27 Ocak 2021 Çarşamba

Düşme Düş Kur-EfYam

 Hayatın bizler için hazırladıklarına karşı çoğu zaman hazırlıksız yakalana yakalana yürüyoruz. Takılıp düşüyoruz, düştüğümüzde düş kuruyoruz. Kalkıyoruz yine düş kuruyoruz. Sonra hayatla ilgili takip mesafelerini ayarlayıp ayarlamadığımızı anlayamadan çarpıyoruz. Neyse sevgili okur. Çarpışmalı haller içinde senin ve bizim kesişim noktasında sonsuz olasılıkların tekilleştiği noktada EfYam’dayız. Artık nasıl ve nereden tutmam gerektiğini bilmediğim bir yerden yazıyorum sana. İçimde bu hikâyeye gelmemi, seninle kesişmemi sağlayan Efsun’a dair bir ağıt, ağır ağır tiz sesini yükselterek inceden inceden sızlıyor. Sonu nereye varacak, ne duyguda duracak bilmeden yazıyorum. Hadi istersen takıl peşime, belki kendinden bir şeyler bulursun. Bu hafta toplam 2dk süren sahnesiyle 50 bin twit attıran Efsun ve Yamaç, kırılmış cam parçalarının yüreğe batması gibi acıtarak yine 26 bin twitle ruh birliğini takip eden Efsun Kent. Neden yazıyorum? Çünkü not düşeyim istiyorum. Baştan beri tam bir Queen edasındaki Efsun Kent’in aslında bir masal prensesi olduğu hikâyede adeta prensesin düşüşünü izliyorum. Bu düşüş temelde aşk için gibi görünüyor. Ama değil. Eşitleme hali desem üzgünüm yüreğim kaldırmıyor o eşitleme tavrını. Çünkü bu bir eşitleme de değil. Alt metni o kadar kötü ki, o kadar metalaştırma içeriyor ki neresinden tutsam elimde kalıyor. İlk kez sahne sahne anlatmaya çalışacağım.

Açılış… Hastanedeyiz. Akın bombadan yaralı. Yamaç kendisini suçluyor. Sonra o vicdan yüküne Ayşe dahil oluyor. Efsun geldiği an herkes kendi acısına, suçluluğuna, duyarsızlığına dalarken orda acıdan kaskatı olan Yamaç’a yöneliyor. İki gözü onda. Sadece ona dair. Elleri ona uzanıyor. Önce yükü taşımaktan eğilen omuzlarına, sonra kaskatı yüzüne. Etki etmiyor. Efsun konuşuyor. “Canım, bana bak” Efsun’un büyülü elleri, gözleri sadece Yamaç için orda. Düştüğü dehlizden, karanlıktan çıkarmak için. Yamaç “Onun canına okuyacağım.” diyor. Efsun sakin, akılcı: “Okuyacaksın ama önce herkesin iyi olduğundan emin olacaksın.” “Emin olacağım.” Efsun yine yeniden Yamaç’ın sağduyusu, aklı, ruhunu okuyanı. Sonrası emin olma ve Çağatay ile restleşme süreci.

Sahne iki Efsun Akın’ın yanında bu kez. Ellerinin sihri, şifası Yamaç’tan sonra ikinci bir Koçovalı için devrede. Çünkü Efsun Kent borçlu kalmayı sevmez. Hayat borcu ödüyor. Onu babaannesinin havuzdaki cesediyle bırakıp gidebilen Yamaç’ın abisi onu vurmaya geldiğinde Akın haber verdi çünkü aynı Yamaç’a. Hatta o Yamaç yine açmadı telefonu ama Akın’ın mesaj atacak zekâsı ve zamanı vardı. Sonra bir de tabi leb demeden Çorum diyebilen Yamaç’ın Efsun’un onu Cengiz’e satmadığını hatta babaannesini sadece bebeğini ve Yamaç’ı, o her fırsatta ardına bakmadan gidebilen Yamaç’ı,korumak için öldürdüğünü söylediği için. Oysa bence bunların hiçbiri değil. Efsun sadece Akın’ı seviyor. Hepsi bu. Yeterli. Efsun’un Koçovalı familyadan kimseye borcu yok. Kimseye vereceği yok. Alacağı ise çok. Parantez. Hafta boyunca konuşuldu. Yine yeniden yazacağım. Başından beri masalları gelecek anlatısı olarak kullanan, başrolü ölemeyen, anlamsızlıkta zirveyi zorlayan bazı argümanlarıyla yeterince fantastik olan evrende Efsun’un sihri hiç de sırıtan bir şey değil. Bu kadın zaten ellerinin büyüsü ile girdi bu hikâyeye. Gözleri ve kokusu da aynı şekilde.  Sen bu sezon bunları görmezden gelip sofistike, büyülü ve güçlü bir kadını sıradanlaştırmaya çalışıyorsun diye biz unutmuyoruz öncesini. Bunu da karakter değişimi olarak yemiyoruz. Karakter değişimi dediğin zaten bu hikâyenin en affedici karakteri olan Efsun Kent’in tüm olmazlara rağmen Yamaç’a teslim oluşuydu. Gerisi saçmalık.  Bu nedenle zaten mantık sınırı olmayan hikâyede olayları mantığa oturtmaya çaba harcayın Efsun’un ana özelliklerini de rahat bırakın.

Sahne üç… Hala hastanedeyiz. Yamaç Efsun’un kollarında Akın için bekliyor. Hayati tehlikesi var. Doktor geliyor. Şokta. Akın iyi. Efsun sayesinde iyi ve bunu biz biliyoruz yine sadece. Çünkü Yamaç bilemez, hiç bilmedi ki. Umarım Akın da biliyordur. Malum Koçovalı familya biraz kendine Müslüman. Buna sonra geleceğim, dursun şimdi. Yamaç sevgili annesine sarılıyor. Cumali de ailenin geri kalanına. Efsun’un trajik yalnızlığı yine orda. Gözleri kendisi sayesinde mutlu olan ailemsilerde sadece duruyor. Sevdiği adama bakıyor ve onun kan emici ailesine. Yazarın zihninde bir şarkı çalıyor bu anda içi sızlaya sızlaya “Yalnızlığım, yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin.” Yamaç orda ama değil. Onun kusursuz bağımlılığı Çukur ve ailesi. Efsun’unki ise Yamaç. Yanında bomba patlamış, hastanelere sürüklenmiş hamile Efsun ana kraliçe tarafından aş evine gönderiliyor. Oysa daha akşam geldi evlerine. Neydi? Hayat devam ediyor. Bağımlılığından ailesinin gerçeğini asla göremeyen Yamaç Bey de gayet “Ne yapalım?” bakışıyla Efsun ile göz göze geliyor bu sahnede ilk kez. Efsun yine teslim.   

