30 Mart 2019 Cumartesi

Gülperi-Sen Olmayınca

 “Derindeyim çok derindeyim.
Çok karanlık bu ben miyim?
Tutun beni son nefesteyim.
Söyle ruhum söyle
Hiç yenildin mi böyle
Düşmemek için
Hiç atladın mı söyle?
Söyle sen de söyle
Hiç yenildik mi böyle?
Acılar biter diye
Sen bittin mi söyle?
Kaybettim bile kendimi
Yaşayamadım zaten beni
Ben istedim olan her şeyi
Söyle ruhum söyle
Hiç yenildin mi böyle?
Düşmemek için
Hiç atladın mı söyle?
Söyle sen de söyle
Hiç yenildik mi böyle?” –TNK
“Ne kadar hızla uzaklaşıyorsun benden çocukluğum , bu ne telaş , bu ne acele” demiş Neuman Dior. Yetişkinlerin hesaplarının, savaşlarının ortasında kalmanın törpüleyiciliğinin , zamanlama açısından çocukluğu yaşayamayan birey üzerindeki etkisi düşünüldüğünde kimlik nasıl yaralar alır diye sormak lazım belki de. Çocukluk hepimiz açısından özlenen zamanlardır oysa. Anneli , babalı zamanlar. Şefkat zamanları anne elinden. Korunma kollanma baba elinden. Ellerdir çocukluk. Siz uzattıkça elinizi size zarar verecek şeylere, o ellerin doldurulmasıdır belki anne ve babanın sevgisiyle. Hata yapmaya başladığınızda hatanın bedellerinin azaltılmasıdır. Çocukluk travmalardır bazen. Ergenlikte su yüzüne çıkıp anne ve babaların suratında patlayacak olan. Sebeb-i Girizgah yine yeniden Gülperi ve “Sen Olmayınca” adlı bölümü. Tematik mi? Elbette, her zaman. Adım adım bakalım bölüme. Geçen hafta itibarıyla hikaye evrenini ele alan yazarlarımızı anlamaya çalışarak.
Geçen hafta Gülperi’yi rehin alan Eyüp ve diğerlerini karşı karşıya bırakmıştık. Bu hafta aynı sahneden devam ettik. Gülperi’yi alıp giderken Eyüp özellikle Hasan’ın ciddi tepkisiyle karşılaştı. Genç adam uzun zamandır bilendiği babasının nasıl bir tehlike oluşturduğunu ve babası için herhangi bir şey ifade etmedikleri gerçeğiyle bir kez daha yüzleşti. Can ve Bedriye’nin de karşı karşıya kaldığı bu durum en çok Hasan’ı dağıttı çünkü Can açısından Eyüp zaten bir şey ifade etmiyor. Bedriye konusuna gelince dizinin başından beri kafamda bir yere koymak için ne kadar uğraşsam da koyamadığım bir kimlik olarak olamayan yerini korudu yine. Hasan’ın sırtlamak zorunda kaldığı aile yadigarı kötülük genç adamı felakete göz göre göre sürükledi. Hasan öylesine kimsesizdi ki. Öylesine kırgın. Öylesine bıkmış ve kendinden vazgeçmiş. Annesini ararken anlık da olsa tutundu Kadir Abisine belki ama inandırıldıkları, kafasına kazınanlar, kurtulmaya çalıştıkça onu sarıp sarmalayan Taşkın soyadı onu hep kopardı o anlık tutunuşlardan.
Eyüp’ün tehditleri ve tacizlerine maruz kalan Gülperi Kadir ve Hasan’ın birlikte hareket etmesi sonucu kurtuldu belki ama Gülperi’nin zihnine ekilen korku tohumları kısa sure sonra boy verdi. Burada parantez, Hasan ve Kadir arasında uzun zamandır işlenen bir bağ var. Hasan kuşkusuz annesine kırgın  Kadir’le evlendi diye ama orada annesi kadar kırgın olduğu diğer kişi Kadir. Kendi baba eksiğini Seyit ve devamında Kadir’le tamamlama duygusundaki Hasan’ın Kadir’i örnek alacakken yaşadığı güven bunalımı parçaladı umutlarını genç adamı. Yani burada olay sadece annesinin evlenmesi değil sevme konusunda kendisine engel olamadığı, bir şekilde derinlerde güvendiğini hissettikçe suçluluk duyduğu Kadir. Kapattık parantezi. Hasan ve Eyüp arasındaki hesaplaşma baba-oğul çekişmesini eski Yunan Tragedyalarındaki iktidar mücadelesine dönüştürülürken aklıma gelen oğul açısından baba unsurunun ne kadar belirleyici olduğuna yönelik şu pasajdı: “Kendi erkekliğim, kendi otorite ilişkilerim,kendi sevgilerim üzerine düşünmenin en iyi yolunun, Freud’un dediği gibi, babamın kaybı yoluyla onun ve kendim hakkında düşünmek olduğu kanısına vardım.”  Hasan durup düşünmeye vakit bulamıyor, ki bu benim için en temel eksik karakter için, belki düşünürse paramparça olacak dağılacak diye karakterin temel kurgusudur bu seçim, bilmiyorum. Diğer taraftan derinden derine son sahnede “Neden ya? Neden? Neden benim böyle bir babam var? Böyle bir adam nasıl benim babam olur?” diyen Hasan’ın kendi kişiliğindeki babasından, babasına benzemekten ne kadar korktuğundan nefretini sezmek zor değildi. Hasan babasından değil ona benzemekten korkuyor ve babasını yok ederek belki ailesini en çok da onun gibi olma korkusunu yok etmek istiyor. Diğer taraftan hikayenin diğer babası Kadir’in hastalıklı eski eşle uğraşırken verdiği mücadelenin tarafı olmasın diye korumaya çalıştığı kızı var. Artemis ve Kadir arasında ilk bölümden beri varolan bağ sarsıntılarını atlatıp yoluna devam etmeye başladı bu bölüm. Artemis tam da düşündüğümüz gibi adalet kılıcını çıkardı ve haksızlığı gördüğü an adaletini sağladı. Gülperi’ye sıcak su döken annesiyle yüzleşmesinde sorgulayıcı aklının tüm gücü ve vicdanıyla annesinin hayatı için kendisini hiçe sayabilen kadını korudu. Sonra gidip o kadının evinden içeri girdi. Artemis ve Gülperi arasında olmadığını söylediğim bağın geçen haftadan beri kurulmaya başlaması sevindirici. Çünkü gerek hastanede gerek kapı önünde Hasan’a annesini ne kadar sevdiğini hatırlatmaya çalışırken motivasyonu işte o bağ. Artemis artık annesinin manipülasyonlarının çok uzağında. Can’dan sonra da Gülperi Kadir evliliğini kabullenmiş görünen ikinci evlat da Artemis’miş gibi görünüyor şimdilik.
Gülperi Kadir evliliği özellikle Kadir’in çabaları sonucu ayakta duruyor ama Gülperi’nin sessiz direnişlerinin kısa sürmesi, herhangi bir tehditte oldukça zeki olan kocasını devre dışı bırakarak hareket etmesi sıkıntılı. Ilişkinin tabanı açısından bundan sonraki süreç nasıl işleyecek göreceğiz ama vurulan Kadir’in kendine geldikten sonra konuya müdahale etmesini umuyorum. Hoş korkunç bir kargaşaya uyanacak diye düşünmüyor değilim. Son iki haftada Artemis’in de aralarına dönmesiyle ılımlı ve akılcı düşünenler takımı üç kişi: Kadir, Artemis, Can. Kadir muhtemelen komadayken, hayattaki ilk aşkı, her şeyi babası o hale aşık olduğu Hasan tarafından getirilmiş Artemis kim bilir hangi ruh halindeyken , Can minicik elleriyle kaç yüreği iyi edebilir ki? Geri kalan kimsenin akılcı davranacağını umamadığım için Kadir gözünü açtığında umarım Dante’nin cehennemini bulmaz karşısında.
Artemis demişken Hasan ve ArHas demeden olmaz. Ayrılık sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili demiş şair. Bu bölüm ayrılmış ama sevgili olmaya devam eden Arhas vardı. Artemis’in koşulsuz onunla olmasını, onu sorgulamamasını isteyen Hasan’ın istediğini alamamasından kaynaklı ayrılık en azından Artemis cephesinde kabullenilmiş değil. Her ne kadar hastane sahnesinde Hasan’ın adeta blöf yaparak ayrıldıklarını söylemesi hatta çekip gitmeye kalkmasına aynı sertlikte “dost tavsiyesi” vererek cevap veren Artemis’in Hasan’ı henüz 8 olmasa da bir 5 şiddetinde salladığını görmemiz ArHas arasındaki sevdanın gücü hakkında sanıyorum fikir vermiştir. Babasını kazara da olsa vuran Hasan’a Artemis’in tepkisi tam anlamıyla 8 şiddetinde olacaktır. Bu tepkinin yansıması zaten suçluluk duygusunu dibine kadar yaşayan Hasan açısından travmatik sonuçlar doğurabilir. Çünkü bu hafta Hasan’a rağmen Hasan’ın hala yanında duran, onu kıskanan, o üşümesin diye kahve yapıp yanına giden, olay çıkarmasın diye elinden geleni yapan, ona yapılan hakareti tokatla bastıran, susturan bir Artemis vardı. Bundan sonraki Artemis Hasan’a aşkı kalbinin ortasında cayır cayır yanmaya devam etse de onu kolay affedecek biri olmayacaktır. Çünkü iki haftadır altı kalın kalın çizildi genç kızın uyarılarının. Diğer taraftan Artemis’e ayrıldık dese de ona hesap vermeye devam eden, onunla olan anlarda sakinleşen, ona asla hayır diyemeyen, koruması gerektiği halde korumasa bile gözünü Artemis’ten alamayan Hasan’ın aşkı da tüm kargaşalarına rağmen büyüyor. Genç kızın gücünü, ayakta kalma becerisini, kendine özgülüğünü ve kuşkusuz ona merhem olan varlığını nasıl sevdiği Hasan’ın gözlerinden akıyor. Parantez , burada Burak Dakak ve Ezgi Gör şahane bir paslaşma ile şahane bir çift yaratıyorlar. Sözcükler yoksa bile Artemis ve Hasan arasındaki duygunun netliğini, vazgeçmeme halini, onu kırmaktan korkma duygusunu, onu kırdığında pişmanlıkla karışık kırgınlığı öyle güzel hissettiriyorlar ki, iyi ki ArHas ikisi diyor insan. Kapat parantezi. Haftaya duygu yoğunluğu yüksek bir bölüm bizimle olacak diye düşünerek, aşkların derinliğinin kaybolmadığı , hikayenin dengesinin hep sağlam durduğu bir bölüm diliyorum.
Hamiş:- Sevdanın rengi hep siyah.
             -Siyah sevda rengiyse neden kötü olsun ki?
             -Kim kötü dedi ki zaten?
             -Bilmem. O zaman?
              -Siyah yas belki. Belki bir parça korku. Biraz o renk biraz bu. Sevda siyah çünkü başka şeye yer bırakmaz kendisinden başka.
           -Siyah gibi kaplar yani her şeyi.
           -Kaplamaz örter, kendine mal eder. Gece gibidir sevda. Her şey ordadır ama her şey ona dairdir.
           -O halde?
           -Sevda mucizdedir. Tek ve eşsizdir.
                                                                                                           UmayMasal          


