8 Mayıs 2019 Çarşamba

Ezgi Gör- Portakal Çiçeği'nden Güneş Kız'a

“... doruklarından bakınca
Görürsünüz hoşnut gözlerle
Vadinin ak çadırlarla donandığını
Ve, ta ötede,denizin
Uçan yelkenlerle...”
Ezgi Gör... İlk defa bir oyuncu hakkında yazmak. İlginç bir tecrübe benim için. Çünkü çok yolun başında bir oyuncu Ezgi Gör. İlk performansı, benim adıma, Artemis Aydın olarak hayal evrenime girdiğinden beri hem sıra dışı güzelliği, hem de Artemis Aydın’a ruh üflerken kullandığı yaklaşımla içimizi ısıttı. Biz Artemis Aydın’ı kardeş, arkadaş, küçük kızımız gibi hissettik. Çünkü Ezgi Gör bunu hissetmemizi sağladı.
Artemis Aydın sorunları olan, ailesiyle özellikle annesiyle yaşadığı sorunlarla başa çıkma konusunda tereddütlerle savrulan bir genç kızdı. Bir taraftan da babası ile olan ilişkisindeki dürüstlüğü, netliği ile tereddütsüz. Hissettiklerini söyleme konusunda zaman zaman karmaşık, içine kapalı bir o kadar da sahilde bağıra çağıra şarkı söyleyecek kadar cesur. Artemis’in en özel tarafı özgün olmasıydı. Babasına aşkla bağlı, annesine kendisini anlatamayan, etrafındaki herkese akılcı bu kızın alt kimliğinde gizli olan okuma, anlama, sorgulama becerisi şu ana kadar yazılmış pek çok genç kız karakterinin ötesine taşıyordu Artemis’i. Başlarda babası ile sahnelerinde bölük pörçük gördüğümüz “Portakal Çiçeği” Hasan’la farklı düzlemde ama aynı doğrultuda karşılaştığında Artemis için anne ve babasından bağımsız bir hikaye de başladı.
Kuşkusuz Artemis ve Hasan ilişkisinin en güçlü tarafı en başından itibaren Artemis’ti. Bu güçle genç kızın çektiği aşk acısının samimiyeti hepimiz için bağlayıcı oldu. Ezgi Gör’ün Timuçin Esen’le olan “Hiç iyi değilim baba, canım çok yanıyor...” sahnesinde Artemis’in aşkını anlatırken duygudan duyguya geçen mimiklerinde saklı olan o bilememe hali, kırılganlık, dağılmışlık ama bir o kadar güçlü tutum hepimiz için Artemis’le empati kurma sebebi oldu. Orda hepimiz ilk aşkımıza, ilk acımıza ve belki babamızla konuşabildiğimiz anlara, konuşamadığımız korkularımıza götürdü genç oyuncu bizleri. O ağlarken, sonrasında Artemis’i o aşkla büyütürken Artemis’teki her değişkene sağlam vurgularla bizi bağlarken Portakal Çiçeği Artemis, Güneş Kız Ezgi Gör’e  dönüşmeye başladı hepimiz için. Ekran karşısında onu izlerken yüzümüze yayılan gülümsemeler, zaman zaman mahzunlaşan ifadelerle ona eşlik ettik durduk.
Gülperi evreninde çok karakter vardı malum. Ancak o evrenin Hasan’a aşık olarak düğümlerinden olmaya aday olan karakteri Artemis aşkına rağmen haksız olduğunu düşündüğü Hasan’ın karşısına dikilince ve “Senin gelişinle benim bitişim başladı Hasan Taşkın, uzak duralım” dediğinde artık kalbimizde “Artemis’in Askerleriyiz” nidası yükselmeye başladı. Çünkü Ezgi Gör bu sahnede sesini kullanma biçiminden, gözlerine ağır ağır hücüm eden gözyaşlarına kadar, yüzüne ağır ağır yayılan kızıllıktan bedenindeki titremeye kadar öyle hissettirdi ki bize Artemis’i hayran kalmamak elde değildi. Hala dönüp dönüp izlediğim sahnelerden biri olarak cebimde. Kuşkusuz partneri Burak Dakak’la oyun alıp verme konusundaki sinerjilerinin de bu performanslarda olumlu etkisi vardı fakat henüz 16 yaşında bir genç kızın ilk dizi performansında bu denli güçlü, ayakları yere sağlam basan, inandırıcı oyunculuğu da asla es geçilmemeli.
