30 Mart 2017 Perşembe
Bodrum Masalı 28-29.bölüm
27 Mart 2017 Pazartesi
Cesur ve Güzel 19.Bölüm
- * Rıza’nın Sühan takıntısı. Gerekli miydi, bilemiyorum? Gidişata göre daha net karar verebiliriz sanırım.
- * Sühan’ın boşanma konusundaki net kararına rağmen Cesur’un onayındaki hayal kırıklığı. Aslında boşanmak istemediğinin net kanıtı oldu bence.
- * Cesur ile Sühan’ın hastanede birbirlerini gördükleri an. Sonrasında bir sarılma izleseydik iyiydi. Şöyle hem özlem dolu hem de biraz çekingenlik içeren.
- * Ve tango sahnesi... Uzak ama yakın arasında kalan iki kişinin dansıydı. Çokça yakın çekim ise... Bakışların etkileyiciliğini gözler önüne serdi bana göre.
20 Mart 2017 Pazartesi
Cesur ve Güzel -18.Bölüm
- * Adalet’in itirafı ve Salih’in hainliği.. Bu iki durum diziyi kesinlikle farklı bir boyuta taşıyacak.
- * Cesur ile Sühan’ın birbirlerinden uzak kalmaları. Bir yandan üzücü ama diğer yandan da çok güzel acı çekiyorlar demeyi de es geçemiyorum burada.
- * Sühan’ın boşanma kararı... Gerçekleri öğrendikten sonra da kararında bir değişiklik olacak mı bakalım. (Olsa dert olmasa ayrı dert)
- * Cesur ile Sühan’ın kavga sahnesi... Bu çiftin tartışması da ayrı mükemmellikte olması.
- * Sühan’ın ‘Ben sana hazırlıklı mıydım?’ sorusu... Düşününce gerçekten de çok hak verici...
- * Son olarak da Tuba İle Kıvanç ‘birlikte’ çok güzel yürüyorlar. Dizinin sonundaki gelişleri görsel açıdan on numaraydı. Gerçekten çok farklı bir havaları bulunmakta.
19 Mart 2017 Pazar
Adı Efsane-8.Bölüm
’’Kalp ağrısı..’’
Herkese merhabalar! Bir Adı Efsane bölümünün ardından yine sizlerleyim. Cumartesi akşamı dolu dolu bir bölüm izledik Adı Efsane'de. Açıkçası geçen haftadan sonra bu bölümde Hakan ve Melis ilişkisi klişeliğe doğru sürüklenir mi diye bir korku yok değildi içimde ama izlerken rahatsızlık veren bir durum olmadı. Aslında tanıdık bir ayrı kalma durumu izledik dün ikili arasında ama Almila ve Cem'in görsel uyumu o kadar iyi duruyor ki ekranda eminim ki kimse burun kıvırarak izlememiştir dün...
Şunu söyleyerek bölüm analizine başlamak istiyorum. Hakan'a değer vermeye başlayan bir Melis'ten daha iyisi varsa o da babasıyla barışmış bir Melis'tir kesin ve net. Çünkü babasıyla süregelen o soğuk savaşı gerçekten can sıkıcıydı fakat dünkü baba-kız sahneleri için aşılması gereken bir engeldi o fırtınalı dönemler. Şimdi ise babasının küçük kızı oldu tekrardan Melis. Hatta babasının kardeşi için hazırladığı sürprize yardımcı bile oldu. Büyük hareket,güzel hareket..
Bu bölüm baba-kız ilişkilerinde bir sıkıntı yoktu şükür..
Ama teyzeciğim sana değinmeden geçemeyeceğim. Bahar'a verdiği sağlam ultimatomdan sonra eline ne geçti acaba diye düşünürken üstüne bir de gitti Bahar'ın annesinin kafasını allak bullak etti. Ah Seçil ah..sonu olmayan bir duvara tırmandığının yıllardır farkına varamamışsın ama bari başkalarının Tarık'a giden yollarına taş koyma be kadın...Pekala,şimdilik Bahar ve Tarık'ın arasını açamadığın doğru ama bu ilerde de açamayacağın anlamına gelmiyor ki bir şeyler yapacaksın orası belli zira şu gülüş bana hiçbir şekilde güven vermiyor...
Gelelim şimdi asıl meselemize...