27 Mart 2019 Çarşamba

ArHas- Sen Her Şeysin



“Gitme, gidersen ben benden giderim.
Sevmekten vazgeçme beni,
İçindeki şarkının ben olmasına izin ver her deliliğime rağmen.
Bırakma beni bu dünya denen kargaşanın ortasında.
Işığım,  dibe vurduğumda beni sektirip aldığın

Her anın , her bakışın aşığıyım.”

 Aşk konusunda ya içinizden geleni söylersiniz ya da susar ve oturursunuz. Arası yoktur. Ama varlığını da inkar edemezsiniz. Belki denersiniz, duymazdan gelirsiniz bir süre çığlığını içinizde ama o tiz sesiyle yankılandıkça ruhunuzun duvarında bile isteye kaçsanız da farkındalıksız yürümeye çalışsanız da adımlarınızı, kalbinizi karıştırarak kendisini duyurur. Aşk birleştirici bir güçtür. Dirençtir. Özellikle ölüm karşısında onun zıtlığı gibi durur. Kafa tutar ölüme. Varoluşu anlamlandırır. Anlamlanırsın. Sebeb-i Girizgah: Artemis ve Hasan yani Arhas.
Görüntülerle anlatılan hikayelerini biz de bize göre sözcüklerle anlatalım dedik. Bakalım ne gördük, ne duyduk, ne hissettik.

Bazı coğrafyalar bazılarından daha zordur. Kayıplık ve yas eğer yüklendiyse omuzlarına senin fikrin bile sorulmadan büyümek zorunda hissedersin kendini. Sana sunulanlar, yapman gerekenler, olması istenenler, başa çıkman ya da çözmen gerekenlerin senin adına başkalarınca üstlenilmesi... Prens olmasan da sana sunulan bir efendilik pozisyonu. Bu pozisyon için yetiştirilmen ama bir taraftan eksik gedik , babasız, anneli ama onun hükmünün tanınmadığı şiddet bombardımanlarının ortasında kalma hali. Hasan nereye kadar duyuyordu kadınların sesini bizle yola çıktığı Taşkınhan’da. Sorgulamadan itaat metodunun ona öğretildiği evreninde rahatlıkla karışık kavram kargaşalarıyla büyüyen Hasan başkalarının gördüğü zararlarla ne kadar ilgiliydi ki tek bir iftirada annesini silivermesi şaşkınlık vericiydi bizim için. Dedesi , atası ne zaman yalan söylemişti ki, erklik denilen gücü elinde sımsıkı tutarken? Sorgulamak denilen sözcük var mıydı onun için lügatte? Dedesi, soyadı sorgulanabilir miydi? Hasan’ın annesiyle yaşadığı travmatik gelgitler onu önce istemeyerek sürükledi İstanbul’a sonra isteyerek annesinin yanında bıraktı. Adım adım yalan denen unsurla yüzleşirken annesine yaptıklarının acısıyla düştü o mağrur omuzları. İnandıklarının teker teker elinden alınmasıydı öncelikle onu sarsan. Bu sarsıntılardan hemen önce tanıştı Artemis’le. Tüm benliğine ters bir şekilde hem de. Kadının sessizliğinde saklı acılara alışa alışa büyüyen Hasan’ın hayatına sokak ortasında bağır çağır daldı Artemis. Herkes ne der zihniyetine bağımlı Hasan’ın evrenine kimseyi umursamadan istediği gibi şarkı söyleyerek hatta korkusuzca ona kafa tutarak , bir parça utangaç ama çoğunlukla   cesur bir kız olarak kazındı.


 Artemis Hasan için yalnızlığında uzanan el oldu önce. Dışı zengin içi fakir Artemis hiç hor görmedi Hasan’ı. Ne konuşmasına takıldı, ne de törpülenmemiş görgüsüzlüğünü umursadı. Bir şekilde genç adamın içinde sakladığı ve kimseye göstermediği  kendi ruhuna eş o hüznü gördü Artemis. Hasan henüz o beceriye erişemese de Artemis’e çekildi hep. Oysa mükemmel görüntülü hayatında mükemmel olması beklenen kız çocuğu Artemis’in ruhuna yüklenen anne ihtiyacı en az Hasan’daki baba ihtiyacı kadar derindi. Hasan bunu görebilecek düzeye gelecek mi bilmiyorum ama Artemis’in baştan beri Hasan’da kendi ruhunun diğer yarısını gördüğü net. Diğer taraftan anne ve babalarının geçmişlerini bilmeden hatta kim kimin nesi anlamlandırmadan aralarında oluşan bağ belki de bir parça aynı hücrelerin yine yeniden birbirlerini tanımlaması ve birbirine koşmasıydı. Artemis babasından aldığı her zerre ile kendi annesinin ruhundaki Hasan’a çekilirken tıpkı babası gibi farkındalığı yüksek davrandı hep. Tanımlama becerisi gelişkin Güneş Saçlı Kız Artemis ilk aşkına hızla uçtuğunu bildiği kanatlarının yanması pahasına asla geri adım atmadı. Aşk acısını babasına anlattığında Hasan’la arasında oluşan bağın ne olduğunu bilecek kadar da olgundu. Hasan ise Artemis’in yavaş yavaş hayatının vazgeçilmezi olmaya doğru adımladığı yolu göremeyecek kadar cahildi genç kızın bilgeliği karşısında. Bu cehaletle hayatının anlamını yüklediğini sandığı Taşkınhan Prensliğinden olmanın yarattığı boşlukla kendine aradığı yolu kahramanlık olarak buldu. Hasan için kendisini ispatlama, ailesini sırtlayabilme becerisinin olduğunu gösterme , baba yokluğunu kapatma refleksi olarak gelişen kahramanlık duygusu başta doyurucu gibiydi. Tam da bu nedenle kahramanlık egosu bir süre örttü her şeyin üstünü. Tam da bu anda öğrendiği Artemis’in Kadir’in kızı olduğu gerçeği ile Artemis’i dostluk, kardeşlik kavramına kodlaması gerçekleşti. Neydi? İmkansızsa daha imkansıza yürüsün bırak. Yoluna kalbini değil belki ama elini tuttuğu büyük ölçüde ona karşı sorumluluk hissettiği Selen’le devam ederken refleksi hala o kahraman egosuydu Hasan’ın. Koruma, kollama, ben güçlüyüm yaparım duygusunda davrandı hep Selen’e. Bu yakınlaşmaya bire bir şahit olan Artemis kendi dilinde sessiz gözyaşlarıyla acı çekti belki ama bir yanı hep o mutluysa tamam demekten de geri durmadı. Hasan’ın Selen’in elini tuttuğundan emin olana kadar kendice hamleler yapsa da emin olduğu an geri çekildi. Ama çektiği acıya rağmen , ailesinin dağılma arifesinde olmasına rağmen her ihtiyacı olduğunda Hasan’ın yanında olmaktan da geri durmadı. Hasan hastaneye gelip acıya dayanamayan bedeni hastane yatağındayken “Biz birbirimizi çok yanlış anladık Hasan” derken kırgınlığı, kızgınlığı daha çok aşkının acısıyla görmezden geldi Hasan’ın her şeye rağmen sadece onun için korkularına bile ara verdiğini. Hasan ise, kendisini bakışından tanıyan kıza hissettiklerini kodladığı dostluktan çıkarmaya cesareti olmasa da Çilli dediği Artemis’in hayatında biri olma ihtimalinin onu rahatsız edişiyle ilk kez karşılaştı.