Sonrasındaki süreçte Artemis ve Hasan’ın aşkları hikayenin merkezine ilerlerken yine Ezgi Gör’ün Artemis’in dönüşümüne nasıl ayak uydurduğunu, öfkesinde ve neşesinde ne kadar inandırıcı olduğunu izledik.   İtiraf sahnesinde elindeki güçlü varsayımlara rağmen ,aşkını ilk haykıran taraf olmasına rağmen Artemis’in  nasıl kaygılar taşıyarak Hasan’ın cevabını beklediğini öyle anlattı ki beden diliyle hepimiz o endişeyle bekledik. Hasan kendi duygularını itiraf ettiğinde biz de tıpkı Artemis gibi derin bir nefes alıp “Göğe Baktık”. Sahilde “Babam katil” derken Hasan’ın elini bırakmayan Artemis’in nasıl acı çektiğine kıpkırmızı bakışlarla şahit olduk. Ağlayamayanlara inat yapar gibi, Artemis her ağladığında öyle gerçekti ki bazen içimizde bir şeyler koptu gitti bazen hepimiz Artemis’le ağladık. Mutluğunda , ağlayışında, huzurunda, öfkesinde ve kuşkusuz aşkında samimi olmayı başaran, bize Artemis’i inandırandı Ezgi Gör. Şimdi Artemis’i Hasan’la el ele uğurladı sonsuza. Bekliyoruz. Bu genç kız başka hangi karaktere ruh üfleyecek acaba? Ezgi Gör... Portakal çiçeğiydi, şimdi Güneş Kız. Kızıl kıvırcık saçları, bembeyaz teni, çilli yüzü ve uzak İskoç dağlarından gelmiş bir peri kızını andıran gülümsemesi ile hayallerinin peşinden gitmesini izlemek istiyoruz. Bir kısmımız için kardeş, bir kısmımız için arkadaş, bir kısmımız için ise gurur duyulan kız evlat gibi. Çünkü ışıldayacak biliyoruz. Hasan’a okuduğu şiirlerdeki duyguyu nasıl kalplere taşıdıysa her ruh verdiği karakterde aynı duyguyla bizi sarsacak biliyoruz.  Bekliyoruz. 
Son demde; Hayallerini, hedeflerini gerçek yaptığın bir ömür olsun Güneş Kız. Portakal çiçeğini Tanrıça Artemis’e dönüştürdüğün maceranda, dönüştürme becerini hep kullandığın performanslar senin olsun. Hep böyle samimi, bir o kadar özgün ve benzersiz ol. Zira biz senin gibilerin başarmasını istiyoruz.
                                                                                           UmayMasal        

6 Mayıs 2019 Pazartesi

ArHas- Ek Sahne

Kimi anlar vardır karakter kendi yolunu arar. O yol çoğu zaman okurun, izleyenin kalbinden geçerek sonsuza ulaşır. Kimi aşk vardır hikayesinden bağımsız kendi nefesine tutunur. Her okurda her kalpte nefeslenir sonsuza uçar. Kerem’le Aslı’dan , Leyla ile Mecnun’a, Ferhat ile Şirin’den, Romeo ve Juliete kadar. Kim aşkın hikayesinde son verebilir ki? O hep yol alır ve yol bulur.  Artemis ve Hasan’ın hikayesindeki eksiğe küçük bir tamamlama bırakmak dileğiyle yazılmıştır sevgili okur. Keyifle okumanız dileğiyle... ArHas’a...
(Yer Hastane odası – Artemis ve Hasan)
Hasan’la Artemis hastane odasında yalnız kalmıştır doktorun herkesi dışarı çıkarmasıyla. Hasan sağ elini uzatır kendisine dolu gözlerle bakan Artemis’e:
-Çillim, hala kurumadı o gözlerindeki yaşlar.
Artemis uzatılan eli yakalar sağ eliyle. Parmaklarını teker teker geçirir Hasan’ın parmaklarına. Sonra sol eliyle de kapatır ikisinin ellerinin üzerini. İkisi de ellerine bakar. Artemis’i dolan gözlerinden süzülen tek damlayı serbets bırakır. Hasan tekrar bakar Artemis’in yüzüne. Diğer eliyle uzanmak ister Artemis’in yüzüne ,ama canı yanar. Onun canının yandığını fark eden Artemis telaşlanır:
-Deli misin? Daha yeni ameliyat oldun. Kıpırdanma. Canın yanıyor.
