KOZADAN ÇIKMAK
“Evin neresi deme,
Bildiğim tek ev omzun.
Sığındığım tek odam göğsün artık.
Evin neresi deme,
Ev nedir ki?
Sensin işte.”
Affetmek insanı sağaltır,
affetmek hayatı sağaltır. Yüreğimiz sevdiklerimizle kanatlanır o kanatları sevdiklerimiz yakabilir.
Meryem’in daha pek yeni kozadan çıkmış
ve kanatlanmış olan ruhu yine yeniden Oktay’ın yarattığı cehennemin ateşiyle
tutuştu. Gülümser Anne’nin ölümündeki payını öğrenmesiyle “yeter artık”
diyerek zarar verdiğini düşündüğü Savaş ve Güçlü’den kaçtı. Kaçışı onu yine
Oktay’ın yarattığı cehennemin zebanisi olmaya aday ama aslında o cehennemde
kurbanlıktan öteye geçemeyecek kadar zayıf kalan ikilinin karşısına çıkardı.
Derin ve Nurten. Nurten oğlunun ölümünün intikamı derdindeyken Meryem’in dimdik
duruşu hem onu hem de Derin’i sarstı. Kuşkusuz bu ikili hakkında Meryem’le aynı
fikirdeyim. Nurten utanç içinde boğulurken aslında oğlunun yaptıkları ve kendi
tohumunun aslında neden olduklarından kaçma hesabında. Okuyanlar hatırlar belki
biz Oktay ve Derin’in karakter sıkıntısını anneleriyle ilişkilerine çok önce
bağlamıştık. Bu haftaki bölüm bu konudaki haklılığımızı iki karakter açısından
da ortaya koydu. Oktay’ın gerçeği kendine göre eğip bükme halinin, hastalıklı
takıntılılığının merkezinde annesinin olduğu o kadar barizdi ki. Nurten’in tüm
karikatür hallerinde rağmen hem de. Diğer taraftan Derin ve annesi Şahika
arasındaki ilişki sarmalının da çok sevgi dolu olmadığının da altı çizildi. Derin’in
en az Oktay kadar hastalıklı bir takıntıya dönüşen Savaş aşkı(!) da yine annesinin onu terk etmesinde
yücelttiği aşka bağlandı. Derin gibi bir kadının neden Savaş’a bu kadar
takıntılı olduğunun temelini merak ediyordum. Annesinin kızını görmemek uğruna
aşk acısı çekmekten kaçışı güzel cevaptı. En azından benim adıma. Derin her
şeyin üstünde olan anne sevgisinin bile ancak aşkla üzerine çıkılabileceğine
inanarak büyümüş. Sevildiğine inanmamış, aşkla sevilmek istemiş. Çocukluktan kalan
her boşluğu aşkla doldurmak istemiş. Acısına eş değer gördüğü ve acılarında
yanında olduğu Savaş’ı işte tam da bu yüzden kendine hak görmüş. Bedele karşılık
aşk benim demiş. Tam da bu nedenle şiddeti, aşka ,aşkı saplantıya el vermiş.
Meryem ve Savaş’sa o kadar
normalleşerek bir biz oluşturmaya başladı ki son iki haftadır. Birbirlerinden şiddetli kaçışlarının ardından bu kadar sakin
bir bizlik sanırım seyirciye de garip gelmiştir. Ancak diğer taraftan
yaşayacakları fırtına öncesi ikisinin de karakteristik olarak dinlenmeye
ihtiyacı vardı. Normal sevgililer gibi olamazlar bu muhakkak. Çünkü Meryem evreni
buna izin vermez. Yine de bakalım bu sükûnet halindeki aşka. Savaş da Meryem de
ne kadar değişti ve aynı zamanda ne kadar aynı aşkta. İlk bölümde Oktay’dan
evlenme teklifi beklerken ne kadar umudunu başkasına bağlamış bir Meryem vardı.
O teklifi isteyen, o teklifle sanki ilişkisine ait olmayı başaracak bir Meryem.
