AŞK,BİZ
*“Seni seviyorum
Bunu sana esen yelle söyledim
...
Bunu sana suyla söyledim.
...
Bunu sana korkuyla söyledim,
Bunu sana sevinçle söyledim,
Tiksinerek söyledim, korkunç sözlerle.
Ancak yetmiyordu bunlar bana:
Yaşamdan da öte,
Ölümle söylemek istiyorum bunu sana;
Sevdadan da öte,
Unutuşla söylemek istiyorum sana.”
Aşk acısı... Sözün bittiği , kelimelerin anlamını yitirdiği ya
da tam tersi sözcüklerin kendi anlamlarının dışında anlamlara evrilip yepyeni
cümleler kurmaya adandığı acı. Nedeni nasılı o kadar kişiye özgü ki ,yüklenen
anlamla o kadar bağıntılı ki. Aşk acısı bir kayıplık duygusu. Tamken yarım
kalmışlık hali en çok. Aşk iz. Birinin sende bıraktığı senin birinde bıraktığın
iz. Bu bölüm acılardan aşk acısının ağır bastığı bir evren izledik Meryem’de. Bölüm
başındaki 6 ay sonrasını en sona saklayarak devam edelim yola. Meryem Savaş’a
Savaş Meryem’e itirafın eşiğindeki kapıda tutulmuşken eskilerin hayaletleri
zihinlerini istila edip yine yeniden uzaklaşmalarına neden oldu birbirlerinden.
Savaş aralarındaki sırlar yüzünden Meryem’i tutamadığını söylediğinde aslında
onu nasıl sarıp sarmalamak istediğinin gözlerinden akamayan yaşlarda gördük.
Meryem ise baştan kabullendiği aşkı yaşamaktansa aşkının yaşaması haliyle
ağlaya ağlaya gitti en başta zorla çıkarıldığı kapıdan , baba ocağından içeri
girmeye. Savaş ve Güçlü konuşurken bilse de dillendiremediği gerçek korkaklık
suçlamasıyla çarpıldı yüzüne Savaş’ın. Güçlü Savaş’ın çocuk tarafı, vicdanı.
Adı gibi sevdi mi var gücüyle seven, uğurda canı hiç eden biri Güçlü. Meryem’i
kardeşliğe seçti bir kere. Artık Savaş’a karşı Meryem Meryem’e karşı Savaş kim
haklıysa onun tarafı Güçlü. Diğer yandan Savaş’ın vicdan yükü de Meryem gibi
ağırlaşıyor. Vicdan Tanrı’nın tatlı fısıltısıdır, demiş yazar. Fısıltı yük
üstüne yük ekleye ekleye Meryem ve Savaş’tan yumak yaratadursun, o yumağın
iplerini her hamlesiyle sımsıkı hale getiren Oktay’a Derin’i de ekledik bu
bölüm. Derin’in Savaş’a hissettiği
takıntılı aşk Meryem’e de Sevinç’in
kaderini yaşatmak için eyleme dönüştü. Yok etme obsesif bir içgücü Oktay ve
Derin’de. Beliz’in dediği gibi Oktay’la Derin aynı. Tıpkı Meryem ve Savaş
aynılığı gibi. Aynasal düzlemde Derin’in kendisinde olmayanı ve Savaş’ın
yansımasına dönüşeni, Oktay’ın da Meryem’in yansımasına dönüşeni karanlıklarıyla
boğmak istemeleri bundan belki. Hem Oktay hem Derin o kadar rahatsız tipler ki
kendilerinden memnuniyetsizliklerinin hayattaki karşılığı haline getirdikleri
ve hiçbir zaman seçenekleri olamayacakları insanların yaşamlarını
mahvediyorlar. Oktay hadi bir noktada Meryem için bir zamanlar seçim olmanın hırçınlığıyla
saldırıyor, Derin’in argümanı ne tartışılır. Yalnız iki karakterde dikkat çeken
en önemli unsur anne figürü. Yani hem Oktay’ın hem Derin’in anneleriyle
ilişkilerindeki karmaşık kopukluk bu nedensiz takıntıyı açıklayabilir. Yaşayan
ama olmayan anneler. Diğer taraftan
Savaş ve Meryem’in erken kaybettiği annelere karşın sağlam bir sevme becerisi
geliştirmiş olması da yine karakter yapılarının
ne kadar paralel ve diğerleriyle bir o kadar tezat içerdiğini gösteriyor bence. Kurgu
anlamında bu iyi, tabi aralarındaki kazanma dengesi doğru kurulursa. Derin
Meryem’i öldürmekten son anda vazgeçti. Pencerede gördüğü Ali onu vazgeçirdi.