Hasan yaklaşan Artemis’i kendisine daha da çeker acısına rağmen. Yatağa oturmasını sağlar. Artemis onun canını yakmaktan imtina ederek oturur yatağa. Hasan uzanıp yanağını okşar Artemis’in:
-Benim canım sen böyle ağladığında yanıyor Çillim, der.
Artemis dudakları titreyerek gözlerini kaçırır Hasan’dan :
-Ne kadar korktum biliyor musun? Kalbin durduğunda ne hissettim biliyor musun? O an her şey paramparça oldu dünyada.
Artemis artık ağlamaktadır. Hatta sarsıla sarsıla ağlamaktadır. Hasan onun üzüntüsünü görünce tutar genç kızı göğsüne çeker. Artemis onun canını yakmaktan korkar ve geri çekilir:
-Ne yapıyorsun Hasan? Canın yanacak,der.
Hasan bileğinden yakaladığı kızı göğsüne çeker sakince ve başını yaslamasını sağlar bu kez. Artemis Hasan’ın ısrarına dayanamaz korka korka da olsa yumuşak hamlelerle başını genç adamın göğsüne koymaya itiraz etmez. Hasan bir eliyle kızın başını tutarken diğer eliyle sakince kızıl kıvırcık saçlarını okşar.
-Biliyorum, sevgilim. Kalbim durduğunda nasıl korktuğunu biliyorum. Çünkü o ateşten topa dönen evi gördüğümde , senin içerde olduğunu bilirken kalbimin ortasında yanan şeyin nasıl bir acı olduğunu biliyorum. Seni kaybedersem yaşayamayacağımı anladığım andı o. Sen gidersen arkanda sensiz yaşamayı başaramayacağımı anladığım andı. Sana nasıl aşık olduğumu anladığım andı.  Şimdi sen bana diyorsun ya, kalbin durduğunda diye. Benim kalbim sensin. Sen burdayken ben gidebilir miydim? Bu kalp seni bırakıp durabilir mi?
Artemis daha fazla dayanamaz. Başını kaldırır Hasan’ın göğsünden. Hala ağlamaktadır. Sımsıkı tutar sevdiği adamın ellerini. Hasan’ın gözleri de dolmuştur. Artemis:
-Öyle korktum ki, gidersin diye. Sensiz kalırım diye. O an sanki ruhum çekildi içimden. Sana bir şey olsaydı...
Hasan parmağını dudaklarına bastırır Artemis’in. Gülümser:
-Sen yanımdayken mi? Sen beni beklerken mi? Bak bana Çillim. Ben seni bırakıp gider miyim?  Gidebilir miyim?
Artemis ilk kez gülümser:
-Gitmezsin. Gidemezsin.
Hasan da gülümsemeye devam ederek:
-Gidemem. Hem ben gitmeye kalksam mesela yolumu kaybettiğim için  sen benim elimden tutar yolu bulmamı sağlarsın.
Artemis:
-Kaybolmana izin vermem ki...
Hasan:
-İzin vermezsin. Sen hep buldun beni. En karanlık anımda, en kaybolduğum noktada buldun ve elimden tutup çıkardın o karanlıklardan. İlk tanıştığımız andan beri. Hep elimden tutup yanlıştan döndürdün. Bana öğrettin. Yol aramayı, doğruyu bulmayı, sorgulamayı.
Artemis gülümser:
-Sen de hep beni kurtardın. Benim için alevlerin arasına girdin. Dayak yedin. Gökhan anlattı nasıl yana yakıla beni aradığınızı. Nasıl dağıldığını, nasıl üzüldüğünü.
Hasan dudaklarını büzer ama çapkın bir gülümseme yerleşir yüzüne:
-Nasıl dağıldığımı mı anlattı sana Gökhan? Siz hayırdır kanka mı oldunuz benim kankamla?
Bu kez Artemis çilveli bir gülümseme fırlatır Hasan’a:
-Ne, ne var yani? Azcık anlattıysa Gökhan. Hem sen bana anlatıyor musun?
Hasan:
-Ben sana kimseye anlatamadığımı anlatıyorum hep Çilli. Kim biliyor ki sırlarımı senden başka?
Artemis uzanır tüy gibi bir dokunuş bırakır Hasan’ın solgun yanağına:
-Doğru “Yoldaş Çilli” olarak hep anlattın bana. Anneni, babanı, babamı...
