Yeniden merhabalar sevgili okur. Yol aynı, izlediklerimizin peşinden kendi kendimize ilerlediğimiz yerlerden yine takip mesafesini koruyarak EfYam’dayız. Takıl istersen peşime, gidelim. Geçen hafta Efsun, Yamaç ve Masal’ı her biri başka bir yere savrulmuş bırakmıştık. Geçen hafta genel tavra odaklandığımdan bölümü değerlendirmemiştim ki yazdıklarımın halen arkasındayım. Yine de bu haftaki EfYam’a bakarken geçtiğimiz haftaki olayları da değerlendirmek gerekiyor. Efsun’un travmatik acılarıyla karşılaşan Yamaç, o acılarla başa çıkma yöntemi olarak kullandığı bağımlılığından Efsun’u kurtarmak için zindanı çare olarak görmüştü. Sırtlayıp zorla kapattığı zindanda Efsun’u bırakıp Çukur’un dertlerinin peşine düşmüştü. Çok uzun zaman önce Çukur evrenini bir çeşit fantastik yapı olarak gördüğümü söylemiştim. Bu nedenle de reel mantık derdinde değilim. Ancak bu demek değil terminolojisi çok da zor olmayan evrende mantık olmayacak. Kurgunun en temel şartı budur. Kurduğunuz evrenin içinde olan mantık tutarlı olmalı. Neyse… Biz bu haftaya gelelimmm…
Bana göre bölüme damgasını vuran
zindan yüzleşmesine odaklanalım. Öncesinde kısacık bir şey anlatmak istiyorum sizlere:
Aşk; korkuyla kapandığımız iç
mezarımızda, aynı zamanda kölesi olduğumuz üç korku kölesinin taşıdığı ve
içimizdeki toprağa gömdüğü o sevgiliyi bulmaktır. Aşkımız; yaşadıklarımızla,
korkularımızla, baskılarımızla içimizdeki toprağa gömüldüğünde aslında
gömdüğümüz sevgilimizdir. O baygın sevgili içimizde kurtarılmayı beklemektedir. O
sevgili ki yapayalnız, kendisini hangi felaketin karanlık mezarlığa
sürüklediğini bilmeden; sarayından çıkmış, güzelim korunaklı odasından kopmuş
baygındır. Aşkın sahibi o sevgiliyi kilitli sandıklardan gün ışığına çıkarmak
için kara toprağı kazır. Çürümüşlüklerden yeniden ve yeniden baharlarda
yeşeren hayatı dünyaya getiren toprağın bağrında saklı sevgili yeniden ve
yeniden nefes olsun diye toprakta gömülü o mezardan gerekirse zorla alınır. Gün
ışığına çıkan sevgili aşkla seven tarafından kucaklansa da uyanma ancak ve ancak
ölümle yaşamın bir araya gelmesiyle mümkündür. Yani öpücükle. Sevgili ancak
baygın halde olduğu o uykudan o öpücükle uyandırılır.
Efsun kendisini unutmayı seçtiği kendi
iç mezarında baygın haldeyken Yamaç zorla sokulduğu tabutta kendisi olmaya
direne direne içine yerleştirilen “Böcek” hali ile gelene kadar o mezardan burnunu çıkarmaya niyetli değildi.
Çünkü hatırlamazsa acıya dayanmasının daha kolay olduğunu düşünüyordu. Çünkü
Efsun olmazsa Efsun’un başına gelenlerle yüzleşmek zorunda kalmazdı. O halde
Efsun’u, Yamaç’ın sevgilisi, şifacı, büyülü, Baykal’ın kızını mezarda ölüme
terk etmek en iyi çözümdü. Kendinden en uzakta duran kimliğe Simay’a tutunarak
sadece Masal için Efsun’un anneliğinde
kalarak yaşamayı seçmişti. Ta ki Yamaç’ın Böcek halini görene dek. Yamaç bir
oyuncak tabancanın tetiklediği travmasıyla kendi adını unutmuş Efsun’a
geldiğinde onca unutuşunun içinde Efsun’un şifacısı olarak sapasağlam durduğunu
gördük. Yamaç kendisini unutsa da kalbinin ortasında duran Efsunlu yarasını
unutmuyor ve Efsun’un onu kurtaracağını biliyor. En derin kuyudan onu
çıkarabileceğini, en kötü yaralanmasında onun kanamasını durduracağını, ruhunun
parçalanmışlığında onu yeniden bir araya getireceğini biliyor. Çukur’la ilişkisinde
nasıl öğrenilmiş bir çaresizlik varsa Yamaç için o oranda Efsun’la ilgili
seçilmiş bir kabulleniş var. Efsun’u bulduğu andan beri ona dirense de ona
vursa da onu dövse de dövdürse de sevmiyorum istemiyorum dese de Efsun’dan
geleni kabul eden bir Yamaç var. Çünkü Efsun en başta onu baygın halde olduğu
iç mezarından çıkaran, verdiği nefesle onu hayata döndüren bunları yaparken bir
kez bile karşılık beklemeyen biri. Yamaç için Efsun aşk. Başka tanımı yok.