Sahne dört…  Efsun daha sabah masa silemediği evden aşevini çevirebilen biri haline geçmiş Karaca’nın spoileri ile anladığımız üzere yakında Yamaç’a tarhana da yapacak kıvama gelecek ruh değişiminin başında. Yamaç ise ona bakıyor. Yedi krallığın Queeni Efsun Kent. Bir sezon önce ayaklarına kapanarak aşk dilediği Efsun, başımı okşa diye yalvardığı Efsun, kal desin diye gözünün içine baktığı Efsun, onu bağlayan prangadan kendisini kurtardığı an her şeye rağmen diyerek “Ne olacak bunca şeyden sonra” diyen kadına “Neyden sonra” diyecek kadar fütursuzca aşka koşmasına neden olan Efsun Kent, ona posta koyabilen tek kadın, onu olduğu gibi gören tek kadın, saklanamadığı tek varlık, babasının ölümünde pay sahibi olduğunu bile bile gözlerine düştüğü, onun babasının ölümünde pay sahibi olduğunu bile bile bu aşka ikna etmek için ter ter tepindiği Efsun Kent. Yazanın kentin yarısının sahibi olduğunu unutturmak için olmadık saçmalıkları yüklediği, gururundan sevdiği adama o söylemeden sevdiğini bile söylemeyen Efsun Kent. Bence de öyle aşkla bak Yamaç Koçovalı. Hayatında görebileceğin en değerli hazineye bakıyorsun çünkü. Gücü, büyüsü, güzelliği, aklı, varlığı ile çok daha iyisini seçebilecekken senin içindeki çocuğu kendine oyun arkadaşı seçen, mutlu bir an için hayatından vazgeçecek kadar seni seven kadın için Çukur’u yaksan anca ödemen gereken karşılığın dörtte birini verirsin Efsun Kent’e. Çünkü dost acı söyle ama annen dahi Efsun kadar sevmiyor seni. Hatta Efsun gibi kimse sevmiyor seni. Kendinden geçecek kadar. Sen bile Efsun gibi sevemiyorsun. Sevebilsen… Neyse.

Çağatay’a gitmeden önce Efsun’a sevgisini söylüyor Yamaç. Kimseyi umursamadan hatta Efsun dışında pek bir şeyi umursamadan. Burada dikkat çekici olan Yamaç’ın gidememe hali. Israrla geleceğim demesi. “Ne önemi var zaten döneceğimi bilmiyor musun?” Yamaç Efsun’dan gidemiyor, hiç gidemedi, denedi olmadı da işte Efsun Yamaç’tan giderse ne olur dedirtiyor insana. Burada yine parantez. EfYam’ı EfYam yapan kuşkusuz Damla Sönmez ve Aras Bulut İynemli. Bilinçli olarak sıradan bir şeyi söylermiş gibi yazılan “seni seviyorum” sahnesinde, ki Yamaç’ın acısını katlamak için olduğuna eminim, Aras ve Damla öyle oynuyor ki. Sanki biri seni seviyorum derken kalbini söküp veriyor diğeri o sözle hayatının en büyük mucizesine şahit olmuş gibi bakıyor. O sıradanlığa bile isteye hapsedilmiş replik, o 36 saniyelik sahne bir anda 140 dakikanın en güzel anına dönüşüyor. İkisinin o mafya hikayesinden kendilerini kurtarıp kendi hikayelerini yazdıkları o kısacık an. Aşka dair, aşkla…

Sahne beş… Karaca ile eve dönen Efsun. Akın’ın ölümden dönmesi ile kendisini sorgulamaya başlayan Karaca’nın vazgeçişinden hemen sonra. Kapıda Sultan. Kocasının intikamının derdindeki Sultan. Efsun’un saçlarına yapışıp onu dış kapıya kadar atan Sultan. Ona engel olmaya çalışan Karaca’yı içeri çeken Ayşe. Ne garip değil mi? Eşleri tarafından sevilmemenin acısını başkalarından çıkaran, başkalarının acısından beslenen Koçovalı kadınları. Bir kadının bir kadına yaptığı işkenceye engel olmak şöyle dursun Yamaç’a haber bile vermeyen sözde ailenin kadınları. Hamile bir kadını karda kışta, kendisini defalarca aldatmış bir adamın uğruna oğluna soru bile sormadan hakaretlerle kapıya atabilen bir sözde anne. Hoş bu kadın torununa sevdiği adamı öldürttü. Annelik ona en uzak kavram. Kocasının kendisini sevmemesini hayatlar yuta yuta çıkaran bir yamyam sadece. Karlara düşen Efsun ve sonrası Kulkan.

Sahne altı… Çağatay ve Efsun. Bu sahnede hala anlaşmasının bir karşılığı olup olmadığını anlamaya çalışan bir Çağatay var. Yamaç’tan zorla aldığı, Yamaç’ın bebeğini taşıyan Efsun’dan duyacağı tek olumlu cümlede tamam diyecek bir Çağatay. Çünkü Çağatay’ın derdi Yamaç değil bu denklemde. Efsun. Çağatay Efsun’u istedi hep. Çünkü hükmedeceği krallıkta yanında olmasını istediği kraliçe Efsun’du. Çağatay gibi narsist biri kuşkusuz yanına kusursuzu isteyecekti. Efsun Kent kusursuz olan. Çağatay gibi GH da bunu biliyor zaten. O kusursuzluğu bozma çabası bundan. Neydi şehrin kralı Çağatay Erdenet’in en parça parça anında gördüğü Efsun’u tanımlama şekli: Sen hala muhteşemsin. Raflarda bırakılmış tozlu bir başyapıt gibisin. Efsun bir başyapıt.

Çağatay için Yamaç Efsun’un seçimi olduğu anda rakip oldu. Yamaç’ın zaafı olarak da Efsun’u sadece bulmak istedi. Öyle ki Efsun onun gerçek ganimetiydi. Bu nedenle ölüme giderken Efsun’u Yamaç’tan almış olmak onun gerçek zaferi oldu. Narsist benliğinin en büyük bedeli Yamaç’a. Yamaç kendi zaferini kazandığını sandığı an aslında hayatının değerlisinin avuçlarından kayıp gittiğini anlayamadı bile. Şimdi… Efsun nerede? Yamaç ne yapacak? Ailesine ne diyecek? GH Yamaç trajedisine ortak ettiği Efsun’a ve tabi ki onun aşkından yanmaya başlayan Yamaç’a daha ne yapacak? Efsun’un kadınlık gururu üzerinde daha ne kadar tepinecek? Seyircinin Yamaç güveninin altını boşalta boşalta geldiği noktada Yamaç’a Efsun için cidden seçim yaptıracak mı? Yaptırabilecek mi? Ben de senin için aynını yapardım aslında boş bir laf mı, altı dolacak mı? Gelen spoilerler doğru mu? Saçmalamanın bir sınırı var mı? Soru çok ama cevap yok. Tek diyeceğim, normal bir akışta Yamaç Koçovalı’nın annesine ve Çukur’a emanet ettiği sevdiği kadını korumayan iki değerlisini de yakıp yıkmasıdır olması gereken. İki hafta önce testerelerin altından alınan Efsun eğer tam da bu büyük patlama için kaçırılmadıysa her şey manasız. Cumali Efsun’un elinde babamın kanı var diye bas bas bağırırken ısrarla “Neden, neden ama?” diyen Damla’ya kalp bırakıp “Babamı öldürdünüz” diyen Efsun’u duymamış gibi yapan Cumali gibi bir zekasızı ona eş yapan GH’a tekrar şerh bırakıyor son deme geçiyorum.