Artemis “babamı” derken mahzunlaşır. Hasan Artemis’in neyi düşündüğünü anlar. Tekrar tutar boşta kalan tek elini:
-Artık sorun yok, sana yemin ediyorum. Seni üzmemek için, senin için. Biliyorum. Seni çok üzdüm. Çok hata yaptım Çilli. Ama söz bundan sonra hata yok, yanlış yok.
Artemis yüzüne yerleşen hüzünden sıyrılır:
-Hatayı hepimiz yaptık Hasan. Büyüklerimiz en büyük hataları yaptı. Sen ödedin bedelini yaptıklarının. Ölümden döndün. Nolur artık bunları konuşmayalım olur mu?
Hasan bir an durur, sonra:
-Sana ne anlatmamı istersin Çilli?
Artemis durur. Gözlerini tavana diker. Düşünür. Sonra Hasan’a bakar:
-Her istediğimi anlatacak mısın?   
Hasan güler:
-Ne istersen anlatacağım. Sor ve cevabını al. Sonra Gökhan’a filan sormana gerek kalmasın.
Artemis minik bir kahkaha patlatır:
-Oooo Hasan Taşkın ve kıskançlık. Ne o Gökhan’ı mı kıskandın?
Hasan da güler:
-Ne, ne var yani kıskanamaz mıyım?
Artemis hem hoşuna gitmiş hem de şaşkın güler:
-Gökhan’ı mı? Yok artık.
Hasan yattığı yerden kıpırdar. Kalkmaya çalışır. Artemis anında müdahale eder:
-Kıpırdama. Dikişlerin açılacak. Ne yapıyorsun Hasan?
Hasan:
-Sana yaklaşmaya çalışıyorum.
Artemis biraz kızgın:
-O ne demek öyle? Yanındayım işte. Neden kalkıyorsun?
Hasan yine çapkın gülümser:
-Yeterince yakın değil. Kalkıp gözlerinin ta içine bakmam lazım ama itiraf ediyorum canım yanıyor.
Artemis yüzüne hafif bir tebessüm yayılsa da kaşlarını çatmaya çalışır:
-Yanar tabi. Bir durmadın Hasan Taşkın, yerinde bir durmadın. Hoş ne zaman durmayı başardın ki?
Hasan düşünür:
-Başka bir çare bulmak gerek.
Artemis anlamadan bakar:
-Neye?
Hasan:
-Gözlerini istiyorum Artemis, tam olarak burun mesafemde hem de. Gözlerini istiyorum.
Artemis şaşkın ve utangaç genç adama bakar. Ne diyeceğini bilemez. Hasan düşünür:
-Buldum galiba. Ben gelemiyorsam sen gelirsin.
Artemis utanarak sorar:
-Nasıl olacak o dediğin?
Hasan eliyle Artemis’e yataktan kalkmasını işaret eder. Yataktan kalkan Artemis’in eline tutunur yatakta sola kayar. Artemis tam olarak ne olduğunu anlamadan bakar olanlara ama sormaz. Hasan iyice yerleşir. Yatağın sağ tarafında oluşan boşluğa bakar ve yatağa dokunur:
-Hadi, der.
Artemis boşluğa bakar.Hasan’ın ne demek istediğini anlasa da anlamazdan gelir:
-Ne hadi?
Hasan yine güler:
-Çilli, gel bakalım yanıma. Hem yoruldun bütün gün, hem de benim sana, varlığına ihtiyacım var. Yat yanıma ki gözlerini, o derinliğinde kaybolduğum gözlerini, yakından görebileyim. Söz o gözlere bakarak anlatacağım ne istersen.
Artemis bir an tereddüt etse de önce ceketini çıkarır. Sonra Hasan’ın yanına yatar. Elleri yine kenetlenir gençlerin. Hasan canı yansa da döner Artemis’e doğru. Burun burunadır iki genç. Birbirlerinin gözlerine bakarlar Hasan konuşmaya başlar:
-Hani dedin ya Gökhan’ı mı kıskandın diye? Ben seni hep kıskanıyorum mesela kim olduğunun önemi yok. Hatta sonradan düşündüm ben seni hep kıskanmışım zaten. Sen her Doruk dediğinde mideme giren krampların sebebi seni kıskanmammış ama anlayamayacak kadar kibirliymişim. Çillim, sen o kadar benimsin ben o kadar seninim ki sana benden yakın olmaya çalışan herkesi kıskanırım ben. Sen sevgilimsin benim, aşık olduğum kız ama bu kadar değil. Sen yoldaşımsın, arkadaşım, dert ortağım ve dostum. Ben kim olsa paylaşamam seni. Anladın mı?