Peki Savaş’ın Meryem’i böyle mi? Hayır. Savaş’ın her sözcüğü onunla evlenmek
istediğini haykırırken alttan alta o Meryem kadar ait ki bu aşka takılmıyor, tüm
ilişki akışında olduğu gibi kabul ediyor her sözü. Savaş’ın söz vermesine gerek yok onun için. Savaş’ın
her sözü bir yemin çünkü biliyor. Savaş’ın inanmadığı yapmak istemediği bir
şeyi söylemeyeceğinden o kadar emin ki… “Seni hep yanımda istiyorum” demesinin bir söz olduğunu
aralarındaki sevdanın mühür olduğunu bildiğinden Savaş’ın kollarında uyumayı
kendisi istiyor. Diğer taraftan eski koca problemiyle Burcu ve Güçlü arasındaki
ilişki de ilginç yerlere sürükleniyor. Burcu’nun tüm karşı koyuşuna rağmen
kapıyı zorlamayı sürdüren Güçlü sonunda araladı o kapıyı. Meryem ve Güçlü
arasındaki haklı kırgınlık daha bu haftadan çözüleceğinin sinyalini de verdi. Güçlü
adı gibi. Haklı kırgınlığına rağmen uzaklaşıp düşündüğünde yoluna sokacaktır
her şeyi. Zira Güçlü Savaş’ı abiliğe nasıl kabul etmişse çocukluğundan bu yana
Meryem’i de kardeşliğe seçti. Gerisi zaman. Biraz da Güçlü ve Burcu’ya ayrı
hikaye yaratma süreci.
Meryem hikaye olarak başladığında
ana konusu Sevinç kazası , Oktay-Meryem sırrı , beraberinde tüm bunlara dahil
Savaş ve uzantılarıydı. Bu ana konu geçtiğimiz haftalardan başlayarak kapanmaya
başlamıştı zaten. Bu hafta senaristimiz hikayede eskiye dair ne varsa silip
süpürdü. Meryem evreni yeni katılımcılarıyla bambaşka bir yolculuğa başladı. Benim
kanaatim Sargun Berker savaşına doğru gittiği hikayenin. Kaldı ki bu hafta
geldiğinden beri Savaş’a çok benzettiğim Berk’in yeniden oyuna dahil olmasıyla
muhtemel Sargun-Bilen ortaklığının
tohumları da atıldı. Naz’a aşık olması, Savaş’ın korkusuzluğuna neredeyse denk
hali, Oktay’a olan tiksintisi ile Berk, Beliz’den farklı bir kimlik. Beliz ne
kadar zayıf, kendini var etmek için ne kadar muhtaç bir karakterse Berk o
oranda güçlü, net. Doğruları olan, doğrular uğruna kurban vermekten çekinmeyen
biri. Bu noktada Meryem’den değil Savaş’tan bizim iyiler takımına dahil
olmasının bence bir sakıncası yok. Yurdal’ın
oyun dışına çıkmış gibi duran konumu da bu hafta Şahika’yı çözümleme şekliyle
yeniden tanımlandı. Dizinin başından beri babasıyla çatışma halinde olan Savaş
artık babasıyla aynı tarafta olacak. Yurdal Sargun ise Tülin’in de ilan ettiği
gibi Meryem’in varlığını kabul etmiş durumda. Savaş’a Naz’ı anlatırken aslında
kendi kabul sürecini de özetledi. Şahika’nın gelişi kuşkusuz dizideki tüm
dengeleri değiştirdi. Oktay’ın bitirilen savcılık macerasından sonra böyle bir
kimlik kuşkusuz çatışmayı desteklemek için şarttı. Derin tek başına zayıf
kalacaktı. Aslında Şahika’nın Derin’i kanata kanata uyguladığı strateji Derin’in
daha acımasız hale gelmesini sağlayabilir. Savaş’ı koruma içgüdüsü kalmayan bir
Derin bence en az uyanacak olan Oktay kadar tehlikeli olacaktır. Bölümün finalinde
içerdeki odada Nurten, gözükmese de orda olduğunu bildiğimiz Oktay, onun
başındaki Jasmin, Şahika ve Derin yepyeni kötü ittifakıyken diğer tarafta
Yurdal’ın yanındaki Savaş, Berk; ve bu üç adama bağlı Meryem, Naz, Beliz,
Tülin. Savaş’tan ayrı düşünülemeyen Güçlü, ona bağlı Burcu. Beliz konusunda
emin olamasam da kalanlar konusunda şu denebilir: Cidden iyi bir takım.
Son demde; birinin gözlerine
baktığında tüm kargaşalara inat huzuru, inancı, geçmişin temize çekilişini
görüyorsan; üstüne o senin elini tutup her şeyin iyi olacağını söylüyorsa
hayatta bir şeyler daha güzel olacak demektir. Sen sevgili, her şeyden önce
gözleriyle tanıştığım, gözlerindeki acıya şahit olduğum, o acı bana bakan bir sevgiye
dönüşürken birlikte düştüğüm, birlikte dipten sektiğim; güzellik denilen o şey
kıskansın senin kalbime dokunduğunda ruhuma dağılan o hissi. Sen seviyorum
demesen bile sevdiğini bildiğim. Omzunu evim bildiğim, göğsünde dinlendiğim.
Emeklere Saygıyla…
UmayMasal