Son demde; Canım Efsun Kent, burası sana minik bir ağıt. Önce annesiz kalan, babasız kalıp onun intikamını almak isteyen, en yakınlarına güvenerek Çukur’a hayatının golünü bilmeden atan, sonra düşmanına âşık olan, onu korumaktan bir an bile tereddüt etmezken bir kez bizzat âşık olduğun adamın namlu doğrulttuğu kadın. Defalarca saldırıya uğrayan, alıkonulan, aşka inanmayı seçtiği için defalarca canı yanan, babaannesini vurmak zorunda kalan, sevdiği adamın bebeğini kurtarmaya çalışırken onun yanlış anlama silsilelerinden kalbi paramparça olan, yine o adam için müttefiklerinden vazgeçen, gün geçtikçe yalnız daha yalnız kalan Efsun Kent. Seni sarıp sarmalamak istiyorum. Seninle oturup ağlayalım istiyorum. Bağıra çağıra şarkı söyleyelim. Yamaç’a söylenelim istiyorum. Yalnızlığını paylaşayım istiyorum. Efsun inan biz seni seviyoruz demek istiyorum. Yamaç’ın sevgisinin yanına bizi koy ailen olarak demek istiyorum.  Düşme sadece düş kur demek istiyorum, kalbin acımasın. Hatta Yamaç’la ikinizin artık kalbi acımasın demek istiyorum. Ama… Tepenizde tepinilmeye devam edecek biliyorum. Mantıklı bir tepinmeye bile razıyım da... 

Bir gün bir yerde umarım en yakın zamanda Damla Sönmez ve Aras Bulut İynemli'yi sadece ikisi üstüne yazılmış bir hikayenin kahramanları olarak partner izlemek dileğiyle... Dönem işi olsun çok istiyorum. 

                                                                                                                       UmayMasal






20 Ocak 2021 Çarşamba

Oyunda ve Aşkta EfYam

“Dünya dönüyor. Etrafımızdaki her şeyle beraber. Döndükçe seni bana beni sana getiriyor. Birbirimize en uzak coğrafyalarda ve hayatlarda olsak da. İmkansızlığın bizi yerçekimi gibi birbirimize çektiğinden habersiz öylece yaşarken bile biliyordu ruhumuz bir şekilde bir yerde karşılaşacağımızı. Acıdan köklenen aşkın huzursuz bir kalp ağrısına dönüşebileceğini; bir bakışın, bir gülüşün, bir dokunuşun umutsuzca çırpınan ruhların kanatlanmasına neden olacağını bilseydim…”  

Tekrar merhaba sevgili okur. Kocaman bir haftayı devirdik yine. Hangimiz oraya ne sığdırdık, nelerden kaçtık, düşündük, düşünmekten vazgeçtik, bir derdim var diye çığlık attık? Öyle veya böyle duygudaşlığımızın merkezindeki EfYam’a yine vardık ve yolumuzu kesiştirdik. Hadi bakalım 4.45snlik sahnemiz merkezde EfYam’a bizce, bize göre bakmaya. Takıl peşimize gel. Belki yan yana yürür fikirlerimiz veya birimiz diğerinin ayak izlerini takip eder.

Geçen hafta Cengiz Erdenet infazı son sahneydi. Yamaç Koçovalı Selim için Çağatay’ı değil bütün Erdenetleri bitirme planında adım adım sona yaklaşırken aslında en tehlikeli düşmanının Çağatay olduğu fikrinde yoluna devam ediyor. Etsin bakalım. İntikam hikayelerinin bıçağı keskindir. Siz saplamandan bazen ummadığının bir yere darbe alırsınız. Trajedilerin olmazsa olmazıdır bu. Hikayesinde savrulduğumuz Yamaç’ın kayıplarına ne eklenecek ne çıkacak sonunda hangi noktada neye bakacak göreceğiz. Fakattttt….