Artemis başını sallar. Bir süre birbirlerine bakarlar. Sonra Artemis:
-Hasan sana bir şey sorsam?
Hasan eli Artemis’in yüzünde dolaşarak:
-Sor. Ne istersen sor güzelim,der.
Artemis biraz tereddütlü:
-Sen beni ne zaman sevdin? Tamam yangında anladın bana sevginin aslında aşk olduğunu ama hiç düşündün mü sen beni ne zaman böyle sevdin? Benim için alevlere dalacak kadar.
Hasan bir süre Artemis’in yüzünde , saçlarında dolaştırır elini. Sonra çok net:
-Düşündüm. Fark ettiğimde çoktan yarıyı geçmiş olan bu sevda ne zaman içimde yeşerdi diye. Bana yardım ettiğin ve babanın ofisine gitttiğimiz gece mi dedim önce? Sonra anladım ki ondan çok önce çünkü yine Doruk demiştin bana ve benim içim çekilmişti. Düşündüm. Düşündüm. Ben sana gelmek istedim hep Artemis. Canım yandı, sana gelmek istedim. Korktum , sana gelmek istedim. Artemis ben galiba seni o sahilde gördüğüm andan beri sevdim. Çok sevdim. Anlayamadım, belki anlamak istemedim.
Artemis yüzünde dolaşan Hasan’ın elini yakalar:
-O zaman neden?
Susar Artemis. Hasan’ın parmakları hala Artemis’in dudağının kenarındadır. Ama o parmakların ait olduğu el de Artemis’in elinde bir süre dururlar. Hasan yutkunur, sonra burnunu kızın burnuna dayar. Artık aralarında mesafe kalmamıştır:
-Korktum. Anneme aşık olduğunu, her hücremle bildiğim adamın kızına aşık olamazdım. Zaten ben aşık olamazdım ki. Başımda dünya kadar dert vardı. Korktum. Seni o dertlerde, anne ve babamız arasındaki kargaşada kaybetmekten korktum. Dur istedim. Orda ol. Her istediğimde seni yanımda bulabilmek istedim. İstedim ki beni bırakma. İstedim ki sevgilim olamayacaktın madem yoldaşım ol. Kardeşim dedim senin için babana sırf senden uzak durabileyim diye. Korktum sana aşık olmaktan çok korktum.
Hasan gözlerini kapatır ve alnını Artemis’in alnına dayar. Kızı iyice çeker kendisine. Gözleri kapalı nefes alır. Sonra gözlerini açar ve Artemis’e bakar. Kızın gözleri yine dolu doludur:
-Ahmaklık işte . Sanki direnebiliyoruz da duygularımıza. Artemis , sen benden her gitmeye kalktığında paramparça oldum ben.  O kapının önünde bana bakarak tanıştığımız güne lanet ettin ya, sonra  hayatıma girişinle benim bitişim başladı diyip uzak duralımla bitirdin ya cümleni, çektin gittin. Ben orda sarsıldığım kadar hiç sarsılmamıştım hayatımda. Darmadağın oldum. Hala anlamadan, nedenini sorgulamadan. İçim bomboş kaldım. Ama bilemezdim ki bu çilli kızın beni daha da beter sarsma gücü olduğunu. İsterse beni parçalara ayırabileceğini. Hani senin neden dediğin o olay var ya? Başkasının elini tutmaya kalkışmam. Sanıyor musun benim dudaklarımdan bir kez olsun sevgi sözcüğü çıkabildi o zaman? Çıkmadı, çıkamadı. O zaman bile bu ahmak kafam anlayamadı nedenini. Kalbim bilse de. Ben senden başkasına seni seviyorum diyemedim. Diyemeyeceğim asla.
Hasan’ın da bir damla kayar gözlerinden. Artemis’in ise gözyaşları ip gibi inmektedir. Hasan uzanır Artemis’in akan gözyaşlarını siler parmak uçlarıyla. Sonra uzanıp acı çekse de yarası yüzünden aldırmaz,  kızın gözlerini teker teker öper. Yeniden başını onun başına dayar ve gözleri kapalı mırıldanmaya başlar boğuk sesiyle:
-          Desem ki sen benim için
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek
Su gibi aziz bir şeysin,
Nimettensin , nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Artemis ve Hasan gözleri kapalı , burun buruna , alınları birbirine dayalı uyurlar. Elleri , tüm parmaklarıyla kenetlidir.