Sadece aşk. Kızının annesi olması sadece onun hikayesindeki ek. Efsun onun için
parçalarını bir arada tutan güç, aklını yitirişini, terk edilmişliğini,
sırtındaki bıçakları unutmasını sağlayan büyü. Efsun Yamaç için yaşama sebebi. Bu
vurgu defalarca yapıldığı için ben de yazabilirim. Efsun Yamaç için kızından
bile önde. Bunun için Efsun’la o zindana kendisini kilitletirken ölüm Efsun’dan
gelecekse razıydı. Yamaç Efsun’dan gelecek her şeye razı. Efsun öfke,
yoksunluk, korku, travma karması ruh haliyle ona saldırırken, onu ısırırken,
ona vururken sesi çıkmaması bundan. Oysa Böcek’e dair anlarda bile en
sevdiklerine bile gösterdiği tepki ortada. Diğer taraftan Efsun’un
yaşadıklarını, çektiği işkencenin onun ruhunu tıpkı Yamaç gibi nasıl
parçaladığını bizzat Efsun’un ağzından dinlediğimiz sahnede yine gördük ki
Yamaç’ın Böcek’i ile Efsun’un Simay’ı arasında çok bir fark yok. Eş zamanlı
olarak yaralarını birbirlerine açan iki sevgili sanki boşluğa konuşuyor gibi
olsa da o boşluk yine biri için diğeri tarafından dolduruldu. Geldiğinden beri
yaşadıklarını, korkularını kimseye anlatmayan Yamaç en büyük korkusunu, Efsun’u
ve kızını yeniden kaybetmek, Efsun’a anlatırken onun travmatik titremesine
duyarsız kalamayan Efsun Kent sahneye çıktı yeniden. Yamaç’ın ellerini tuttu,
onun korkusunu besleyen işkencenin etkisinden sadece konuşarak ve kendisine ait
kalbe elini koyarak sıyırıverdi Yamaç’ı. Yamaç’ın Gregor Samsa gibi dönüştüğü
böcek bedeninde sıkışıp kalmasına izin vermedi. Yamaç’ın yenilmesinin,
koruyamamasının en derin yaralarını taşıyan Efsun en az kendisi kadar yaralı
Yamaç’ın Böcek olarak girdiği zindandan yeniden Yamaç’a dönüşerek çıkmasını
sağladı. Çünkü Efsun bu hikâyenin şifacı tanrıçası. Diğer taraftan ayakta
kalışlarının sebebini hep “aşk” a bağlayan Yamaç aşkla Efsun’u kendisini
bulmaya ikna edemeyince Efsun’un Efsun olarak tutunduğu tek bağa tutundu.
Annelik. Efsun “Korkma Sevgilim” diyerek Yamaç’ı gömülü olduğu mezardan çıkardı.
Yamaç da “Canım” dediği, canını bağladığı kadını da hapsolduğu mezardan çıkmaya
önce onu terk etmediğine ikna ederek sonra da Masal’ı hatırlatarak ikna etti.
Efsun o mezardan çıkmaya şu an Masal için ikna olmuş gözükse de sonunda
kendisine uyanması Yamaç’ın öpücüğü ile olacaktır umuyorum. Hoş bana göre Yamaç, Yamaç olarak o zindandan çıkarken Efsun tarafından öpülmüş olmalıydı da neyse.
Şimdi hikâye akışı hangi noktaya gidecek göreceğiz. Bundan sonraki kısıtlı
zamanda EfYam ailesini kızları Masal’la birlikte görmeyi diliyoruz. Korkularıyla
birlikte yüzleşerek yol alan, belki ilk kez bu kadar uzun konuşmayı başaran
EfYam’ın bundan sonra da konuşarak, birbirine tutunarak, aşkla ailelerini
koruyabilmelerini diliyoruz. Tabi yine yeniden saçma sapan kaçırılmazsak.
Kısaca mezar metaforu yansıması zindan istenmeyen saklanılan kimliklerin
gömüldüğü bir metamorfoz noktasıysa Efsun da oradan sadece Efsun olarak çıkıp
Simay’ı geride bırakacak demektir. Ne zaman? Umarım uzamaz. Çünkü yorulduk. Korkmaktan,
savrulmaktan, sürekli karanlıkta kalan olmaktan yorulduk.
Bir parantez de Tilya Damla
Sönmez ve Aras Bulut İynemli’ye… Zindan sahnesinde Böcek’ten Yamaç’a, Yamaç’tan
Böcek’e; Simay’dan Efsun’a , Efsun’dan Simay’a an be an geçen ; karakterlerin
travmalarına, öfkelerine, delirmeye ramak kala hallerine ordan aşka hem de en
derininden en vazgeçilemezinden aşka düşen ruh çalkantılarına, korkuya, acıya,
umuda, sevgiye, sevdaya, teslim olmaya, savaşa savrulan hepsini milim milim
hissettiren oyunculuğunuza teşekkür. Efsun ve Yamaç siz olmasanız böyle bir
çift izleyemezdik biz. Aşkla yaptığınız iş öyle geçiyor ki… Yine dilek ;
yeniden en kısa zamanda ikinizin üstüne
kurulu bir hikayede aşkla görmek.
UmayMasal