Sonra tüm kırgınlığına inat Can hastanedeyken sımsıkı sarılıp Hasan’a “Dökül” dedi Artemis. Duvarları geçebilme becerisinin bu genç adam için aslında sadece kendine özgü olduğunun farkında olmadan.  Yine kendisini öteledi, anlaşılmazlığın onu acıtışını sustu ve Hasan’ın acısına odaklandı. Hasan’ın ise ilk sığınışı olmadı bu Artemis’e. O her acıda sadece Artemis’e sığındı ya da sığınmak istedi. Babasının yaşadığını öğrendiği anda hissettiği acıyı anlatmaya yine Artemis’e geldi Hasan. Oysa hali hazırda bir kıza arkadaş olmasına rağmen “Artemis’e ihtiyacım var” diyebildi. Çünkü Artemis artık Hasan’ın kalbine adımladığı yolda merkeze yaklaşırken kaleleri ala ala ilerliyordu. Kendisi bile bunun farkında değilken, Hasan bile bunun farkında değilken. Babasının gerçeğini ararken yine yanında olmasına izin verdiğiydi Artemis Hasan’ın, ki kimseye eyvallahı olmaması karakterinin vazgeçilmeziyken.

Kırgınlık kalbinde öylece dururken Artemis hep yanında olduğu, asla dertleriyle başbaşa bırakmadığı Hasan’ın tam karşısında durduğunda ,fark etti Hasan karşısındaki kızın savaşçı ruhu kendisinden vazgeçerse ne hissedeceğini. Babalarının savaşında kendi babasını koruma telaşındaki Hasan’ın Artemis’e verdiği zararla yüzleşmesi ve hiç yapmadığını, sorgulamayı, denemesinde saklıydı aslında Artemis’in her anlamda onu hayatında istemediğini söylemesinin acısı. Artemis “ Senle ben dost , arkadaş , senin olmak istediğin ama benim bir türlü anlayamadığım o şey asla olamaz. Uzak duralım” ,dediğinde ve gittiğinde paramparça olan Hasan’ın parçalarının savrulması için gelen ikinci darbeydi Artemis’in kaçırılması. Babasına katil dediği kızın hayatının tehlikeye girmesiyle kalbindeki gerçekle yüzleşmek zorunda kalan Hasan deli divane arayışının sonunda alevlere dalarak kurtardığı Artemis’in “Her şeyi” olduğunu biliyordu artık.


Ona sarılmanın , onun elini tutmanın , onun gözlerinde kaybolmanın tamamlanma olduğunu koyduğu her sete, her engele rağmen ona aşık olduğunu biliyordu Hasan. Artemis’in yine tüm cesaretiyle karşısına dikilip “Sana çok aşığım” demesi üzerine dili tutulan ,Artemis dönüp gitmeye kalkana kadar konuşmakta zorlanan ama o gidecek diye korkup artık duygularını içinde tutamayan Hasan’dı aslında teslim olan. Kalelerini adım adım verdiği Artemis’in ellerine yüreğini koyan.


Şimdi geldiğimiz noktada anne babalarının aşkının sarsıntılarıyla sarsılan Artemis ve Hasan’ın dostluk, sırdaşlık, aşk barındıran ilişkisinin düğüm düğüm ilerlediği sarsıntıların o düğümleri sıkacağı aşikar. Hasan için “Çillim” dediği kız her teslim oluşunda tanrıça Artemis’e dönüşüyor. Doğruları için asla savaştan kaçmayan Artemis , Hasan’ın düşünmesinde, sorgulamasında , hissetmesinde, değişmesinde o kadar etkili ki. Şu ana kadar hissediş olarak daha tepede gördüğümüz Artemis’e yetişmek için koştuğu ve arayı kapattığı söylenebilir. Artemis’te kendine dair en ufak tereddüte dayanamaması bundan. Artemis’e sadece bakışlarını değdirdi diye kıskanması bundan.

Çünkü Hasan için Artemis “Enlerin eni”. Çünkü aşkın ortalaması yoktur, azı, idare edeni , yeterlisi yoktur. Aşk olağan değildir. Olağandışıdır. Aşk tam da bu yüzden birçok değildir. Tektir. Aşk herhangi biri değildir, yalnız odur. Hasan için ateşin içinden çıkardığı Artemis, O. Artemis için uğruna ateşe giren Hasan, O. Acısalar da, kırılsalar da , kanatsalar da birbirlerini aşkın yüzü tek. Ne Hasan için ne de Artemis için başka yüzü yok, başka anlamı yok. Tam da bu yüzden sınanacakları her acıya hazır oluşları. Çünkü onlar olağan değil, olağanüstü.




 Hamiş: Hasan için Artemis neden her şey? Cevabı basit aslında Hasan’da ne yarımsa o tam Artemis’te. Artemis Hasan için umut demek, huzur, mutluluk ama bir taraftan da hayat demek. Hedefler, bağımsızlık, cesaret demek. Hasan için Artemis affedemediği hayata tutunma sebebi demek. Elinden alınmış çocukluğuna inat çocuklaşma demek. Yeniden tamamlamayı düşleyebileceği eksikler demek. Akıl demek.  Hasan için Artemis “en” demek. Artemis için Hasan neden aşk? Çünkü Hasan kalp, sevgi, koşulsuzluk, cesaret, ölümü göze alacak kadar tutkulu sahipleniş demek. Artemis için Hasan “en” demek. Kısaca ArHas , kalple aklın biraraya gelip birbirine teslim olurken olağanüstüleşmesi demek.


 İlk aşkın tüm tutkusunu ve saflığını barındıran Artemis Hasan aşkında kuşkusuz kontrast renklerin uyumlu dansını izlemek çok keyifli. Çünkü hayattaki en gerçek duygu aşk. Farklılıklara rağmen , acıya rağmen ayakta tutan ve sağaltan bir yanı var. Hasan Artemis’le yaralarını iyileştirecek, Atremis Hasan’la hayatta daha cesur yürüyecek. İlk aşktan ömürlük aşka yol alacak Artemis ve Hasan’ın hikayesi dönüştürme becerisi olan her aşk gibi yazılacak.  

                                                                                                                       UmayMasal     

           