Hamiş: Sahneyi Eda Baba şarkısı “Sonbahar” eşliğinde okursanız, ben o şarkıyla yazdım çünkü. Sevgiyle...
                                                                                  UmayMasal





5 Mayıs 2019 Pazar

Gülperi-Peri Masalı

“Yolculuk ilginçtir. Yaşamın içinde kesitler oluşturur. Keser bazen seni. Çünkü karşına çıkan bir çift gözdeki kirpik bıçak gibi olma yetisine erişir senin için. Aşk denilen şeydir bu gücü veren o kirpiklere. Ve sen tüm ortaya döktüklerine inat saklarsın aşkı en derine. Kimse görmesin , bilmesin dersin ama ordadır gözlerinde , ellerinde. Bulanmışsındır. Sadece aşkı bilenin görebileceği peri tozuyla.”      
Gerçeklikten kaçışımız çoğu zaman beklenmedik acılarla karşılaşmamızdan temelini alır. Bu doğrultuda sığınırız kurgulara. O kurgular bizi serüvenden serüvene sürükler. İçinde bizden parçalar bulunan ama tam da biz olmayan o evrenin gerçekliğine sığınırız kendi gerçekliklerimizin soğuk yüzlerine inat yapar gibi.  Belki bundandır zamanla tarih olan gerçeklikten daha çok kurgu olan ama içinde insan gerçeğini barındıran öykülerin ölümsüzlüğü. Ya da tarih denilen olgunun yüzyıllar boyunca kazanan tarafından yazılmasına inat öykünün kaybedenin tarafındaki o sonsuz bağlayıcılığı insanı öyküde tutan. Bilmiyorum. Mitlerden destanlara, halk hikayesinden mesnevilere, modern öyküden romana, tiyatrodan sinemaya, heykelden resime hatta müziğe uzanan kökleşmedeki temelde kurgu hakim ama sanatın bütün coğrafyasına. Kurgu ve o kurguda vaadedilen serüven. Sebeb-i Girizgah yine ve son defa Gülperi. “Peri Masalı” diyerek yola çıkılan bölüm, otuz haftalık serüvenin sonu. Hikayenin sonu..: ) 
Öncelikle belitmek zorundayım ki son bölüm hiçbir tarafıyla tatmin edici değildi. İlk bölümden beri seyirciye vaddedilen konusunda zaman zaman sıkıntı yaşayan hikaye son bölümde tam anlamıyla “Bu mu yani” duygusu yaratarak veda etti. Kuşkusuz bu alışık olduğumuz bir durum. Final yazmak , hikayenin ana unsurlarını koruyarak çatışma yaratmak zor işler. Bunu başarabilen senaristler muhakkak var ama süreci iyi yönetemeyen , hikayesini yarı yolda bırakan, sonrasında bu tarz finallerle seyirciyi muhatab eden senaristler de var. Yapacak bir şey yok. Seyirci açısından tatmin edici olmaması sanırım çok da önemsenmiyor ki, defalarca ve defalarca aynı tip aceleye gelmiş hissi bırakan eksik gedik sonlarla kalıyoruz. Üzücü olan taraf şu hikaye bir dönüşüm ve değişimdir. Kahramanların dönüşümlerini okur, izler ve dinlersiniz. Finalde ise vurgu hem düğümlerin çözümüne yöneliktir hem de karakterlerin dönüşümüne. Bizdeki gibi uzun dizi sürelelerinde bana kalırsa son anda karar verilen finaller tam da bu dediklerimi eksik bıraktıklarından ağızda buruk tat bırakıyor işte. Neyse son defa bölüme bakalım.