Aslında her şey bu fakatla başlıyor. Yamaç Kocovalı’nın hayata tutunmak için bir umuda ihtiyacı vardı. Öyle böyle, saçma sapan diyaloglarla sayın senarist o umudu başka noktalardaymış gibi gösterse de zaman zaman ben, ki fena bir metin okuyucusu değilimdir, o hayat umudunu tek bir yerde gördüğünü okuyorum çok uzun zamandır Yamaç’ın. Efsun’un gözlerine bakınca kaybolduğu Efsun gerçeği onu hayatta tutan şey. Tam da bu nedenle Efsun Yamaç’ta “Can”. Diğer taraftan Efsun’a her baktığında aldığı nefes, boş bir kalıp gibi yaşamasına engel olan. Bir kitapta okumuştum. Adam kadına: “Senin gözlerine baktım ben, artık iflah olmam. Ya hayatta kalmak için o gözlere bakmaya devam edeceğim ya da öleceğim.” demişti. Yamaç’ın hali bu. O gün ki gördü Efsun’un gözlerini tepesinde silahla, yandı. Şimdi geldiğimiz noktada, dışarda korkusuz ve acımasız bir adama dönüşen Yamaç’ın sevdiklerine gülümseyen yüzünde bile çocuk ruhu kayıp. O ruh tek yerde var. Efsun’un gözlerinde. Efsun’a dair olan her şeyde içindeki masum çocuk var. Çünkü karşısındaki kadında bulduğu oyun arkadaşlığı en az ona karşı artık önüne geçilemez hale gelen büyük aşk kadar değerli. Bu hafta Yamaç’ın odasındaki sahne tam olarak işte o aşk ve oyun arkadaşlığı yumağının etraflarına dolanmasıydı. Efsun’un onunla kavga etmeyeceğini söylemesi Yamaç açısından ilk şaşkınlık ve endişe. Neden? Çünkü o Efsun’la kavga etmeyi seviyor. Çünkü karşısında en az kendisi kadar zeki bir kadın var. Çünkü ciddi bir oyun arkadaşı Efsun onun için, içinde yaşadığı acı dolu dünyadan kaçış. Diğer taraftan kavga ederken kapıları çarpıp gitmemeyi öğrendikleri için bir sorun çözme yöntemi. Bu nedenle Efsun’un kavga reddi önemli. Zira sorun var demek. Efsun’la arasında sorun istemiyor Yamaç. Zaten tam da bu nedenle Efsun’a endişeyle “İyi misin, iyi misiniz?” diyor. Burada parantez. “İyi misin?” “iyileşmiyor” “İyileşmek istiyorum.” Efsun ve Yamaç’ın ilişki terminolojisinin sözcükleri. İyi olan şifadır çünkü. Birbirine aşkla sığınan, korkunç bir dünyanın ortasında kalmış, ailelerinin gerçeğiyle yaralı iki çocuk onlar. Korkularından saklanmayan, bu nedenle bu evrenin iki tahtında oturan iki eş ruh. Kapat parantezi. Devam. Efsun’un bavullarda ceset olduğunu sanmasıyla kavgadan seken oyunu yeniden kuruyor Yamaç. Efsun’un içindeki korkuyu yükseltirken aslında biz başka bir şeye daha şahit oluyoruz. Efsun’un ne olursa olsun Yamaç’ın yanında durma halinin trajik kabullenişine. Korkmasına, kabulü zor demesine rağmen çıkacak muhtemel cesede sadece Yamaç istedi diye alışmak için gözlerini açıyor Efsun. Pek tabi ki karşılaştığı şey kendi giysileri oluyor ve alaya alındığını anlıyor. Bundan sonrası ise tamamen aşkın oyunla, vazgeçememe haliyle harmanlanarak sarıp sarmalaması. Yamaç onca kargaşada Efsun’un eşyalarını aldırmış. Bu önemli. İki sebepten. Birincisi Efsun’un içinde bulunduğu cenderenin farkında ve onu mutlu edecek minicik şeyi bulmaya çalışıyor. İkincisi ki bence daha önemlisi; artık Yamaç için Efsunsuz bir hayat yok. Efsun gitmeyecek. Yamaç nerdeyse Efsun orada, Efsun neredeyse Yamaç orada olacak. Birbirleri için kocaman bir gülümseyiş, huzur, teslim oluş. Ancak onca kanın ve karanlığın içinde kendi mutlu alanlarını yaratmaya çalışan bu ruh eşi iki insanın birinden biri zarar görürse vereceği tepkinin niteliği de niceliği de nereye varır bilmiyorum. Sadece Yamaç bazında değil. Bu hafta verilen hatırlatmada Efsun’un Çukur’a ilk girişinden bahsedildi. Şu an bir taraftan Efsun Kent kimliğini korurken diğer taraftan İdris’in ölümünde bir şekilde payı olması yüzünden gizlemek zorunda kendisini. Asla alışık olmadığı bir kalabalıkla yaşaması da cabası. Efsun özgün, özgür bir kadın. Duvarları var kendine dair. O duvarlardan içeri bir yabancı olarak sadece Yamaç girdi. O bile uzun zaman uzaktan sevildi ki ne kadar sevildiğini algılaması bu nedenle zor oldu. Şimdi Koçovalı ailesinin cici gelini olması zaten beklenemez. Mesafeli nezaket bana göre doğru bir duruş. Medet’le olan yakınlığı ile kıyaslandığında aykırı bulduğum bir tutum da yok. Birincisi Medet onu o testerelerden alan adamlardan biri, ikincisi Medet’le baş başa çok zaman geçirdi. Üçüncüsü ise Medet onun için kendi kabulüyle zaten yaklaşabileceği, içi dışı bir, kendi halinde bir insan. Efsun’un Medet’e sempati duyması kadar doğal bir şey yok. Oysa Koçovalı Familya malum. Diğer taraftan Efsun’a merakı her halinden belli olan Sultan’ın yaklaşımı da ilginç. Yamaç için Efsun’un sadece bebeğinin annesi olmadığının farkında. Zira kahvaltıya çağırılan Efsun’un “Yamaç’ı alıp geleyim.” diyebilmesinden bile belli bu durum. Ne kadar farklı olursa olsun Efsun’un Yamaç için özel olduğunu hissediyor ve buna göre davranıyor. Parantez. Sayın senarist Efsun’un o evde güçlü bir çatışma ve sağaltma potansiyeli olduğunu umarım fark eder. Zira evde yaralı olmayan kimse yok. Salih’in bu konudaki becerisinin ötesinde bir potansiyel de Efsun da var. Görür müsün bilemem. İdris konusunun Erdenet mevzusunun bitimine saklandığını düşünsem de bu konuda Efsun’un tek muhatabının Yamaç olduğu fikrindeyim. Babası Koçovalılar yüzünden ölmüş bir kız çocuğu intikam istedi ve aldı. Tıpkı kendi intikamı için Erdenetlerin ve Azer’in kökünü kazıyan Koçovalılar gibi. Bu konu tartışmaya bile kapalı bence. Neyse Efsun’un eşyalarını onca hengamede aldıran Yamaç’ın uykusundan uyanınca o gün giyeceği her şeyin Efsun tarafından hazırlanmış olduğunu görünce yüzünde oluşan gülümseme ile veda ediyorum size. Yan yana iki mekânda olup  EfYam’a tek diyalog yazmayan senariste de şerh koyuyorum. Koca bölümü bomba krizi ile geçiştirmesine ise tek laf edemiyorum. Hatta mahallenin ortasına istediği noktaya bomba koyabilen Çağatay Erdenet Efsun’u neden alamıyor onu da bilemiyorum.  Hep dedim, diyorum artık önemsemiyor kurgu bağlarını.

Son demde; Damla Sönmez ve Aras Bulut İynemli kimyasına selam ve dilek. Bu bölüm adeta doğaçlar gibi oynadıkları EfYam ikiniz sayesinde bu kadar güzel. Dilerim gerçekten ikinize odak bir işte partner olursunuz. Diğer taraftan sahne açıları hala sorun. Devamlılık hala sıkıntılı. Biraz özen. Bir de yazmayı düşünüyor musun bilemem de sayın yazarımız; Efyam artık evlenmeli gibi. Ne dersin? Yamaç’ın hırçın prensesinin mekânın queeni olarak lanse edilmesi lazım. Hoş Efsun zaten Çukur evreninin Queeni ama olsun.