Kafası karışmış ama duygularından bir o kadar emin olan,Hakan'ı etrafta delicesine arayan,merak eden,düşünen bir Melis izledik dün akşam. Hakan ve Melis ilişkisinde her zaman daha çok seven tarafın Hakan olacağını düşünürdüm ama yanılmışım. Aralarındaki tutkunun birbirlerinden aşağı kalır yanı olmayacağını dün gördüm. Kıvanç'tan son derece kendinden emin bir şekilde ayrılması kafamın üstünde kalpler belirmesine sebep olmadı değil şimdi. Her istediğini parasıyla elde eden Kıvanç'a da büyük bir ders olmuştur umarım bu. Unutma Kıvanç,gül değil kasımpatı.
Tabi ki bu hala Kıvanç'ın elindeki kozun büyüklüğünü değiştirmiyor ki değiştirmedi. Kıvanç elindeki kozu tahminimden çok daha erken bir şekilde kullandı. Ah..
Sessizliğini bozamayan Hakan da tuzu biberi tabi. Henüz yolun bu kadar başındayken 'vay yine mi keder?'
Kalp kırıklığının verdiği acıyla sığınabileceği en güvenli limana giden Melis'in Hakan'a ne kadar aşık olduğunu bu sahnelerde daha iyi anladık galiba değil mi? Peki,aşk her şeyi affeder mi? Bu sorunun yanıtını da yine bu ikili verecek bize...
Senaryosu özgün,oyunculukları iyi,reytingi bol ve yolu açık olsun güzel dizimizin. Haftaya görüşmek üzere,esen kalın :)
14 Mart 2017 Salı
Bodrum Masalı-27.bölüm
12 Mart 2017 Pazar
Cesur ve Güzel-17.Bölüm
- * Kıvanç’ın yeni saç stili. Gecenin en çok konuşulan konuların başında geldi.
- * Cesur’un annesi ile son sahnesi. Buraya sadece ‘oyunculuk’ kelimesini yazsam yeterli sanırım.
- * Cesur‘un annesinin ölümünden dolayı Sühan’a olan öfkesi. Yine kime üzüleceğimi bilemediğim anlardan biri oldu.
- * Cesur ve Sühan’ın özlem dolu muhteşem sarılması. İkisi arasında bu zamana kadar yaşananlarda duygusal açıdan en etkileyicisi olabilir.
- * Sühan’ın kapının önünde ağlaması. Birikmiş hislerin, acıların dışa vurumu. Çok iyiydi ve tam da zamanıydı.
- * Cesur’un dörtnala at sürmesi.Her bölümde böyle sahneler izleyebiliriz, hiç sakıncası yok.
- * Ve tabii ki duş sahnesi… 50 saniyelik duygu akımı… Bambaşka bir şeydi.
Adı Efsane 7.Bölüm
"Sen bana rüzgar içinde,eser coşarsın derinde...''
Herkese merhabalar...Bir Adı Efsane bölümünün ardından yine sizlerleyim. Dizi güzel gidişatını bu hafta da koruyarak kitlesini elinde tutmayı başardı. Bu güzel pazar gününde gelin biraz bölümü konuşalım..
Bu haftaki bölümde umarım hepinizin peçetelerinizi yanınızda tutmuşsunuzdur zira son derece duygu yüklü bir geçiş bölümüydü..Bir yanda Melis'e olan duygularıyla birlikte ailesini korumaya çabalayan Hakan,bir yanda pişmanlık dolu bir baba bir yanda ise hep bir ağızdan,yüzümüzde tiksinmiş bir ifadeyle ''Bu ne biçim baba be!'' dediğimiz çok sevgili Hakan'ın babası Seyfi...
Tabi ki Hakan'la başlamak istiyorum yazıma..Melis'i korumak için kurşunun önüne atlayışı hepimizin yüreğini derinden burktu. Maalesef saliselerle iyi yarışamayan Hakan kurşunun hedefini değiştiremedi. Melis'in Hakan'ın kolları arasında yığılması öyle zannediyorum ki bu aşkın temellerinin daha da sağlamlaştığı anlardan biriydi. Hakan'ın yüzündeki çaresizlik,suçluluk ve pişmanlık on metre öteden bile belli olacak cinstendi..Melis'in onun en büyük savaşı olacağını söylemiştim değil mi? Ne demiş Atilla İlhan; ''Ben sana mecburum,bilemezsin..'' Ah Hakancığım,aşıkken nasıl harikasın..