Geçen hafta bıçaklanan Hasan ve kaybolan Can sorunsallarıyla bölüme girdik. Hasan canıyla cebelleşirken Can çocuk dilendiren bir adamın eline düştü. Bölümümüzün ki finaldi bu bölüm yüzde sekseni bu olaylarla da geçti gitti. Hasan’ın bıçaklanması tüm aileyi biraraya getirmek, dede pişmanlığı, hatalardan ders çıkarmak, Eyüp’ün çocukları için ilk gerçek endişesi, Şeyma’nın samimi pişmanlığı açısından kuşkusuz faydalıydı ama Can neden kayboldu? Neden biz bununla zamanlar harcamak yerinde hastanede birbirinin acısını sağaltmaya çalışan bir aile görmedik. Birbirleriyle konuşabilirlerdi. Gülperi Kadir’le , Bedriye Artemis’le konuşabilirdi. Hasan’ın kalbinin durduğu sahnede tüm aile orda olabilirdi. Burada parantez, Hasan’ın kalbinin durduğu an önce annesinin sesini duyup çıkış yolunu bulmaya çalışması ama bulamaması sonra Artemis’i görüp onun elini tuttuğunda hayata tutunması çok güzel bir sahne olmuş. Hem anne çocuk bağı hem de aşkın gücü adına. Çünkü o sahneden gizli anlam çok kıymetli. Hasan ve Artemis ilk tanıştığı andan beri anne ve babalarının seslerinin , genlerinin etkisini hissettiler üzerlerinde. İkisi de anne ve babadan miras bir aşkın ilk kıvılcımıyla yola çıktılar ama sonra çok daha sahip çıkan bir aşkın kahramanı olmayı başardılar ki bu bölüm bile buna ispat. Gülperi Kadir aşkında tek taraf vardı aşka sahip çıkan: Kadir Aydın. Ama Artemis Hasan aşkında iki taraf da sonuna kadar direndi. Aralarına giren sorunların ciddiyetine rağmen sevdalarına sahip çıkmayı başardılar. Rüya metaforunda olduğu gibi ilk tanıştıkları an Hasan’a elini uzatan Artemis Hasan’ın dönüştürücüsü oldu. Artemis Hasan’ı hep hayata bağladı. Hep sorunlarla başa çıkmasını sağladı. Bundandır Hasan sadece yoldaşı gördüğü zaman bile Artemis’ten başkasına konuşmadı. Son demde Hasan’ı ölüme yürümekten alıkoyan kişinin aşık olduğu, bakarken içini titreten, onun olduğu yerde başka hiçbir şeye odaklanamadığı kız olması boşa değil.  Parantez kapatalım devam.
Hasan’ın iyileşmesi, Can’ın bulunmasından sonra süre olarak bizlere kalan kısıtlı zamanda her zamanki gibi Gülperi’nin aldığı kararların ceremesini çektik. Nedeni bilinmez , Gülperi Foça’ya gitmeye karar verdi. Oysa ailesi zamanında onu reddettiği için Foça yerine İstanbul’a gelmemiş miydi? Bu soruyu geçelim, “Bu Kadir Aydın sana ne yaptı Gülperi?” demekten kendimi alamıyorum. Finalde bile adamı terk etti. Kendi aşkını hiçe saydığı gibi Artemis ve Hasan aşkını da hiçe sayarak aldı bu kararı. Sevgili okur bu final bölümü onu da tekrar hatırlatmak isterim hani bunca saçmalığı gerçi hep yaptı ama olsun dizinin gelişme bölümünde yapmıyor yani. Neyse dizinin gerçek hissindeki tek aşkı Arhas tabi bu duruma itiraz etti. Hem ikisinde bulunan aile özlemi hem de hissettiklerini koruma refleksiye anne ve babalarını biraraya getirmeye çalıştılar küçük adam Can’ın da yardımıyla. Gülperi’nin güçlü (!) direnci sebebiyle de Hasan’ın dediği gibi patladılar. Merdivende oturup konuşurlarken karşımızda artık kendilerine dair sorunlarını aşmış bir Arhas vardı. Hasan çilli bebekler derken aslında Artemis’e hissettiklerinden ne kadar emin olduğunu vurguladı. Hoş benim hayalim el ele yurt dışına eğitim için giderlerken arkalarından onlara el sallayan Kadir, Gülperi, Can ve Bedriye’ye dönüp el sallamaları sonra Hasan’ın Artemis’e dönüp şunu demesiydi: “Biz evlenicez biliyorsun di mi?” Ona şaşkın bakan Artemis’in yanağını okşayıp devam edecekti Hasan: “ Biz evlenicez ve en az onlar kadar mutlu olcaz. Sımsıkı tuttuğum elini hayat boyu bırakmayacağım çünkü bırakırsam düşerim.” Artemis gülecekti Hasan’a ve “Sensiz olmaz zaten, hayat sensiz hayat olmaz ”diyecekti.  Sonra Arhas tarzı sımsıkı el ele tutuşup kendi hayatlarına yürüyeceklerdi iki sevgili. Olmadı. Buna da şükür. Planları var ve biz bunu bildik diyip devam edelim.    