                                                                                                                         UmayMasal 





14 Ocak 2021 Perşembe

EFYAM'IN AŞK ZAAFI

Kafa karışıklıkları, anlama çabaları, ülke sorunları derken bir haftayı daha geride bıraktık sevgili okur. Onca sıkıntılı anın içinde yol ve yön bulma telaşındaki fikir ortaklığımız EfYam için yeniden merhaba. Biz onun hikayesini kovalarken sen de takıl peşimize. Belki kendi yakaladıklarını da bulursun sen de bizimle. Geçen hafta Yamaç ve Çukur tayfa Cengiz Erdenet’in peşindeyken bırakmıştık hikâyeyi. Bu hafta da oradan devam ettik. Cengiz’in sonunun geldiğini ve aslında gelişinden bu yana oldukça kof bir düşman olduğu gerçeğinin herkes farkındaydı zira oralara girmeyeceğim. Beni bu kısımda bağlayan yer kuşkusuz başka birinin dönüşü. Çağatay Erdenet yeniden tüm karizması ve o rahatsız edici kötücül zekâsı ile geri geldi. İşin kötü tarafı çağırılmanın ona getirdiği özgüvenle artık daha güçlüydü ki babasının Yamaç korkusu tahtla onun arasındaki tek engelin artık pek de engel olmadığını ona ispatladı. Sonuç kalite fedası. Neyse… Çağatay artık tahtın sahibi ve yanında Kulkan var. Hedefte ise görünene göre Efsun. Bunun iki nedeni var. Birincisi Efsun Çağatay Erdenet için ciddi bir ego sorunsalına dönüştü. İkincisi ise Yamaç’ın en büyük zaafı. Bu iki faktör Efsun’u iki taraf için de değerli yapıyor. Bir taraf onu korumak diğer taraf ise ele geçirmek için çabalayacak. Aslında yazılarımı okuyanlar hatırlar. Ben bu savaşı daha önce bekliyordum.  Efsun Çağatay Erdenet için bir ganimet.  Güzel olan her şeyi isteyen bir adamın bu yaklaşımı tabi ki şaşırtıcı değil ama Efsun’un onun açısından teslim alınamaz oluşu üstüne tutup düşmanı olan Yamaç’a âşık olması onun obsesyona açık egosuna doğrudan saldırı. Kibir Çağatay Erdenet’in zaafı ama tabi ne noktada onu ölüme götürür göreceğiz. Çağatay gelir gelmez Efsun’u sordu ve aldığı cevaplarla Efsun’un yerini öğrenmek adına Yamaç’a hamle yaptı. Telefon konuşması sırasında Efsun’un yerini sordu Yamaç’a. Tıpkı Selim elindeyken sorduğu gibi. O an Yamaç için korku ete kemiğe büründü.  Evden çıkışı, Efsun’a gidişi, Efsun’un kapısını çalma şekli ve ona sarılışı. Korku. Kaybetme korkusunun Yamaç için Efsun’a yönelik  nereye vardığını anlamak zor değil. “Aşkım, canım, aklım çıktı.” Bunlar Yamaç’ın korkudan nefessiz kalıp Efsun’un boynunda söyledikleri. Sonrasında da derin bir nefesle ayrılışı. Nefes…  Efsun Yamaç’ın nefesi. Onsuz kalmanın ne demek olduğunu anladığı kırılma anından beri o da farkında bunun. Metaforiktir nefes. Çünkü hayat demektir. Efsun ve Yamaç karşılaştığında Yamaç yaşayan bir ölüydü. Uyuyamıyordu. Efsun’u gördü. O andan sonrası Yamaç için epik bir sürüklenişe dönüştü. Önce uyudu Efsun’un sesi ve elleriyle. Efsunlu uykularından sonra hep güneş doğdu Yamaç’ın yüzünde. Çünkü Yamaç’ın karanlık lanetinin tek güneşi Efsun olacaktı. Her karşılaşmasında her bakışında her yaralanışında Efsun Yamaç’ın hem şifası hem ışığı oldu. Zor anında yetişti. En parçalanmış anlarında onun parçalarını topladı. O dağ gibi Çukur’un arkasında durmaya çalışırken yamaçlarındaki her gölgeyi Efsun aydınlattı. Şimdi geldiğimiz noktada Yamaç sadece bunun farkında. Efsun’u Çağatay’ın şerrinden korumak için almaya gittiğinde gördüğümüz Yamaç daha önce gördüğümüz gibi değil. Efsun’a zorla bir şey yaptırmak istemeyen, kapıda bekleyen, dili “gerekirse zorla” dese de utana sıkıla, yutkunarak “benim zaafımın sen olduğunu biliyor.” diyen bir Yamaç. Bana kalırsa Yamaç Efsun’u baştan beri hep istedi. Çok istedi. İstediğini fark ettiği an durmadı ona koştu. Aralarındaki imkansızlığa rağmen durmak istemedi çünkü karşısında kendine denk bir güç vardı. Sadece kendisinin istemesinin yetmediği bir aşk. İstenmesinin en az istemesi kadar önemli olduğu bir aşk. Bundandı isyanı. O hep Efsun’un istemediği bir şeyi yapmayacağına iknaydı. Bunun için saçmaladı bazen belki de. Ona gardını indirmekten başka çaresinin kalmadığını anladığı an Yamaç’ın Efsun teslimiyeti başladı zaten. Yamaç Efsun’a teslim. Kovaladı, kaçtı, saçmaladı, istedi, korktu, sevdi, öfkelendi ama teslim olmamak için uğraştı. Sonunda ise, o kutunun içinde onun saçını gördüğü andan sonra Efsun’a teslim oldu. Çünkü artık biliyor. Onsuz yaşamak, güneşsiz bir dünyada yaşamak, belki yaşayamamak. Bu noktada da Yamaç öncesini siliyor. Efsun’u evine, odasına getirirken de öncesi yok Yamaç’ın. Kalmamış. İdris, Sena vs. Efsun varsa diğer her şey boşa düşüyor onda. Öyle ki o kadar istediği ve eminim istemeye devam ettiği bebek bile Efsun’dan sonra. Hayatına onunla devam etmeye kararlı. “Belki zamanla” ifadesinden, ki ağabeyi kıza henüz silah çekmişken söylemişti, ailesi için “zamanla alışacaklar” noktasına gelen Yamaç Koçovalı. Arada yalpalasa da son iki haftadır aşkta çığır açan delikanlı hız kesmeyiniz lütfen. Efsun da biz de bunu hak ettik.