Gelelim Hakan'ın babasına...Öncelikle şunu söyleyeyim;evlat olsan sevilmezsin Seyfi. Gerçekten böyle bir baba nasıl var olur anlamak çok güç. Bir insan evladı nasıl olur da oğluna böylesine bir kumpas kurabilir? İnsan düşmanına yaparken iki kere düşünür arkadaş. Ah Hakan'cığım böyle bir tuzağa nasıl düştün sen..Düşmekle de kalmayıp akbaba Kıvanç'ın eline kocaman bir koz verdin. Kardeşini ve anneni korumak uğruna yaptın ama... Desenize bir cephe daha açıldı. Bunca olumsuzluğun içinde tabi ki Hakan'ın tayfasına olan sevgimden bahsetmeden geçemeyeceğim. Kan bağları olmasa da gördüğüm en güçlü kardeşlik örneklerinden biri Hakan ve tayfası. Melis'e birlikte ağladılar,Hakan'ın derdine birlikte koştular ve onu bir an bile yalnız bırakmadılar. Adamsınız be!
Sibel'in Hakan'ın odasına girmesine de ufak değineyim...Tehlikeli sularda yüzüyorsun kızım. Bu iş ortaya çıktığında kıymetini bilemediğin Fiko'yu da kaybeder ortada öylece kalırsın. Hakan'a azıcık çıtlattığında ne olduğunu da gördün. Onlarda kardeşe yanlış ol-maz.
Gelelim Tarık'a..Bir baba daha fazla ne kadar acı yaşayabilir bilemiyorum. Kavuşmak için,yaptığı hataları telafi edebilmek için çırpınırken kollarının arasından kayıp gittiği hissine kapılmak..Sonu olmayan bir yolda araba kullanmak kadar yorucu ve çaresiz bir durum. Hele ki söz konusu evlatsa. Bir babanın verebileceği en büyük mücadeleyi verdi Tarık dün. Bahar hocanın Tarık'ın yanında olması ise en güzel detaylardan biriydi. Ne diyelim Efsane...Allah bir daha yaşatmasın..
Melisciğim..Güç bela da olsan gözünü açman hepimizin yüreğine su serpti...Uyanmandan daha çok mutluluk veren bir şey varsa tabi o da gözlerini açar açmaz Hakan'ı sormandı ve hatta aramandı...Oluyor musunuz siz hafiften?
Hakan'ı babasının dertleriyle uğraştığı anda böylesine güldüren tek insan olduğunun farkında mısın acaba Melisciğim? Yaşadığınız bu tatsız tecrübenin senin gözlerini açması harika bir detay ama terslik ya işte Hakan senden uzak durmak zorunda olacak. Neyse durun o haftayanın konusu...
Hastanede küçük gülümsemeler eşliğinde aralarında geçen konuşmadaki ince detayları tabi ki yakaladık..Melis'in Hakan'a Kıvanç konusunda açıklama yapması,Hakan'ın sadece değer verdiği insanlar için kurşunun önüne atladığını belirtmesi falan falan..Hafiften sıvı kıvamına geçtik mi biz ne? Kıvançcığım sen de aldığın gülleri sağdaki çöp kovasına bırakıp devam edersen iyi olur,hadi bakayım. Sonuçta iki kişi konuşurken üçüncüye ne yapmak düştüğünü bilirsiniz :)
Çaresizliğinden dolayı gitmeyi seçen Tarık'ı yüreğim burkularak izledim..Ama kolay değil tabi öyle artık gitmek falan. Koca yürekli polis abimiz olaya el attı ve Tarık'ın gitmesine engel oldu..Bahar Hoca'nın da Melis'in içindeki babasına olan sevgisini körüklemesi sonucu otoyolda ''group hug''a bağladılar şükürler olsun ki...
İşte bunlar sahada görmek istediğimiz hareketler...Bu haftaki bölümün de böylece sonuna geldik. Aşk,babalık,kardeşlik duygularını güçlü bir şekilde hissettiğimiz ama aynı zamanda varlığına inanamadığımız bir babayı izlediğimiz dolu dolu bir bölümdü...Haftaya görüşmek üzere,esen kalın..
Dipnot:YGS'ye giren herkese bol başarılar dilerim,umarım emeklerinizin karşılığını almışsınızdır. Ama unutmayın hiçbir şey sizden önemli değil...
11 Mart 2017 Cumartesi
Bodrum Masalı-26.bölüm
7 Mart 2017 Salı
DAMGA MI? O DAMGAYI KADIN VURUR HEM KALBE HEM ZİHNE !
Kadın sorunlarının tartışıldığı şu günlerde, edebiyatta, beyaz camda, sinemada kendi özgün çizgilerinde hayatta kalmaya çalışan, düzeni sorgulayan bunu yaparken aslında bu amaçta olmaktan çok kendi bireysel depresyonlarının içinde kurtuluş yolu arayan kadın karakterlerle bakalım istedik. Seçerken içlerinde başkadırıyı aradık. Kötü ya da iyi demekten ziyade içlerindekini sorgulamaya çalıştık. Elimizden geldiğince...