24 Mart 2019 Pazar

Gülperi-Kimse Bilmez

“Benim söylediğim acı çekmenin öğreticiliğini vurgulayan
Eski muhafazakar doğrular değildir.
Sadece acı çekmenin öğreticiliğine inanmıyorum.
Eğer acı çekmek tek başına yeterli olsaydı,
Herkesin acı çektiği dünya bir bilgelik makamı olurdu.
Acı çekmeye yas tutmayı,anlamayı, sabretmeyi, sevmeyi, açık olmayı
Ve hassas kalmaya gönüllü olmayı da eklemek gerekir.
Tüm bunlar ve diğer faktörler birleştiğinde ,
Ve eğer şartlar doğru ise,
Acı çekmek öğretebilir ve yeniden doğuşa yol açabilir.- Anne Morrow Lindberg”
Yas tutmak , yitirilenin ardından uzun zamana yayılan duygusal ve zihinsel muhasebenin , bir bakıma kayıpların ardından yeniden başlama cesareti bulmaya çalışmanın yoludur.  Bu yolda yürürken kişi yaşadığı üzüntüyle yaşamı yeniden tanımlamaya çalışır. Özellikle kayıplık hissini yaratan o kişi ile paylaştıklarınız ne kadar çoksa bu yenilenme ve tanımlama süreci daha zor olur. Girizgah sebebi yine Gülperi. Malumunuz biz her bölüme bir tema ile birlikte düşünmeye yatkınız. “Kimse Bilmez” cümlesiyle yola çıkan bölümde aksiyonlar fazlaca göz doldursa da Kadir ve Gülperi’nin aile olma çabasına Can desteği ile göz kırpılsa da hakim olan duygu bana göre çokça yas duygusuydu. Bölüme yüklenen duyguların sırtlayıcıları Artemis ve Hasan’a baktığımızda gördüğümüz ikisinin  yas süreçleriyle başa çıkma çabalarındaki farkın ne kadar çok şeyi anlattığıydı aslında. Acı çeken Artemis ve Hasan’ın kayıplık duygusunda hem sığınacak yer bulamamaları hem de birbirlerinin acılarına sığınma çabalarını tüm karşıt tepkilerine rağmen gördük. Bölüm başında boşanmayı reddededen Kadir’e direnmeyen Gülperi belki hayat yükünü taşımakta kendisine en iyi desteği sağlayacak omza yasladı başını. Kadir Aydın ömrü boyunca herkesi sırtlamaya o kadar alışık ki ne çocuklardan korkusu var ne de olabileceklerden. Bu noktada özgüvenli bir karakter olması ve kuşkusuz Artemis’ten Hasan’a refleksleri iyi tartabilmesinin önemi büyük. Kızını tanıyor Kadir. Kaldı ki Artemis babasına olan kırgınlığına rağmen onunla iletişimini kopartmayarak Kadir’in güvenini boşa çıkarmadı. Annesinin yaptıklarıyla yüzleşen bu durumu da babasından gizlemeyen , ki Artemis böyle bir karakter, ebeveynlerinin onda paramparça ettiği güvenin yasını tutarken bölümün babasından sonra en sağlam duruşunu sergiledi. Annesinin gerçekten aşık olmak tanımına inanmaz gözlerle bakıp aslında aşk uğruna vazgeçmenin acısını bilen kalbiyle annesine belkili cümleler kurdu. Artemis mi daha gerçek aşıktı, Şeyma mı sorunsalının ortasında kuşkusuz sorgulanacak olan Kadir’in de dediği gibi Şeyma’nın hastalıklı takıntısı. Artemis aşk uğruna doğrudan vazgeçecek biri değil. Olmadığını bu bölüm de daha önce de gösterdi. Bu onun aşkını güçsüz mü yapar ya da sorgulanabilir mi? Bu coğrafyada yanlışlar, hatalar, cezalar güya aşk ile sağaltılmaya çalışılırken belki ama benim gözümde doğru ile kol kola yürümeyen aşk gerçek değildir asıl. Aşk kendinden vazgeçme hali olabilir ama doğru olandan vazgeçme hali değildir. Artemis tam bu noktada adını aldığı tanrıça gibi. Oku elinde asla gerçeğin peşini bırakmıyor. Tam da bu nedenle belki Gülperi ve Kadir evliliğini Can’dan sonra kabullenen kişi olması yüksek olasılık. Artemis hastalığına rağmen güçlü durmaya , kendi yasını kendi ruhunda sağaltmaya, çözmeye çalışıyor. Bu noktada yanında istediği tek kişi Hasan. Hasan’a tutunmak onunla aynı süreci yaşadığını bildiği , aşık olduğu adamın elini tutmak belki onunla dertleşmek istiyor ama Hasan suçlamaya alışık geçmişinin onu yeniden yakalamasıyla öyle karmaşık ki Artemis o yumağın ucunu tutup çekmek zorunda kalıyor. Yine yeniden Hasan’ın dertleri.  Ne zaman yasa suçlama karışırsa yas karmaşık dolaşık bir hal alırmış.  Sonu gelmez, sönmek bilmezmiş. Kızgınlık karışmış yas etrafında kendisinden başka kimseyi bulundurmak istemezmiş. Hasan tam da bu ruh halinde. Dedesi, amcası, babası derken dağım dediği annesinin yarattığı kayıplık duygusunda asılı kalan Hasan tıpkı annesi hapse girdiğinde verdiği tepkileri vermeye başladı bu bölüm. Dedesinin ve önceden yaşadığı sıkıntıların da etkisiyle Hasan’ın içinden çıkan yeni Hasan tam da kendisinin anlattığı gibi annesine sorun çıkarmayı hedefleyen , şimdiye kadar yaşadığı aşağılanmışlığın kendince acısını çıkartan Hasan. Ama bir taraftan da annesini özleyen, Artemis’in dediği gibi kendisini kandırmaya çalışan, değişirse acısı hafifleyecek sanan bir çocuk Hasan. En baştan beri çocuk olmasına izin verilmeyen bir çocuk. Öç alma duygusu tam da bundan. Peki Artemis bu duygunun neresinde? Artemis Hasan’la aynı acıyı ve yası yaşayan kişi. Artemis kaderin Hasan’a bağladığı aynı acının tarafı olmak zorunda kaldığı kişi. Artemis Kadir Abi dediği ama annesiyle evlenen adamın kızı. Artemis Hasan’ın vicdanının sesi. Artemis Hasan’ın duvarlarından geçebilen üstüne gözüne baktığında ruhunu okuyan kişi. Artemis Hasan’ın aşkı, sevgilisi, dostu. Artemis Hasan’ın her şeyi. Şimdi öç alma duygusundan en çok etkilenen olması boşa değil. Hasan’ın yarattığı dalgayı ilk göğüsleyen olmak zorunda kalması Hasan’a en yakın duran olmasından. Hasan herkes gibi onu da acıtmak istiyor. Belki annem gittiyse Artemis de gider mi korkusundan. Belki baştan beri elini tutmaya cesaret edemediği ama onu sekiz şiddetinde yıkma becerisine sahip kızın üzerindeki gücünün korkusundan. Kendisi eski flörtöz hallerine göz kırparken sadece Artemis’i kıskandırmak için aldığı devrik bakışla çocuk gibi oluşundan. Belki Artemis’e gerçekten aşık olduğunu kendi duygularını çok iyi tanımladığı için anladığı Doruk’un karşılığı olmayan bakışına bile tahammül edemeyip işi kavgaya kadar vardırmasından. Kısaca Hasan acı çekiyor. Kimsesinin kalmayışının acısını, güven duygusunun muhatabı olarak sadece elinde Artemis kalmışken ne yapacağını bilememenin acısını çekiyor. Bu acı Hasan’ın Artemis’i bir anlığına kaybetmesine neden olsa Hasan sekiz şiddetinde sallansa ve büyüten aşk acısı Hasan’ı sarssa ne olurdu? Belki artık ne olacaksa olsun dediği yerden yüzleşe yüzleşe geldiği geçmişten ona yepyeni kararlar aldırma gücüne sahip Artemis’in kucağına sığınmasını sağlardı. Artemis’in kucağı, onun elleri belki yaralarına dokundukça Hasan annesinin aslında ne kadar yaralı bir kadın olduğunu anlardı. Hasan ve Artemis ilişkisinin derinliği diyaloglarında ve kuşkusuz o tertemiz ama bir o kadar tutkulu dokunuşunda. Çünkü saflıktır aşk. En sıradan olmayanı, en sıradan olmayacak şekilde içindeki mezarda uyuyan seni çıkarandır. İşlendikçe ışıldayan zorlandıkça parlayan sevdadır. Umalım da ArHas hep sevdanın en saf rengi olarak kalsın.
Bölüm sonunda herkesi biraraya toplayan Eyüp’ün  hamlesi kuşkusuz Gülperi ve çocukları arasındaki buzdan duvarı eritecek. Hikayeye patlayan bir silahla mi bir kaçma kovalama ile mi devam edeceğiz bilmiyorum. Uzun zamandır eksik dediğim Gülperi Artemis arasındaki bağın en azından tek sahneyle sağlanmaya başlanması da güzel olmuş. Hem annesini kurtaran hem de vedasında kendi çocuklarından ayırmadan ona da elini uzatan Gülperi’ye Artemis kayıtsız kalmayacaktır diye umuyorum. Hasan ise son anda annesine sarılarak en azından annesine bir adım attı ki devamı gelsin dilerim.
Hamiş’e geçmeden evvel; hikaye bitene kadar biz de elden geldiğince dil döndüğünce yazmaya devam edeceğiz. Zira yazma sebebimiz hep dedik :Arhas. İlk aşkın dinamiklerini içinde barındıran sevdada aynı zamanda ciddi bir sorgulama olması , değiştirme ve dönüştürme becerisi bulunması ArHas’ı bambaşka yapan şey. Kadir nasıl Gülperi’den Gülperi bulup çıkartıyorsa en derinden Artemis de Hasan’ın içinden Hasan çıkartıyor. Tıpkı babası gibi aşkının hayatını değiştirme ona hayat içinde hayat verme becerisi de olan güneş saçlı kız hiç bırakmasın Hasan’ı ruhuyla. Hasan ise, seçeceğine emin olduğum doğrular ve Artemis’le hayatını baştan yazsın. Aşk büyütür çünkü. Aşk dönüştürür. Aşk kendinden başkasına odaklanmaz. Kendi doğrularını kurar belki ama vicdanında asla gerçek olana sırtını dönmez.
“Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün...”
Hamiş: Sensiz kaldığımda biliyorum kendimi ben. Sensiz yerini yadırgayan eşyalar gibiyim. Durup seni aramak istediğimde bana kırgın gözlerin geliyor aklıma. Susturuyorum zihnimi ama konuştukça konuşuyor kalbim. Sensiz atmasa, dursa. Hep dönmek istemese sana. Yaşar mıyım? Sanmam.-ArHas’a