Gelelim Yamaç’ın canı, aşkı, güzel gözlüsü Efsun Kent’e. Yamaç ikisi için bir gelecek istediğinde ona pek inandığını düşünmediğim Efsun da artık o geleceği istiyor. Burada parantez Efsun geçen hafta Medet ve Metin üzerinden Çukur hakkında bilgi sahibi oluyordu. Bu hafta Efsun’un kadrolu koruması haline gelen Medet ve Efsun sahneleri izledik. Hem Medet’in abisi Vartolu’ya olan sevgisi hem de mektupçu küçük hanımın gidişi hakkında bilgilendi Efsun. Medet’le arasında bağ oluştu Efsun’un, ki Yamaç’ın ona sarılma anında Medet’ten utandı. Medet’e gelince bütün Çukur’a hükmeden Yamaç Koçovalı’nın Efsun karşısındaki hezimetini izlerken şaşırmış olmalı. Sultan Hanım dışında bir kadın hakimiyeti malum yok Çukur’da. Hoş Sultan’ınki de daha çok anne hükümranlığı. Bir Queen Çukur açısından ilginç olacak gibi. Diğer taraftan Medet’le Efsun yakınlığının Vartolu’ya bağlanma olasılığı yüksek görünüyor. Merakla bekliyorum Baykal’ın kızı ile nasıl tanışacaklar. Parantezi kapattık. Efsun zaafı Çukur sandığı Yamaç’ın gerçekte o noktaya kendisini koyduğunu anlayınca ikna oldu. Burada yine parantez. Senaristimiz bize küçük bir alt yazı geçmiş. Çağatay’a asla açık tepki vermeyen Yamaç’ın aslıda zaafını saklamaya çalıştığını bu nedenle Efsun’a yönelik doğrudan tepki vermediğini anlatmaya çalışmış. Belki bu sayede Efsun’u bu itişmenin dışında tutacağına inandı. Mantıklı mı? Sormayacağım ben bunları. Neyse aldık kabul ettik. Ne diyelim? En son kapısına geldiğinde Yamaç Bey tarafından, ki uyarmaya gelmişti, git denilerek kovulan Efsun Kent Çukur’a giriş yaptı. Hem de bizzat o Yamaç Bey’in eşliğinde. Yamaç Efsun'un elini sımsıkı tutarak girdi o evden içeri. Daha önce yapmadığını yaptı. İçeri girmeye cesaretin yok diyen Efsun'a aslında ne kadar cesur olduğunu göstererek yaptı. Çok şey demek bu. Sonrası Efsun için ciddi bir gerilim. Yamaç’ın aksine Efsun farkında. Tam da bu nedenle o eve asla gelmek istemedi. Zorunda kaldı. Yamaç için. Çünkü kendisinin de dediği gibi o Yamaç için kalıyor. Yoksa gidebilecek, saklanabilecek güçte. Sultan’ın şaşkınlığı, Karaca’nın güya tehditvari yaklaşımına rağmen asla gereksiz samimiyete girmeyen ama son derece de kibar davranan Efsun için Yamaç’ın dönüşüyle yeni bir dönem açıldı. Efyam’ı nihayet diyalog kurarken görmek benim adıma çok sevindirici. Yamaç kendisini açıklarken her ne kadar oğlum bu kız bunları biliyor zaten desem de konuşabilmeleri önemli. Zaten bunca zaman konuşamamış olmaları koca bir saçmalıktı. Tabi sen de biliyorsun senarist bey bu ikisi konuştuğu an çözemeyecekleri bir şey yok. Hiç olmadı ki. Birbirlerinin kalbine nişan almışken anladılar nasıl bir dümenin içinde olduklarını. Burada yine parantez. Ne çift ama. Birbirlerinin kalbine nişan aldılar ve gerçekten birbirlerini kalplerinden vurdular. Hoş Efsun’un silaha hiç ihtiyacı olmadı. Gözleri yeterdi. Neyse kapatalım. Odadaki diğer konu malum ben o yatakta yatmam krizi. Şimdi. Efsun açısından şöyle bir durum var. Bu kadın aurasıyla varlığının hükmünü kuran biri. Yamaç’ın odasında Karaca konuşurken baktığı Sena’nın resmi, Karaca’nın klasik gereksiz bilgi dağıtıp mutsuz etme hamlesine verdiği karşılık, sonrasında Yamaç’a kurduğu “Bence sen de beni tanıyorsun. Ben de buyum.” cümlesi ardından kanepeye yatması ve Yamaç’ın onun yanına gelmesiyle tüm o odaya sırtlarını dönüp uyumaları. Efsun ve Yamaç artık başka bir noktada. Geçmiş geçmişte kaldı. O geçmişe dahil olan her şeye sırt dönüldü. Sadece ikisi kaldı. Bunu seçtiler. Düşman olarak tanıştılar, birbirlerine inanmayı seçtiler. Birbirlerine kapıldılar, ayrılmayı seçtiler. Başkalarıyla denemeye çalışıp yine birbirlerine teslim olmayı seçtiler. Kavga, kıyamet bir ilişkiye başlayıp sonunda birlikte bir gelecek seçtiler.  Gelinen noktada kim ne yapar bilemem. Sadece şunu diyebilirim. Efsun’un gözlerinden kopamayan, Efsun’a kızacaksa ilk o gözlerden kaçan Yamaç âşık olduğu kadından kimse için vazgeçmez bu saatten sonra. Hiç vazgeçmedi ki. Ben de senin için aynı şeyi yapardım dönemi başlıyor yani. Diğer taraftan bebeğiyle o eve Yamaç için gelen Efsun Kent “benimki bugün üç beş kişiyi indirmiş mi dicem ne dicem?” derken Yamaç’la bebeğiyle bir gelecek istediğini söyledi ve geldiği noktadan asla dönmeyecek. Âşık olduğu adamın şifası, ışığı, güneşi olduğunu bilirken onu yokluğuna dair korkuyla sınamışken asla bırakmayacak. Ben çukurum çukur ben kısmında merakım, Yamaç’a güneş olan Efsun acaba Çukur’a ne yapacak? Yamaç ve Efsun aynı ruhu taşıyor. Birbirlerine dair olan her şeyin benzerliği bundan. Baba kayıpları, aile ihanetleri, öldürmek zorunda kaldıkları kanları, dönüşmek zorunda kaldıkları kişiler. Hepsi. Birbirlerinden kopamayışları, bir bakışından ne demek istediğini anlamaları, zekâları, öfkeleri, inatları sadece yansıma. Onlar birbirleri için yaratılanlardan. Ötesi yok. Tam da bundan artık Yamaç için başkası yok. Sadece anılara saygı var. Hepsi bu. Efsun’a gelince o intikamından vazgeçti. Hayat kurtardı. Ailesini gömdü. Zaten ötesi yok. Kısaca birbirlerinin zaafı olmayı seçtiler. Bile isteye birlikte girilen bir yoldalar. Seyir zevki çok yüksek bir yol.

Son demde; aşk imkansızı severmiş. Kendince bir dil tutturur onun dışındaki tüm dillerden soyutlarmış kendisini. Efsun ve Yamaç arasındaki şey öyle birbirine dair, öyle zamanın dışında, tüm düşmanlıklardan öyle soyut ki. Çukur için kanatan Yamaç’ı Efsun karşısında ilgi isteyen bir romantiğe çeviriyor. Efsun Kent gibi bir Queen’in Yamaç’ın kanlı gömleklerini yıkamasına, onun için duyduğu kaygıyı kabullenişe çevirmesine neden oluyor. Yamaç için sevgili, sırdaş, eş, şifa, ışık olan kadın Efsun. Arık Böke ruhun şad olsun: Büyük aşk çok büyük aşk. Dönüşüp değişiyorlar beraber ama bir taraftan da hep aynılar. Güçlü, mağrur, sadece istedikleri için birbirlerine teslim. Böyle devam.

Dilek hala aynı Aras Bulut İynemli ve Damla Sönmez konusunda, ama ek EfYam’a dair. Dilerim bir an Yamaç Güzel Gözlü Efsun’a şarkı söyler. Anlatıcı malum Efsun. O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz.

Not: Montaj ekibine buradan bir rica. Lütfen devamlılık unsuruna dikkat edin. Çok özensiz bir tavır var. Bir sahnede Efsun’un sırtı dönük sonra diğer açı yüzü sonra diğer açı yine sırtı. Aynı sahnede tutarsızlık yaratıyor. Bu sadece bir örnek dünya kadar var. Rahatsız edici oluyor.  

                                                                                                       UmayMasal






6 Ocak 2021 Çarşamba

EFYAM MASALI

 