Vedat Türkali’nin kahramanıdır Fatmagül. Ama biz onu roman kahramanı olmaktan daha çok beyaz perdeye yansıyan haliyle tanıdık ilk. 1986 yılında Süreyya Duru’nun kurduğu evrende Hülya Avşar olarak çıktı karşımıza. Tecavüze uğrayıp sonrasında tecavüzcülerinden biriyle evlendirilen kaderini kabullenmiş Fatmagül’dü. Kocası onca şeyin üzerine ona eziyet etmeyi sürdürürken sessiz kabullenişiyle kocasının kendisini sevmesini sağlıyordu. Film bittiğinde midenizde bir yumru öylece bakıyordunuz. Öyle bir gerçeklik vardı ki hikayede. Öyle bir acı. Sadece gerçeklik algısıyla sarsılıp duruyordunuz. Sonra aradan yıllar geçti. 2010 yılında yeniden bedenlendi Vedat Türkali’nin Fatmagül’ü. Kaş’ta değil Çeşme’deydi. Fatmagül’ü giyen bu kez Beren Saat’ti. Hikaye bildiğimiz gibi başladı. Hayat dolu Fatmagül tecavüze uğradı. Hayata kendisini kapattı. Kerim bu kez vicdani sorumlulukla yüklendi Fatmagül’ü. Ona eziyet etmek şöyle dursun Kerim’e eziyetti süreç. Beren Saat Fatmagül’deki kırılmaları önce içe dönme sonra dışa vurmayla ortaya koyarken filmdeki Fatmagül’ün aksine suça bedel istedi hikaye. Susmadı, konuştu. Kötülerin karikatürleştirilmediği hikayede hayattaki karşılıklar sorgulandı. Fatmagül evrildi, büyüdü. Hayata tutunmanın ve susmamanın karakteri oldu.
2004 yılında Çağan Irmak evreninin en güzel yansımalarından biri olarak çıktı karşımıza Yurdanur. İlerlemiş yaşlardaki hali Selda Alkor iken gençliğini Özge Özberk’in bedenlendirmesiyle izledik. 1970’lerdeki öğrenci olaylarından kaynağını alan hikayede fon dönemin siyasi gerilimleri de olsa insanın insan olma gerçeğini merceğinde tutmayı düstur edinmeyi de bildi anlatı. Yurdanur ise bu merceğin hem geçmiş hem bugün sorgusunda sevgili ve anne olarak yaşadı. Yurdanur’un hikayesi sağ görüşlü babanın kızı olarak sol görüşlü bir gence aşık olunca başladı. İkilemler, çalkantılar, yaşadıkları köşk içindeki hayatlar içinde akan başka başka hayatlarla yoğurulurken Yurdanur sevgililikten eşliğe, anneliğe evrildi. Yurdanur kadındı. Çeken, direnen, hayattan hayat koparmaya çalışan. Zenginlikler içinde büyümüşken yine de sıkıntıdan gocunmayan. Güçlü kadındı. Aşkı da, hayata tutunuşu da güçlüydü. Yurdanur bir tavırdı. Dimdik durma tavrı.
Çocuklarım olmadan asla... Bir kadın aldatıldığını öğrendiğinde ne yapar? Kalır savaşır, gider bırakır. Aliye üzerinde mavi elbisesi dayısının evine gitti. Haftalarca aynı elbiseyle hayatına dair yeni kırılmaların ortasında kaldı. Umudu vardı. Çocuklarından ayrıldı. Onlara varmaya çalışırken aşkla yeniden karşılaştı. Yeteneklerini keşfetti. Onlara yaslandı. Yeteneği ona ekonomik özgürlüğünü verdi. Çocuklarına kavuştu. Çocukları için aşktan vazgeçti. Sonunda Arda ve Ayşe’siyle yoluna devam etti. Aliye bir kadın hikayesiydi. Toplumsal değerleri sorgulayan, kadın olmanın yükünü, öğrenilmiş çaresizliklere cevap bulmaya çalışan, yeteneklere ve ekonomik özgürlüğe vurgu yapan bir hikaye. Aliye umut etmenin hep karşılığını bulacağının hikayesiydi. Aliye ise çocukları için aşkı, öfkeleri, kırgınlıları geride bırakabilen bir anneydi.