                                                                                                      UmayMasal       
 

16 Mart 2019 Cumartesi

Gülperi-Derdim Olsun

“Her şey seninle güzel yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile
Her şey seninle güzel bu toprak  bu taş bile
İçimdeki bu korku gözümdeki yaş bile
Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana
Her şey seninle güzel duyduğum ses bile
Yalnız içtiğim su değil aldığım nefes bile
Her şey seninle güzel bu yağmur bu kar bile
Yüzümdeki gözyaşının izleri onlar bile...”
“Gülperi” yeni bölümü yorumlamak için ekrana uzun uzun bakıyorum. Yazmayı sevenler bu hissi bilir. Durursun ve bakarsın sözcüklerini bulmak için. Zihnindedir o sözcükler ama ne diyeceğini bilememenin acziyeti kilitler hepsini. Anlatmak istediklerini yakalamak istedikçe kaçar sözcükler. Bakarsın, bakarsın. Sonra bir şey olur. Tılsım belki ya da o sözcüklere yetişmeni sağlayacak bir uçurtma ipi buluverirsin. İşte benim kaçma kovalama serüvenimde Eda Baba’nın yorumuyla dinlediğim Çiğdem Talu ve Melih Kibar şarkısı o ip oluverdi sözcüklerime. Ben de bıraktım uçursun o sözcükler beni gideceği yere. Artemis’in kendi gibi olan kırgınlığını yansıtmasındaki kendi olmama halinden geçtim. İçimde on yedi yaşındaki bir kızın baba aşkına tutundum, parçalanan ruhuma sağır annemin elini tutmaya çalıştım onunla. Sonra o elin beni kullanma becerisinde kayboldum. Kırılmışlığım parçalanmışlığa dönerken onların beni anlamaktan acziyetinde büyümekten korktum. Büyümek yalandı, öyleyse yalan büyüklüğe, doğru çocukluğu tercih ederdim. Ordan Hasan’ın kalbindeki fırtınaya savruldum. Yalanlarla örülü hayatımın tek dayanağı, utançların en beterini yaşattığımın annemin ruhuna tutunma telaşındayken nasıl yanıltıldığımı hissettim. Bulmayı umut ettiğim mutlulukta yön tayin ettiğim pusulam olarak seçtiğim adamın gizlice arkamdan iş çevirdiğini hissetmenin acısını duydum. Oysa en sevdiğimin sevdiği, babası olan adam , abi dediğim adam benim de tutunacak dalım olabilirdi bu hayat denilen kargaşada. Serbest bıraktım içimdeki fırtınayı kendi kendime çünkü eski Hasan değildim artık. Yakıp yıkmak nedir bile bile içime aktım. Susmadım belki ama gitmekten başka da yol bulamadım. Acıyan her zerremde sığınacak yer bulamamanın küçülmüşlüğüne hapsoldum. Durdum nefeslendim.
Hikayenin başa sarma sorunsalında içimden gelmeye gelmeye sorular bırakıyorum  buraya. Gülperi ve Kadir’in evliliğini eş zamanlı öğrenen Hasan ve Artemis’in biri kendine özgü biri ise tamamen karaktere ters dışa vurumlarındaki amaç neydi?  Hasan ısrarla işin yalan kısmındayken özellikle Artemis’e takside “Olay sandığımızdan büyük” derken empati yapmaya mı başladı? Peki neden sadece öfke patlaması gibi yansıtılan bu tepkilerin asıl duygusal tabanları anlatılamadı? Artemis babası hapisteyken babasının gözlerindeki aşkı gören bir kızken neden anne ve babasına evlenin dedi? Birkaç gün iyi anlaşan anne ve babasının durumu bu kadar mı kolay gözlerini boyadı? Yoksa korkuları, hastalığı, daha çok da babasına kırgınlığından temellenen babasını acıtma motivasyonu mu onu bu yola soktu? Mantığını kullanma becerisi ile ışıldayan Artemis mi mantık sınırlarını bu denli zorladı? Karakter tip değilse tabiki grilikleri olacak. Hasan ve Artemis bunun en net örnekleri. Tıpkı geçmişte aşklarını beceriksizce harcayan , öncelik sonralık bağıntısına daima başka şeyleri koyup savrulan, Şeyma ve Eyüp’ü eş olarak seçip yollarına devam eden şimdi onların takıntılı kimliklerinin yarattığı entrikaların ortasında kendileriyle beraber çocuklarını da sürükleyen Kadir ve Gülperi gibi. Onların aşksız , sevgisiz, sorunlu evliliklerinin içinde büyüttükleri çocuklarının güvensizliklerine kızıyoruz şimdi. Oysa o güvensiz çocukların hayattaki karşılıklarıyla karşılaşsanız verilen tepkilerin doğallığı karşısında şaşkına dönersiniz. Ama sorun duygudaşlığı oluşturamamak belki. Yüksek perdeden tepkilere alışık topluma o perdeyi daha da yükseğe alarak anlatmaya çalışmakla başlıyor sıkıntı belki. Oysa kırgınlığını o güzel sözcükleriyle anlatsaydı Artemis çatışma yaratayım derken harcanmazdı. Hem de gerçek bir çatışmanın ortasında bırakırdı onun sözcüklerinin ilk muhatabı babayı. Hasan Artemis kadar güzel olmayan sözcüklerine rağmen o yalın anlatımıyla annesine yaşadığı güven bunalımına katkısını anlatsaydı kuşkusuz Gülperi için daha vurucu olacaktı o karşı çıkış. Kadir Abi’siyle konuşurken Kadir’in onun için dönüştüğü şeyi anlatan Hasan tüm öfkesine rağmen Artemis için öfkesini içine hapsediyorsa değişmiş demektir. O halde neden ve neden o değişimi anlatmasına izin vermiyoruz ki? Artemis’in hastalığını evliliğinin bitişine bağlayacak kadar kızından bi haber olan Şeyma’nın söylediklerine karşılık Artemis’in Hasan’a sözcüklerinde saklı terk edilme korkusu oysa genç kızın sorunu hakında ne kadar temel bir noktaya işaret ediyordu. Ağlamaktan, korkmaktan yorulmuş Artemis’in Hasan’a sımsıkı sarılmasında, onun göğsüne saklanmasında gizli yaşadığı korkular. Ama neden gizli? Neden kendisini anlatmasına izin verilmiyor? Dizide kendisini anlatmaya en yatkın karakter olan Kadir dışında kimse anlatmıyor derdi ne. Anlık patlamalar dışında. Konuşabilen sadece Kadir ve Artemis’i gördüğü an Hasan. Kısaca metinlerin altına gizli değişimler, açıklanmayan kırgınlık sebepleri sebep bunca anlaşılamamaya. Üstelik seyirciye geçemeyen tepkilere.
Nefeslendiğim yerden, uçurtmanın ipine yapıştım devam ettim. Huzurda da huzursuzlukta da birbirinin elini tutan, aynı acıda yanarken o acıyı diğerine hissettirmekten korka korka birbirine tutunan ArHas’a uzun uzun baktım. İlk aşkın korumacı utangaçlığına sığınan sevdayı gördüm orda. Ona bir şey olacak diye, bas bas bağırmak istediklerini, öfkeni yutabilmeyi gördüm. Kıyamamaktan inanmaya, korkudan sığınmaya, imkansızlıktan gerçeğe seke seke derinleşen daha derine en derine işleyen masalsı aşkın ilmeklerini hissettim. Hasan’ın sözcüklerinde gizli olan , Kadir’in de gönderme yaptığı gibi, en başından beri aşkla beklenen ama tutamamaktan korkulan aşkın yine yeniden itirafını duydum. İyi olsun, kötü olsun, ne olursa olsun ama onunla olsun hissinin kokusunu duydum. Gözlerde çığlık çığlık bağıran sevdanın sessiz yankısının duvarları parçalamasını duydum. Tek sahneye sığan , sıradanlıktan uzak, 17 yaşın ilk heyecanından hızla tek aşk olma yolunda yürüyen Artemis ve Hasan aşkındaki derinlik sarhoşluğunda asılı kaldım.  Çünkü “Her şey seninle güzel aldığım nefes bile”...
Hamiş: ArHas’a baştan itibaren bir nerden nereye mi yazmalı? Hikayeyi devralacak yazarımıza da sevgiyle. Diliyoruz ki köken aşkla beraber yürüyen bu çağdaş masalsı aşkı da keyifle , umutla yazsın. Çünkü saflık umuttur.