Zamanın akıcılığının anların içeriğine bağlı olduğu dönemin farkındalığı yüksek noktalarındayız. Öyle ki canım okur kendimizce bulmaya çalıştığımız yollarda tutuna tutuna yürüyoruz. Gelelim sebeb-i girizgaha yani EfYam’a. Kovaladığımız hikâyenin 5dkdan 10dkya çıkan süresi içinde değişen, gelişenlere odaklanmaya. Hadi gel birlikte yürüyelim yolu, sen de istiyorsan eğer. Öncelikle geçtiğimiz hafta Yamaç’ın kalbinin aslında baştan beri durduğu noktanın, Efsun’un, altı kalın kalın çizilmişti hatırlarsanız. Ben sayın yazarımıza çok da güvenmediğimden dikkatimi çeken bir şeyi bilerek yazmamıştım. Bu hafta malumun ilanıyla her şey netleştiğine göre yazabilirim. Geçen hafta Yamaç kalbine gitmişti, vicdanının en ağır yüklerinden birisi olan küçük hanım yerine. Burada hafif geçilen ama bu hafta “Çok korktum.” cümlesinde saklanan bir şey vardı ki, Yamaç geçen hafta daha önce abisine kurduğu “Sadece aileme güvenirim.” çemberine Efsun’u da dahil etmiş düşüncemizi pekiştirdi. Yamaç Koçovalı geçirdiği ağaçlaşma sürecinde vicdanını, acıma duygusunu, içindeki çocuğa dair pek çok şeyi gömmüş durumda. Elindeki taşın ağırlığının kaynağı da bu. Aslında içten içe olmak istemediği noktaya giderken içindeki iyiliğe dair her şeyi çok kısıtlı bir çevreye veriyor artık. Hak etmediklerini düşünsem de bu çevrede öncelikle ailesi var ve öyle anlaşılıyor ki bir de Efsun. Oğluna rağmen Yamaç’ın o sevgisinin farklı boyutlarından herhangi bir parçasına oğlunun annesi sahip değilmiş aslında. Ki gidişinde oğlu ile karşılaşması için kendi güzel günlerini dileyen Yamaç’ın o güzel günlerde yanında olmasını istediği kadının oğlunun annesi olduğunu düşünebilmek düpedüz ahmaklıktır bana göre. Yamaç bana göre korumakta zayıf kalsa da, gerçekten sevdiğinde yanında isteyen bir adam. Bunun için “koruyamadım” cümlesine gözyaşı eşlik etti Efsun’a sarılırken. Aşkı, vicdanı, acısı, korkusu hepsi aslında Efsun’a dahilmiş. Neyse. Geçen hafta yazmıştım eğer aksı düzelirse bu aşkın ki kayması için bahane kalmadı bazı bölümleri görmezden gelebilirim. En azından şunu düşünüyorum artık, aslında bir mantığı yok da işte bir yerinden bağlanmak lazım, Yamaç gerçekten Efsun’un zarar göreceğini düşünmemiş. Bu hafta korkusunu anlatırken yüzü, kilitlenişi gösteriyor bunu. Ciddi ciddi Efsun’u kaybedebileceği gerçeğiyle karşılaşmak Yamaç’ı Efsun konusunda başka bir noktaya getirdi. Artık kafası kızdı diye çekip giden, nelerle uğraşıyorum beaaa, kafasındaki bir Yamaç yok. Bu hafta intikamı, mahallesi, emmisi derken o koşturmacada bulduğu ilk fırsatta Efsun’a giden bir Yamaç gördük. Selam üçüncü sezon Yamaç Koçovalı biraz ağaçlaşsan da biz seni özlemiştik. Aradaki yeni sürüm modeli görmemiş varsayıyoruz kendimizi. Sahalarda yeniden seni görmek güzel. Efsun’a gelince. Sen nasıl bir kadınsın Efsun Kent? Nasıl bu kadar ince, bu kadar düşünceli ve yük olmayan, yük olmaktan itina ile kaçınan bir kadınsın. “Queen” olmanın emarelerini yeniden yüklenirken bir taraftan Yamaç’a minicik bir acı, tereddüt, hüzün yüklememek için uğraşan; “hayattayız” diyip gülümseyen, onun tam bir queen olduğunun farkında olmasalar bile hisseden Medet ve Metin’e tavrıyla ilgi çeken diploması erbabı Efsun Kent çok özel bir karaktersin. Zaman zaman yazanımız bunu unutsa da senin klasında başka bir kadın karakterin o evrende var olmadığı öylesine net ki. Sevdiği adamın acısının nedeni, yüreğinin ağırlığı olan emanetin ağırlığını azaltmayı öylesine istiyor ki. Baykal’ın kızı olmanın Yamaç’a getireceği yükten, onu arada bırakmasından endişe ediyor. Kendinden önce Yamaç geliyor. Bazen buna kızıyorum. Hatta çoğu zaman kızıyorum.  EfYam’ın karşılıklı sahnesini didiklemeden önce bir başka ayrıntı; Metin ve Efsun sahnesinde konuşulan iki konu. Bunlardan birincisi İdris Baba konusu. Bana göre güzellemesi fazla uzamış bir an önce ne olduğu ortaya çıkması gereken bir mevzu bu. Hep söylüyorum cilalı taş devri okuru anlamıyor alt mesajları. İdris güzellenmemesi gereken bir adam. Neyse, bizi Efsun ve Yamaç bağlar. Efsun’un İdris’in ölümündeki payına oynanacağının sinyaliydi bu sahne. Hoş kendi eliyle babasını öldüren Yamaç Efsun’u istedikten sonra Metin veya birtakım insanları ne bağlar çok tartışma götürür. Diğer taraftan Efsun açısından karşıdan ve Yamaç üzerinden tanıdığı Çukur’u anlama süreci başlamış gibi de duruyor. Bence anlamasa da olur ya neyse. Burada parantez Efsun Sultan mı, Meliha mı, Mihriban mı diye tartışılıyor. Bana göre D hiçbiri. Efsun Sultan gibi kendisini sevmeyen bir adamla ömür geçirip bütün sevgisizliğini oğulları üzerinde kurduğu hükümranlıkla doldurmaya çalışacak kadar benliksiz bir kadın değil. Sevmeyi biliyor. Yara açmak yerine şifa olmaya çalışıyor. Hatta kendi açtığı yaralara bile üzülüyor. Mihriban da değil. Olamaz zaten. İlla olacaksa Mihriban kim olur size bırakıyorum zira o kısım zerre ilgimi çekmedi. Meliha’ya gelince… İdris ve Meliha aşkı bir yere bağlanacak mı, ki umarım İdris’in öyle aman aman bir karakter olmadığını ortaya çıkararak bağlanır, bilmiyorum. Ancak şunu diyebilirim. İdris Efendinin terminolojisi zaten Yamaç’ta çöp. Çünkü Yamaç için hayatı paylaşacağı kadınla sevdiği kadın hep aynı kişi. Başta da böyleydi. Şimdi de böyle. Yani İdris gibi öyleydi böyleydi diye ne kalbinin sorumluluğundan kaçıyor ne de kolaya kaçıyor. Kısaca Efsun Yamaç ilişkisi bu hikayede özgün bir noktada duruyor. Benzeri yok, öncesi yok, sonrası yok. Efsun Yamaç bir aşk hikayesi. Vazgeçmeme üzerine, her şeye rağmen diyebilme üzerine. Gelelim Metin’den gelen ikinci argümana. Ne demişti? Yamaç Abiyi böyle görmedin. O sahnede tüm Efyamcıların müstehzi bir gülümseme ile ekrana baktığına eminim. Metin Bey sen ne diyorsun yeaaa diye? Efsun tüm nezaketiyle Çukur’un önemine atıf yaparak konuyu toplasa da, yazmadan edemeyeceğim. Madem Baykal’ın kızı ifşa olacak, şu Çukur ekibi ve Koçovalı familyanın her kapı önüne attığında Yamaç’ı Efsun’un topladığı, oğlanın hayatını kurtarmak için adeta yardım meleğine dönüştüğü de ortaya çıksın. Ben sıkıldım saçma sapan sebeplerle duyar kasan bu kültürsüz ekipten. Efsun geçen hafta yardımına gelen, onu korumaya çalışan insanlara sonuna kadar nazik davranıyor ki Efsun bir Queen her ne kadar bu hafta Yamaç onu Hırçın Prenses diye vaftiz etse de. Hoş kariyer odaklı masalın kahramanı da sonunda Queen oldu. Pek çok kişi Çukur’un anası Efsun diyor ama yok. Bence Çukur’un cidden bir Queen’e ihtiyacı var anaya değil. Olacaksa Efsun oraya hükmetmeli. Tıpkı Yamaç gibi. Şimdiiii gelelim asıl mevzuya.