Her neyse Foça macerasında Bedriye hariç kimsenin mutlu olmadığını görerek devam ettik final yolculuğuna. Bedriye’nin her yerde eğlence bulabilme becerisine taktir bırakarak ArHas’ın özlemli konuşması ve kavuşmasına gidiyorum. Artemis ve Hasan siz ne güzel bir çiftsiniz öyle diye diye izlediğim ve sizden ayrılmaya hazır olmadığımla yüzleştiğim bir andı. Artemis ve Hasan spinn off yapsak olmaz mı? Olmaz mı? Peki.: (  Hasan ve Artemis hayatlarındaki her anın sadece diğeri yanındaysa anlamlı olduğunu anlattı o kısacık kavuşma anında birbirlerine. Yemek yemenin, nefes almanın, öğrenmenin, uyumanın, gülümsemenin kısaca yaşamanın anlamlı olmasının sebebini anlamış iki ruhtu onlar o sahnede. Ayrı kalmaktan canlarının nasıl yandığını birbirlerine anlatırken gözyaşları akan Artemis’e sesi boğularak “bir daha asla seni bırakmayacağım” diyen Hasan’ın o gözyaşlarını silmesi o bırakıştaki mecburiyete rağmen nasıl üzüldüğünün, eksik kaldığının ispatıydı. Aşk tamamlanmak ne de olsa. Bir kez tamamlanırsan bir daha asla başkasıyla bütünlenemezsin. Hasan’ı aşk büyüttü. Hasan’ı Artemis büyüttü. Artemis’i Hasan’ın büyütmesi gibi. Devam. Arhas’ın kaçacağını sanarak biraraya gelen Gülperi ve Kadir’i bir eve kapatıp kendi duygularıyla yüzleşmelerini sağlayan çocuklar sonunda istediklerini aldılar ve yeniden aile oldular. Burada annemin Kadir’e “İsteme artık bu Gülperi”yi serzenişini de ekliyorum. Bana kalsa annemle aynı fikirdeyim lakin serde Arhas aşkını korumak var. Ah canım Kadir Aydın aşıksın da sonsuza hem aşkınla hem de ArHas aşkını koruma kollama göreviyle uğurluyoruz seni. Zira Hasan’ın da dediği gibi baba olacak, babalığa seçilecek bir adamsın sen.
Son demde;  benim için Timuçin Esen izlemek için başlanan, Kadir Aydın’ı severek devam eden sonrasında  ArHas için yorumlanmaya başlanan bir serüvendi Gülperi evreni. Önce yönetmen kaybı ardından hikaye sorunsalı ve senarist kaybı ile devam eden tüm sıkıntılara rağmen keyifli bir macera yaşadık. Bütün oyuncularının karakterlere inandırdığı bir evrendi ama yazık ki kurgu doğru olmayınca , açılamayınca daha uzun izlemenin keyif olacağı hikaye tıkandı. Hatalar bizce de var ama yazmanın manası yok şu an. Hem GülKad hem çocuklar çok mutlu olsun kendi dünyaları içinde. Şeyma ve Artemis’in gerçekçi hesaplaşmasını çok sevdim. Anne kız ilişkisini yeniden bulmuşlardır umarım ki umut vaddediyorlardı. Arhas , sizi sevdim. Çok sevdim. Ayrıca veda edicem size. Ama size olan Hamiş bölümünde şimdilik.
Sevgili okur sana da teşekkür. Bunca zaman okudunuz. Belki başka evrende kesişir yolumuz. Sevgiyle kal “Gülperi”
Hamiş:  Sevda ne tek gün ne hafta ne ay. Sevda kıyamete kadar. Sevda sana dair senin ellerine senin gözlerine. Kızıllığında ateşin saklı sevda. Bazen bir festival bazen bir karabasan. Ama hep sen sana dair. Sevda nefes, sevda su, sevda ekmek, sevda sen hep sen. Sonsuzluk mutlu bir sonsuzluk. Aşkla kal Arhas. Kızıl her zaman karaya yakışır unutmadan...

                                                                                                          UmayMasal