bir aşk Türkan
ve Somer’in aşkı. Tanıtımlardan da görüldüğü üzere Mine, Rüçhan ve belki Nesrin
kâbus olup bu aşkın üzerine çökse de sanıyorum ayakta kalmayı başaracaklar. Somer’in
de Türkan’ın da dönüşüp değişmesine neden olan, olmaya da devam edecek olan aşk
sanıyorum herkesi dönüştürecek. Diğer taraftan Rüçhan konusuna küçük bir
parantez açmadan geçemeyeceğim. Başından beri defolu bir kimlik Rüçhan. Sevilmediği
bir evlilik içinde sıkışıp kalmış, tüm sevgisini kontrol manyaklığı içinde
Somer’e vermiş, kendisini tanımlarken asla Korman soyadından bağımsız
düşünemeyen, kibirli biri Rüçhan. Türkan’la baştan beri kendisini kader ortağı
görüyordu. Evet bu kader ortaklığı Rüçhan’ı acımasızlığından bir adım bile
geriye götürmedi ama zaman zaman şefkatini de sezdik. Türkan’ın evi terk
etmesinin ardından Rüçhan saçma sapan bir ruh haline geçti. Elbette Türkan’ın
başkaldırısından kaynaklanıyor bu hal. Yani Rüçhan’ın kayınvalidesi ve eşi Özer
Bey’e asla karşı çıkamaması sanıyorum kayınvalidesi ölene kadar devam eden
işkence sürecini asla bitirememesine karşın Türkan’ın Somer’e aşkına rağmen,
üstelik Somer’in ilgisine rağmen çekip gidebilmesi veya tüm bunlara ek olarak
da Türkan’ın ailesine olan sevgisi Rüçhan’ı çileden çıkarıyor. Yalnız tüm bu
saydıkların katıksız kötülüğüne yönelik geçerli sebepler mi? Hayır. Bu hafta
Türkan’ın başına gelenlerin düzmece olduğunu ve Mine’nin başının altından
çıktığını öğrendi. Ki Mine’yi başından beri istemediği üstelik yalanlarını,
yarattığı felaketi gördüğü halde tanıtımda görüyoruz ki iş birliğine devam ediyor.
Kalenderlerden almaya çalıştığı intikam neden? Oğlunun aileye sevgisini mi
kıskanıyor? Saçmalık. Kısaca Rüçhan’ı bu halde tutmaya, içinden anlık da olsa o
anneyi çıkarmamaya devam ederlerse sanıyorum karikatür bir masal üvey annesine
dönecek Rüçhan. Oysa gelgitli haliyle ilginçti. Yine Fatih’in çok zorlama bir
çatışma alanı olduğunu düşünüyorum. Bu da sorun. Dönüş ve Derya kartlarının
altı dolmalı. Oradan çift yaratılacaksa çocukça halden çıkarılmalı tabanı dolu,
ilgi çekici lise aşklarına dönüşmeli. Ki Dönüş ve Serdar ilginç bir çift
olabilir bence üzerinde çalışılırsa.
Son demde aşka dair en derin
yerinden gelir imkânsızlık. Aşk imkansıza düştükçe derinleşir, derinleştikçe
acısı, sevinci büyür. Türkan ve Somer imkanlı imkansızlıklarının içinde bir aşk
örüyorlar. Yaralarını birbirlerine aça aça, çocukluklarının düşüp
kalkmalarından bugünkü hayallerine seke seke, denizin içinde sevmekten uykusuz
kalarak, her hafta suya dair metaforlarında daha da birbirlerine karışarak
tamamlanıyorlar. Kapıları çalacak ayrılıkta oysa ayrılanlar hala sevgili
noktasında kalacaklar. Zaten öyle değil midir? Denizin içinde kalbe dönüşen,
aslında birbirinin kutup yıldızı, kalbi olan Türkan ve Somer’in hayali de
gerçeği de birbirleriyken ayrılık nedir ki?
UmayMasal