Acı badem zehirlenmesinden hastanelik olan Çukur’u abisine emanet edip Efsun’a gitti Yamaç. Kapıdan girip geçen hafta canı olan kadının da canı olduğuna tutunup sımsıkı sarıldı. Orda, o anda ikisi için aslında zaman başka şekilde akmaya başladı. Efsun ve Yamaç sahnelerinin en özel tarafı bu. İkisi tam anlamıyla masalsı bir çift. Birlikte olduklarında da her şeyden, o evrendeki her mantıksızlıklan sıyrılabiliyorlar. GH’nin elinde bir cevher var. Aras Bulut İynemli ve Damla Sönmez öyle bir çift çıkarıyor ki, Efyam komik de oluyor, hüzünlü de alfa da, masalsı da, trajik de. Hatta bunu 8dk içine ilmek ilmek işleyebiliyorlar. Çok uyumlular. Efsun ve Yamaç’ın ruh eşi olmalarını beden dilleriyle bazen aynaladıkları mimikleriyle öylesine güzel anlatıyorlar ki her tür saçmalık uçup gidiyor. Efsun’u Koçovalı evine güvenliği için götürmek isteyen Yamaç’ın Efsun’un direnişiyle karşılaşmasıyla aralarında gerilen iplerin Yamaç’ın öfkesinde saklı korkuyu bir bakışta anlayan ve duruma müdahale eden Efsun tarafından gevşetilmesi aslında geçen hafta söylediğimiz ilişkinin üst seviyeye geçişinin bir emaresi. Burada parantez, Yamaç Bey Efsuncum Kentcim konforsuz diye itiraz etmiyor Koçovalı evine. Hani İdris konusu var ya, hani kafasına silah dayadı ya abin, evde bir değil birkaç deli var ya hani. Akvaryum evin güzelliği, ferahlığı bakımından sizin evi döveceği konusunda sana katılmakla beraber kızın derdi o değil yani. Sen kafanda hallettin. Kalbine silah dayadığın kadına kalbini verdin. Ellerine, gözlerine âşık oldun. Tamam. Ama işte sende bir aile var ki sana acımamış. Matah bir şey gibi kıza bunu söylemiş. Ne yapsın o kız? Bir de senin de acayip huyların var. Lüzumlu lüzumsuz eve kız taşıyorsun. Onu ne yapacağız? Haklı. Yerden göğe haklı kız da sendeki kaybetme korkusu mantığı yok etmiş.  Hoş Efsun ve mantık sende bir arada bulunabilen bir şey değil. Test ettik onayladık. Yalnız Yamaç’ın bu tavrının alt metni bence çoğu kişiye tokat gibi cevap. Yamaç için Efsun’a dair sır yok. O Efsun’u kendisini bildiği gibi biliyor. Soru Koçovalı familya ne yapacak? Geçen hafta Karaca, öncesinde Cumali yüzleşmelerinden Yamaç alacağı tavır açısından olumlu izlenim verse de sonuçta ne göreceğiz bakalım. Ben mesela Yamaç’ı hep hiçe sayan familyaya Yamaç’ın sessiz tavrını Efsun konusunda göstermemesini isterim. O kızı o eve sokacaksa, sokmasın ya sokmasın tamam Çukur’a razıyım ama Baykal’ın evini versinler Efyam’a, o bedeli Efsun’a ödetmesin ailesini hizaya çeksin. Devam. Efsun’un Yamaç’a huzur veren dokunuşunun ardından başlayan masal seansı bu iki karakterin kendilerine has dillerinin güzelliği. EfYam’ı herkesten başka yapan da bu. Ne demiş şair, öyle konuşuyorduk sen ile ben, öylesine yakın olurduk ki, bazen, garip bir duygu duyardım: akıllarımız öpüşüyormuş; zihinlerimiz sevişiyormuş gibi- birbirlerinin içine girmiş, orada buldukları yollarda el ele yürüyorlarmış gibi… Yamaç ve Efsun’un gözleri, elleri, masalları ile geliştirdiği kendilerine ait bir dil var. Ruhlarının en başında düşmanken dahi birbirleri tanımladıkları gibi her mimikte, bakışta anlamlanıyor halleri. Bazen konuşmaya ihtiyaçları olmayan, konuşurken tek cümleye paragraflar sığdıran dilleri ile gerçek bir aşk ilişkisi onlar. İlk masalda herkesin de rahatlıkla anladığı gibi Efsun’a evlenelim deme gayretindeki Yamaç’ı yine yeniden manipüle eden Efsun’un Yamaç’ın etrafınca kurutulmuş ruhuna gülümseme getiren olması tesadüf değil. Yamaç Efsun’la çocuk ruhuna dönüyor. Efsun onun oyun arkadaşı oluyor, birlikte zamanı atladığı, gerçeğinin soğukluğundan kaçtığı bir sığınak. Efsun için de Yamaç aynı. Belki en mutlu oldukları yerden, çocukluklarından, bağlılar onlar. Dışardaki benliklerinden sıyrıldıkları, en saf oldukları yer birbirlerinin kucağı. Efsun henüz tam teslimiyeti kabul etmese de Yamaç’ın huzura duyduğu özlemi yakaladığı yer Efsun’un kucağı. Yamaç’ın masalının varmaya çalıştığı nokta başarılı olamasa da birbirlerine kaçışlarında gerçek bir başarı. Efsun’un masalına gelince. Babamın emaneti masalının hırçın prenses bakışını gördük bu kez. Geçen sefer dışardan anlattığı masalda artık Efsun da var. Kurtarıcı olarak orda. Yamaç da bunun farkında. Farkında olmasa endişe ile “ Ee, gitmemiş mi bir daha çocuğun yanına?” demezdi tahminim. Babasının emanetine zincirli Yamaç ve Efsun bunu biliyor. Bundan defalarca yaşamasını sağlasa bile “Baba” sözcüğüne takılıp kalan Yamaç’tan kaçıp kendi sarayına sığınması. Şimdi o saraydan çıktı ve Yamaç ellerindeki taşla ağaç gibi. Peki sonu? Her ne kadar Efsun “Gitmiş ama çocuğu bulamamış.” dese de Yamaç bu cümleye üzüntü ile dudak bükse de, bence Efsun da bilmiyor sonunu. Efsun’un elini Çukur dövmesinin üstüne, tam kalbine koyan Yamaç için Efsun gitmek istediği özgürlüğün bir parçası. Gönül ister ki gidebilsin. Efsun, kızları, kız olmasını umuyoruz, kendisi huzurla çıksın o Çukur’dan. Ama… Burayı tamamlamak istemiyorum şimdilik. Kısaca Yamaç’ın dediği gibi “Biz ne yapacağız böyle?” Hikâyenin Şehrazad’ı Efsun bile bilmiyorsa ne denir ki. Bu hafta hata kovalamak gelmedi içimden. İyileşmek isteyen ve kendi masalını yazan EfYam’da kalmak istedim. Nasılsa önümüzdeki haftalarda başımıza geleceklerle yazacak çok şey olur. Bu hafta Efyam olsun, sadece orda kalsın nokta.

Hamiş: Damla Sönmez Hamlet’te Ophelia olmuş. Daha önceki yazılarımdan bilen bilir. Yamaç bir Hamlet yansıması bana göre. Lakin Çukur metni öyle kargaşa içeren bir yapı ki düşünmüş müdür bilemem. Sahnede yaratacağı yeni Ophelia için ona başarılar. Kuşkusuz hem orijinal hem de duygusu yüksek bir karakter yaratacaktır. Karşısındaki Cem Yiğit Üzümoğlu başlı başına bir oyunculuk dehası zaten. Dilek hakkımı saklayarak…          

                                                                                                               UmayMasal