Öyle bir geçer zaman ki, hayatımızın ortasına küçük Osman’ın masa altındaki o içli ağlamalarıyla girdiğinde biz Cemile’nin ailenin annesi olma serüveninde bu kadar dönüşüm geçireceğini bilmiyorduk. Ali Kaptan tarafından aldatılmanın yarattığı travmalara travma ekleye ekleye değişen Cemile Ayça Birgöl’ün eşsiz yorumuyla öyle güçlü bir kadın figür haline geldi ki, sadece direnmek ya da aileyi birarada tutmak değil insanın hayatın zorluğunda kendine alan açmasının ne kadar mühim olduğunun da altını kalın kalın çizdi. Çocuklarını koruma kollama onlara kol kanat germenin dışında iş kadını olan hayatta yeni şanslara fırsat vermenin değerine vurgu yapan Cemile , Öyle Bir Geçer Zaman ki dünyasının bana göre en taktire şayan karakteriydi.
Aşk bir delilik hali mi albayım? Hadi delirelim. 2015’te hayatımıza giren ve bir kült olan Poyraz Karayel’in efsanevi kadını Ayşegül. Mafyöz babasından kaçarken tanıştığı Poyraz’a aşık oluşuyla karmaşık olan dünyası kördüğüme dönen, ölümlerle sınanan, ölümle aşkının kucağında buluşan kadın Ayşegül. Susan, gülmeyen kadının sanal evrende en çok bağıranı, en çok güleni, en çok ağlayıp en çok delireni Ayşegül. Henüz ayrılmışken bu eşsiz kadın karakterden Ayşegül’ü Ayşegül yapanın aşk dışında hiçbir şeye teslim olmayan hali olduğunu, en umutsuz anlarda bile tutunma becerisiyle direnenlereden olduğunu ve etrafındaki herkesi dönüştürebilme becerisiyle, sevme becerisiyle kadının dönüştürme kuvvetine bir güzelleme olduğunu söyleyebiliriz sanıyorum. Ethem Özışık evreninin en güzel yansımalarındandı Ayşegül. Poyraz’ın kalbi ve zihniyle beraber hepimizde asılı kaldı.
Kötü olmak ister mi insan? Seçer mi kötülüğü? Babası tarafından istenmediğini bilmek mi, annesi tarafından sevilmediğini hissetmek mi? Yeşim’in derdi biri miydi hepsi mi? Delirmeye yüz tutması ruhunun sakat aşkından mı geçmişinden miydi? Ablasının aşık olduğu adama takıntılı aşkında ablasının sevilen ve istenen oluşuna duyduğu öfke mi vardı? Hayatta iyi olmayı seçmemesinde ve deliliğe vardırdığı sevgisinde hangi ruh kırılmışlığının ya da kaybolmuşluğunun etkisi vardı? Soruların ve sorunların kadınıydı Yeşim. Bir kötünün hikayeyi sürükleyebilmesinin gücüydü. Bir kadının hikayeyi savurmasının gücü. Çınar’ın kifayetsizliğine inat tutkusunu deliliğe evirmesinin gücü.
Erkeğe dair hayatların ortasında o erkeksi raconlara inat bir kadındı Esra. Behzad Ç. evreninin kendine aşkla yol açan cesur güçlü kadın kimliğiydi. Behzad’a beraber mutsuz oluruz o zaman diyebilecek kadar aşık bir mağrurdu. Kendi karanlığında kayıp Behzad’a ışık olabilecek kadar aydınlık, onun karanlığından korkmayacak kadar karanlık. Erkeğin kendine has saydığı dünyanın içinde topuklu ayakkabılarıyla var olan mert bir kadındı Esra. Savcı Esra. Ölümü hazin, iç acıtıcıydı. Sevdik Esra’yı. Erkekleşmediği, kadın gibi kafa tutabildiği için sevdik.
Elif
İzin peşindeyken aşkı bulan Ömer’in Elif’i. Sevdasında alçak gönüllü acısında mağrur Elif. Adı gibi dik. Bedenlendiren Tuba Büyüküstün gibi güzel, bakışları orman Elif. Bana göre Elif hayata, olanı olduğu gibi kabule yanaşmayan tutkusuyla, erdemi, modern kimliğiyle özel kadınlardandı. İz bıraktı izin peşine düşerek yola çıkan evreninden çıkıp. Aşkıyla harmanlandı ama asla kimliğini kaybetmedi. Sanatsaldı, bakışıyla ve duruşuyla. Zekiydi. Kandırılmaya yatkın olmayan tavrıyla. Tutkuluydu. İstediğini almakta gösterdiği sabırla. Farkındaydı. Asla kendinden ve hayatından kaçmayan bakış açısıyla. Neticede Ömer’in Elif’iydi ama Ömer’de Elif’indi.
Umay Masal