                                                                                                UmayMasal    
 

10 Mart 2019 Pazar

Gülperi-Vazgeçme Bizden

“Yüreğim gibi duruyorsun orda,
Kalp atışlarımız da adımlarımız gibi senkronize.
Aşka dair ne varsa gözlerimizde ve
Ruhumuzdan bir iple bağlıyız”
Ne  zaman ipin üstünde yürüyen bir akrobat görsem kendimi onun yerinde hissediyorum ,demiş Theodor Lipps. Empati duygusunun yazan , çizen, oynayan, yontan sanatçılar açısından ne kadar üst perdede yaşandığını anlatmak istemiş belki. Empati gelişimsel ve sosyal psikolojide yapılmış tanımlarında  da kişinin başkalarının duygu, perspektif durumlarını deneyimleme yeteneklerini kapsar. Buna ister karşısındakini anlama ister duygusal anlamda karşısındakinin hissettiğini hissetme becerisi diyin. Karşısındakini anlayan ya da hissettiğinin hissedebilen birey bunu karşısındakiyle paylaşmalı ve gösterebilmelidir de. Ancak Adler kitabında empatiyi yetenek olarak yorumlarken empatik bireylerin ruhlarında sürekli ayarlama yapma ihtiyacından da bahseder. Özdeşleşme insana özgü ama bir o kadar zorlayıcı tahribatı gelişim düzeyiyle eş güçte bir oldu olarak da gösterilir. Katılın ya da katılmayın, ki ben tamamiyle katılıyorum, empati her insanda kodlanmış ama her insanın üst düzey beceri haline getiremediği bir yetenektir. Girizgahların sebebi eğer bizi takip ediyorsanız malum. Her bölümü bir durumla özdeş gördüğümüz noktalar neden oluyor bu kısımlara. Yazmamızın sebebini oluşturan Gülperi’nin Vazgeçme Bizden bölümü bana göre işte tam da bu durum yani “Empati” üzerine kurulmuş bir bölümdü. Bazı anlarda üstün yeteneklerini kullanan karakterler bazı anlarda bu yeteneklerini gözardı edebildi bazı karakterlerse bu duygudan yoksunluğuyla anlamsızlıklarına anlamsızlık ekledi. Bölümü en başından ele aldığımızda geçen hafta aynı masada bıraktığımız Gülperi, Kadir, Artemis, Hasan  kare asının ArHas ilişkisinde duracakları nokta bu duygunun Gülperi ve Kadir için anlamını ölçtü. Gülperi ve Kadir açısından hem özel durumları hem de anne baba olarak durdukları noktadan zor bir sürecin başlangıcıydı ArHas aşkı. İkilinin aşkına bozulsalar da kendi geçirdikleri süreçler ve tabiki evlatlarına olan tartışmasız sevgileri Artemis ve Hasan’ı anlamaya itti onları. Temelde ilk andan beri kızının duygularını bilen Hasan’dan da şüphelendiğini bildiğimiz Kadir’in ArHas aşkını geçici olabilir diye tanımlamasını yadırgadım sadece. O noktada kadın empatikliğinin daha gelişkin olduğunu yaşadığı şoka rağmen Gülperi ortaya koydu. “Ya değilse, bizim gibi mi olsunlar?” Ana karakter olarak ve kuşkusuz ana aşk olarak dizinin merkezinde olan Gülperi ve Kadir’in şimdilik geri çekilmesine kızanlar bana da kızacak belki ama bence ilk bölümden beri çocukları için hayatından bile vazgeçmeye hazır Gülperi’nin hamlesi tam da ona göreydi. Burada parantez henüz sürgün veren bir aşkı budamak belki onu öldürür ama köklenmiş bir ağacın budandığı yer daha fazla yeşerir. Gülperi ve Kadir aşkı yıllara meydan okumuş bir aşk. Budanmak ne kesildiği yerden yeşermeyi başaracak kadar köklü. Ne kadar engel girerse girsin bundan sonra sadece şiddeti artar. Diğer taraftan bölüm boyunca Gülperi ve Kadir’in imkansıza düşer gibi olan ama daima da birbirinde son bulan halini çok sevdim ben. Hafif kavga halini ama sonra yine yeniden birbirlerini anlamalarını samimi buldum. Son sahneye rağmen sarsılsalar da ayakta kalacaklarına inancım büyük. Zira şu ana kadar Kadir’in Can için babaya dönüşmesini, Hasan için de baba figürü haline gelmesini izledik. Kadir’in sadece Bedriye ile bağı oluşmadı. O da yakın görünüyor. Malum spor arabalı züppemiz pek tekin değil. Ancak Artemis ve Gülperi arasında kurulamayan bağ bakalım nereden sağlanacak. Şeyma’nın ilgili anne, anlayışlı eski eş, yaşadıklarından ders çıkarmış ve olgunlaşmış birey tavırlarından etkilenmiş görünen Artemis’in Gülperi’nin gerçek anneliğine tam da ihtiyacı olan an kuşkusuz Şeyma’nın kendisini amaçları için nasıl hiçe saydığını öğrendiği an olacaktır. Bulumia olduğu bu bölüm ortaya çıkan Artemis’in hastalığı yeni değil. Buna sebep olan etkenlerin gücü hakkında bilgimiz kısıtlı. Aşksız ve anlayışsız bir evliliğin ortasında büyüdüğünü biliyoruz. Babası tarafından koşusuz kabul edilirken annesi tarafından ötelendiğini de biliyoruz. Bu ötelenmenin şiddetini Artemis’in yaşadıklarına rağmen kendisini onun önünde dövdüren Şeyma’dan ölçmek de zor değil. Ama kızın annesine yönelik duygu boşluğu o kadar derin ki, arka arkaya yaşadığı travmalardan sonra ciddi bir hastalığının olması çok yüksek olan empati duygusunu bir anlığına geriye çekmesine neden oldu. Şaşırtıcı mı? Değil. Artemis korkuyor. Parça parça olmuş ailesinin yitip kaybolmasından korkuyor. Babasını paylaşmaktan korkuyor. Neydi? “Sen tanıdığım en muhteşem insansın tabi babamdan sonra.” Babası Artemis için sadece babası değil. Tüm ailesi. Onu başka bir kadınla, çocuklarla paylaşmak, ona asla yalan söylemeyen babasının ona bir şey söylememesi gerçeğiyle yüzleşmek kolay olmasa gerek. Aynı gün içinde üst üste duyduklarıyla, yaşadıklarıyla dağılması belki dizi evreninde sizlere bencillik gibi gelmiştir ama aslında o kadar doğal ki. Bir de bu kız anne ve babasının boşanmasına karşıyken Hasan’dan duyduklarıyla annesinin yaptıklarına şahit olunca “Artemis Kılıcını” alıp adaletini içi kanaya kanaya sağlamış biri. Şimdi tam da inanmak isterken annesine saklanan gerçekler yeniden o kılıcı eline aldıracaktır. Geçen sefer babasını annesinin elinden alan Artemis’in bu kez Şeyma’ya bedeli sadece Kadir olarak kalmayacaktır. Artemis annesinden kendisini de alacaktır.
Bölümün Hasan cephesine bakınca empatinin ilk kez ona doğru aktığı söylenebilir sanıyorum. Gökhan’la aralarında olanlara rağmen Hasan ilk defa kendisi için bir şeyler yapmaya karar verdi. Bu noktada  ikisinin zayıflayan bağı, kopacağına inanmıyorum mutlaka yeniden o kardeşlik kurulacak, Hasan’ın kendisiyle yüzleşmesinde etkili oldu. Artemis’le aşkına sığınan Hasan’ı ilk defa on yedi yaşında gördük. Bedriye’nin anlattıklarına dayanarak çok da okul meraklısı olmadığını bildiğimiz Hasan’ın Taşkınların prensliğindeki kimliğinden ne kadar uzak düştüğünü de görmüş olduk. Bu benim için çok değerli zira avukat olmayı düşünmeye başlayan Hasan’ın feodal kimlikten sıyrılmaya başladığını hissetmek güzel. Burada parantez, Artemis’in çevresiyle ilk çarpışmasında öngörülerimizin doğruluğu da tek tek ortaya çıktı. Hasan’ın Artemis’e duygularını keşfetmekteki gecikmişlliği sadece Kadir değil demiştik ki bölümdeki senin dünyan çok güzel, ifadesi gösterdi ki kendi karmaşık dünyasının belki cahillikle çevrelenmiş bakış açılarının oluşturduğu sancılı kimliğinin hakettiği kişiyi Artemis olarak görmemiş Hasan. Hasan’da Artemis hep bambaşka olmuş. Teknik olarak o dünyanın başka bir parçası olan Selen’i o kadar derin görmemiş demek ki. Artemis’in derinliğinde boğulmaktan korkmuş. O derinlikle başa çıkamamaktan korkmuş. Korkmuş ki uzak durmuş. Bu bölüm “senin baban katil” dediği kıza “ben bir katilin oğluyum beni istemezsen anlarım” derken aslında Artemis’i kırmaktan, onu zor durumda bırakmaktan nasıl korktuğunu, kendisini ona layık görmekten ne kadar uzak olduğunu anlatmaya çalıştı Hasan.  Artemis ise Hasan’a sorulmamışları sorarken genç adamın hayatının akışını hızla değiştireceğinin sinyalini verdi. Artemis Hasan’ı , ailesini, feodal kimiliğini ve defolarını biliyor. Kırıla kırıla öğrendi bunları. Ama Hasan’ın babası gibi kocaman bir kalbi olduğunu , sevdikleri için hayatından vazgeçecek ruhunu da biliyor. Kendi ifadesiyle dürüstlüğünü, muhteşem cesaretini de biliyor. Artemis Hasan’ı içinde yaşadığı topluluğun sığ duygu dünyasının yalancı nezaketinin dışında bir adam olduğu için seviyor. Diğer konular tıpkı dediği gibi sadece sorup öğrenmeye bakar. Hasan sorarsa Artemis onunla o cevapları aramaktan asla kaçmayacaktır. Hasan da o soruları Artemis’le aramak isteğinde zaten. Bölüm boyunca elini bırakmayan Artemis’ten bir an gözlerini ayıramaması, verilen tepkilerin sakinliği karşısında hiç yaşamadığı huzuru hisseden Artemis’in şaşkınlığına inat, gözlerinde sakladığı bu kız gerçekten benim mi bakışıyla en güzel gerçeğim dediği aşka sığınışı bundan. Daha önce sadece yokuş başına geldiği okulun kapısına kadar Artemis’le gelip o okula gidecek olmaya çok da büyük tepki göstermemesi bundan. Hasan için Artemis cidden her şey. Sırdaş, arkadaş, dökülebildiği kişi ve kuşkusuz aşk. Sarıldığında göğsüne sığan “Çillim”  dediği kız hayattaki en büyük değişkenlerinden biri olma yolunda yürüyor. Yine parantez Hasan’ın okul fikrine ikna olma nedeni sonuna kadar Artemis’tir ve bu konu tartışmaya kapalıdır. Şeyma’nın Gülperi ve Kadir’i bitirmeyi öncelikli amaç belirlediği yolda ikinci hedef ArHas aşkıdır bu da net. Peki hastalığı ortaya çıkan Artemis’in hamlesinden sonra ne olacak? Bu kısım tamamen hikayenin bugüne kadar bana anlattıklarıyla ilgili. Keşke değişmeseydi dediğim hikaye anlatıcılarının verdiği mesajlarla ilgili. Bundan sonraki bakış açısına ilişkin yeni bölümü görmemiz gerek. Bundan sonraki kısımda Gülperi ve Kadir’in ilişkisi sarsılsa bile ayakta kalacaktır. Hasan’ın evliliği öğrenmesini beklemiyorum. Hatalı nüfüs kaydı denilerek Hasan atlatılacaktır. Artemis kısmı ise bir süre idare edilip daha sonra Şeyma’nın planlarının ifşasıyla son bulacaktır. Tam da bu sırada Hasan’ın evliliği öğrenmesiyle de iş bambaşka noktalara taşınabilir. Artemis ve Hasan konuşurken , Gülperi ve Kadir neden konuşamadı kısmına gelince. ArHas aşkının güçlenmesi için zamana ihtiyaç var. Bu bölüm bol bol konuşan , paylaşan, birbirini bakışlarından anlayacak halde olsalar da her sıkıntıda birbirlerine sahip çıkmaktan geri durmayan halleri bu güçlenmenin yansımaları. İkisinin aşkının sınanacağı zamana hazırlık. Artemis’in Hasan’a söylemeyeceğini düşündüğüm evlilik sınanmayı başlatacaktır. Fakat aralarındaki bağ onları aynı okulda ve korkarım aynı evde acıttıkça acıtacaktır. Aşk acısı büyüttükçe de hem anne ve babaları için hem de birbirleri için zaten varolan empati duyguları daha da gelişecektir.
Hamiş: Başka bir yolu bulunamaz mıydı bilmiyorum sayın yazarlar. Keşke bırakmasaydınız hikayenizi. Zira sizin anlatınız ne olursa olsun değerliydi benim için. Birbiri içine geçmiş iki aileyi, kader denilen iple iki koldan bağlarken bana göre duygusu, empatisi yüksek bir bölümle veda ettiniz. Baştan beri izlediğim bir kadın hikayesiydi Gülperi. Sonra sonra buraya birkaç sözcük bırakmamı sağlayan Artemis ve Hasan’ın ilk aşkıyla irdeler oldum anlatınızı. Öyle derin, öyle kimlikli bir ilk aşk ve derinlikli bir kız çocuğu yazdınız ki onun ağzından çıkan her sözcükte haklı olsun olmasın onu anlama duygusu yarattınız. Öyle bir oğlan çocuğu yazdınız ki iki arada sıkışmanın, cehaletin onu nasıl parçaladığını hissettirdiniz. ArHas kod adlı bu ilk aşkta aşkın en saf halini anlattınız. Artemis’in ses tonuyla “Teşekkür ederiz”

                                                                                          UmayMasal     

              

2 Mart 2019 Cumartesi

Gülperi- Yanındayım

“Ben, Sen, Siz Aslında Daha Çok Biz,
Korku beklesin varsak biz.
Acı sussun ellerimizde yaşıyorsa biz.”
Zaman konusunda yazan çoğu kişi farklı argümalar üretir. Kimi zamanı alır eğer , büker kimi alır düz bir çizgiye sabitler. Fakat neresinden tutarsanız tutun, ister çekin ister itin, çevresinden dolanmayı deneyin , anlatılarınızda başa sarın bir daha bir daha yaşatın zaman akar. Zaman geçer ve onu yakaladığınızı sandığınız her an avucunuzdan kaçıp savrulur, tozlara küllere karışır bizi önüne katıp sorguların ortasında bırakır. Malumunuz bizim girizgahlarımızı uzun. Neden zamanı aldık Gülperi’nin “Yanındayım” denilen bölümünün en başına koyduk? Metnin altında metin aramayı sevme telaşımızın sirayeti belki. Ya da zamanı kaçırmışların onu yakalama telaşının aşk hali Gülperi-Kadir ikilisinin, zamanı tutup bırakmamacasına onun önüne geçmeye koşan Artemis-Hasan’ın hikayelerinedir bunca sözcüğün akışı.
Gülperi’nin bu haftaki bölümünde acıdan acıya koşarken Hasan’ın peşinde hem yorulduk, hem üzüldük hem acıdık. Paralellik seven hikaye anlatıcılarımız izleyen olarak bizi zorlasa da yine pararlel üzerine paralel kura kura devam ettiler anlatılarına. Önce Hasan’ın babasıyla hesaplaşmasını izledik. Babasını anlamak adına çaba sarf ede ede geldiği noktanın onu paramparça edişine şahit olduk. Taşkın soyadının Hasan’ı defalarca ve defalarca vurmasının kasırgaya dönen öfkesini gözlerinden gördük Hasan’ın. Baba sözcüğünün Hasan için anlamını kaybetmesi anlarına paralel hiç baba dememiş olan Gökhan için bu sözcüğün anlam kazanışını da izledik. Seyit’in oğlu olmanın  anlamını kavrayamadan kimsesizliğine yanan Gökhan’ın anlamlanmaya başladığı ilk sahneleri izledik. Hasan yaşayan babasını kendi benliğinde öldürürken Gökhan’ın bedenen ölen babasının ruhunu ceket gibi üzerine giymesini gördük. Sonra Hasan’a geri döndük. Oradan yeni bir çizgi çektik Artemis’e vardık. Artemis’in annesinin manipülasyonuyla Hasan’ın daha önce geçtiği yollardaki ayak izlerini takip etmesine şahit olduk. Kısaca Hasan’ın da Artemis’in de eksik gedik taraflarını yaratan Eyüp ve Şeyma’nın iki genç ruhta bıraktığı ve muhtemelen bırakmaya devam edecekleri yaraların sızısında yanmaya başlayan Hasan ile henüz yanmanın eşiğindeki Artemis’in hayat çizgilerinin daha da düğümleneceğinin işaretiyle bıraktık Gülperi ve Kadir’in en mutlu gününün kaos denilen girdaba mola veremeden sürüklenişiyle güne devam ettik. Burada parantez. Yazınca masal gibi de izlerken insan düşünmeden edemiyor. Önceden Bedriye’nin atlattığı travmandaki kolaycılığı dile getirmiş daha sonra burdan bir şey çıkacağını umut ettiğimi yazmıştım. Şimdi travma üstüne travma yaşayan Hasan ve Artemis’e bakıyorum, şaşırıyorum. Kaçırılan , yakılmanın eşiğinden dönen , annesini dayak yerken gören Artemis nasıl dayanıyor? Bulumia olduğunu bildiğimiz bu kız onca gücüne rağmen böylesine kırılgan olduğunu bildiğimiz Artemis nasıl bu denli sağlam? Kızının  yaşadığı onca olaya rağmen sadece kendi istekleri için kızının ruhunda bırakacağı izleri umursamayan Şeyma nasıl bir anne? Annesini suçlarken onun günahsız olduğunu öğrenmekle yola çıkan ve değişen Hasan’ın önce amcası, sonra dedesi, halası derken babası ile kopan bağlarının yükü az mıydı da Seyit’in ölümü de o omuzlara yüklendi? Eğer ki Seyit’in ölümü çok hızlı alınmış bir kararsa ki Şeyma ile yakınlaştırılma çabasından öyle anlaşılıyor, neden Hasan’a o da yük edildi? Şimdi Gökhan’la da karşı karşıya geleceği aşikar olan bu on yedi yaşındaki çocuk, hoş çocuk olmasını bırakalım genç olmasına bile asla izin verilmiyor nereye kadar dayanır? Geçen hafta da yazdım. Hikaye çok ağır. Darbe üstüne darbe yiyoruz hem biz hem karakterler. Bu durum da hem bizi hem karakterleri yoruyor. İşin dram yükünü tek cepheye değil de genele yaysak üstüne olayın etkilerini , tepkilerini ölçecek zaman tanısak mesela. Naçizane... Eyüp kısmının artık sonuçlanmasından mutluyum. Fakat hala söylüyorum ilgi çekecek çatışmalar eklenmeli. Büyük bir çatışmaya eklemlenecek küçük çatışmalar tepemize tepemize vuran üç büyük olaydan daha çok sürükler sanki. Karakterlerin konuşamaması da bir başka sorun. En basiti. Hasan annesine Kadir’in nerde olduğunu soruyor karakolda. Orda geçiştirmek yerine Hasan’a kısaca bilgi verse Gülperi çok mu zor? Bilmiyorum. Sanki denemek lazım. Baba darbesi yiyen Gülperi ve çocuklarının kenetlenmesi paralelinde Artemis ve Şeyma’nın yakınlaşması da ilginç bir sahneydi. Şeyma’nın kızının sevgisine oynayacağı belliydi. Fakat öldürücü darbe nereden gelecek göreceğiz. Kadir ve Gülperi aşkı zaman sarmalına takılmış görünüyor şimdilik. Kaçırdıkları zamanı telafi edebilmek uğruna gizlice evlenen çift bu gizliliğin faturasıyla bir süre uğraşacak gibi. Şeyma’nın hamlesi, Hasan’ın yaşadığı olaylar, Eyüp saldırısı ve Can’ın Kadir’i babalığa seçmesi derken son sahnede Artemis ve Hasan’ın aşk itirafıyla sarsılan çift biraz daha dişini sıkacak belli. Burada parantez yine. Gülperi ve Kadir’i durduran şey korkuları. Tabiki şaşırdılar Artemis ve Hasan’ın durumuna. Nasıl refleks gösterecekler göreceğiz. Ben kendi adıma kendi ilk aşklarını kurtarmak için çaba sarf eden Gülperi ve Kadir’in ArHas’ı kurban edeceğine inanmam. Hele o yanlış anlamaya dayalı girizgahtan sonra. Kadir’cim ah ah gollük pası kaçırdın. Hasan’a diyecektin, aşk büyük oğlum ben sana kızamam ama sen de beni anla o zaman ben de senin anneni seviyorum. Sanırım senaristlerimizin Gülperi ve Kadir için daha gürültülü bir ilan planı var. Yine minik bir parantez. Kim ne derse desin ben o dörtlü masa sahnesini çok sevdim. Yanlış anlamanın yarattığı saçma hal, çocukların yaşadığı o mutlu şok, Kadir’in umutlanıp öğrendiği aşkla dumura uğraması, yanlış anlamanın vehametini ilk anlayan Gülperi’nin şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyen bir insanın haline dönüşen ifadesi, üstüne gençlerin ilk aşkın ilk heyecanını paylaşmadaki korkudan önce mutluluğa sonra endişeye geçen hali. Oyunculuklar adına çok güzel bir sahneydi. Bence daha sık otursunlar aynı masaya. Umut vardı o masada hikayenin ana eksenindeki umut eksikliğine rağmen. Bir de Arhas’ın üstüne basa basa söylediği “Biz” vardı o masada. Biz olmaya çalışmanın en zor olduğu zamanlarda kolaycacık bunu yapabilme becerisi vardı.  Ben bize dönüştüğünde yaratılabilen güç vardı.
Buraya kadar bölümdü burdan sonrası ArHas...
Yazma sebebimin bu çift olduğunu daha önce de dile getirdim. Bölümde çok sahneleri yoktu. Bu nedenle kısaca bölümdeki o son yirmi dakikaya sığan sahnelerindeki ArHas’ı kendimce çözüp devam edeceğim. Artemis Hasan’a beklentisizce destek vermeye devam ediyor. Hasan da ne zaman nefes almak istese Artemis’i arıyor. Eskiden yanına giderdi ama ikisi de yetişkinlerin arkasını toplamakla o kadar meşgul ki sanırım görüşmeleri imkansıza düşüyor. Mezarlıktaki sahnede tüm yüklerine rağmen elini tutan Artemis’e gülümsemeye çalışan Hasan’ın Bedriye’nin tepkisinden sonra aralarındaki ilişkiyi resmileştirme çabası da aslında ilginç bir hamle olmuş. Hasan elini tuttuğu kızdan çok emin, Artemis ise babasına yangından sonra anladık dese de baştan beri duygularının gücünü iyi biliyor. Kısaca anne babalarıyla paylaşma durumunun Gülperi ve Kadir’i sarsması çok normal .Kendilerinden bağımsız olarak bile baksalar bu duruma seviyorumdan öte aşığım diye gelen iki genç, ki birinin oğlu birinin kızı, bence sarsıcı. Sonrası ne olacak , bu denli ciddi adımları koşa koşa atan ArHas kendi ilişki düzleminde zamanı nasıl tutacak göreceğiz.
Bu kısım bölümden bağımsızdır. Artemis ve Hasan’ı neden sevdik sorusuna cevaptır. Aşk insanoğlunun yazıyı bulduğu ilk andan beri hakkında en çok yazdığı duygu. Aşkın bir sürü hali var. Yaşa göre, anlayışa göre, kültüre göre. Bazı hikayede aşk tutkuyla kolkola gider bazı hikayede imkansızlıkla, bazısında gidişler kayboluşlar vardır, bazısında bulunuşlar. Ama Leyla ve Mecnun’dan , Romeo ve Juliet’e kadar iz bırakan aşklarda hep aynı şey vardır. İmkansızlıkla sarmalanmış saflık. Artemis ve Hasan bahar mevsimi gibi. Öyle temiz ve zarifler ki. Çocuksular evet çünkü çocuklar. El ele yürümenin enerjisindeler çünkü o yaşta bu değerlidir. İnsanlara ilk aşklarını hatırlatıyorlar, kıyamamaktan beslenen eski zaman aşkları gibiler. Korkuyorlar. Kırmaktan, karşısındaki aşkı örselemekten korkuyorlar. Çünkü aşk aslında böyle bir şeydir. Hasan üstüne basa basa sevgilim dediği Artemis’te tutmasına izin verilmeyen mutluluğu görüyor. Babasına da dediği gibi onca olaya rağmen mutlu olmak istiyor ve bunu ona Artemis hissettiriyor. Seyirci için de gençliklerinin , ilk sevdalarının yansıması ArHas. Seviliyorlar, gerçekler çünkü. Kaçıp kovalama, hissedip utanma zamanlarından süzülüp geliyorlar. Kısaca iyi hissettiriyorlar. İzlerken de yazarken de. Hikaye bunu gereğince işler mi? Göreceğiz. Umalım ki trajedilere kurban gitmesinler. Umalım ki hikayeyi beslemelerine izin verilsin.
Hamiş: Sana da selam olsun Edip Cansever "Masa da masaymış ha"

                                                                                                        UmayMasal