Aynı zamanda Ali de onu gördü. Bu ayrıntı boşa değildi umuyorum. Derin’in
çabası Meryem’in yine korkarak kaçmasına içerleyen ve uzak durma kararına saygı
duymaya karar veren Savaş’ın bu kararını tuzla buz ediverdi. Meryem’den haber
veren Güçlü’ye çıkışayım derken tüm savunma mekanizması endişe ile kırılıp
döküldü. ‘Ona bir şey olacak diye aklım çıktı Güçlü.’ Bence bu cümle gecenin
aşka dair en güzel ifadesiydi. Öyle ya bir gece önceki tüm argümanlar orada
öylede durmaya devam ederken, Meryem hala bir katil saklarken, üstüne
görüşmemek isterken, Savaş’ın derinden derine bildiği sevgi uğruna saklama hali
hala içini kemirirken, tüm kayıplar, tüm acılar sıcacık yüreklerini dağlarken
yine de sevebilmek... Savaş’ın Meryem’e duyduğu şeyin Sevinç’ten farklı
olduğunu sanırım senaristimiz bu bölüm özellikle anlatmak istemiş. Meryem’in
başkalığı aslında Savaş’ın hissettiklerinin başkalığı. Meryem’in saflığı
aslında Savaş’ın aşkının saflığı. Yaşanmamışlığı, yaşanamama ihtimalinin
keskinliği her an ikisinin duygularını biliyor. Oktay ve Derin araya girdikçe
de o imkansızlık hali yüzlerine vuruyor.
Bu durum uzaklaştırmak şöyle dursun birbirlerine koşmalarına neden oluyor.Kısaca
yumak dolandıkça Savaş Meryem birbirine dolanıyor.
Berk-Beliz-Derin üçgeninde ise olay dönüp dolaşıp tam da düşündüğümüz gibi
Oktay’ın kucağına düştü. Güç saplantılı Oktay yine yeniden Savaş’a ait bir şeyi
şirketin yüzde onunu isteyerek bu konuda malum olan tezimizi güçlendirdi. Tabi bu
tez gereği Meryem ve Savaş yan yana üstüne üstük bir de el ele durursa Oktay’ın kendisi dışında
bir şeyi düşünmeyen ve hızla narsizme dönüşen egosu nereye varır? Yurdal’a
gelirsek çocuklarına bırakabildiği tek genetik miras olarak doğru insanı hayat
arkadaşı seçebilme yetisi dışında şimdilik dipte görünüyor. İlerleyen bölümlerde
kalp krizi yaşaması muhtemel Yurdal’ı Savaş ve Meryem’den uzak tutan Berk-Naz
ilişkisi de dozunda.
İlk sahneyi sona bırakmıştık malum. Altı ay sonra Savaş ve Meryem’i evli
görmemiz en azından oraya nasıl geleceğiz sorusunu sormak adına orijinallik
olmuş. Kaldı ki Furkan Andiç ve Ayça Ayşin Turan’ın verdikleri olağanüstü
resimlerle izleyene güzel bir göz kırpış. Dizi süreç içinde nereye gider
izlediğimiz sezon finali mi final mi olur bilemiyorum. Umudum sezon finali olup
o silahın ilk defa iyi taraftan birine değil de başkasına patlaması. Ne Savaş’ın
ne bizim bir bebek kaybına tahammülü var eminim. En az Savaş ve Meryem kadar
tatlı, enerjisi yüksek çift Burcu ve Güçlü’yü de o nikahta gördük ya şahit
olarak ne gam. Saralım filmi başa izleyelim yolculuklarını . Unutmadan Meryem’in
herkesten kaçarken kendisine yakalanıp Savaş’ı sevdiğini itiraf etmesiyle geçen
hafta özette Savaş’ın verdiği değişim sinyalinin artık kanlı canlı hale geçişi de sağlandı. Savaş’ın
da dediği gibi artık ‘Burdan sonra işler değişti.’ Kendi adıma artık Savaş’ın
zekasını Meryem’in sahip çıkışını çatışma yaşanacaksa da satranç oynar gibi
olmasını bekliyorum. Meryem değişeceğini gösterdi bize. Hadi evren değişsin.
Son demde; Aşk susma ki içimdeki en olmaz olsun. Aşk dediğin yeter mi,
biter mi, susar mı? Aşk ne kadar ense o kadar büyük, ne kadar olağan değilse o
kadar şiddetli. Aşk kimse değil ‘O’ ,aşk
ikilik değil teklik. Korkulara kapıldığım
o iç mezarımda kapatırken tabutumu kendi ellerimle sen değilsin çekip çıkaran
beni, senin içindeki benim. Gözlerimden akan sana doğru ben değil içimdeki
sensin. Soluk aldıransa kendi dudaklarım değil seninkiler. Her öpücük ölüm ve
yaşamın bir araya gelişi. Aşk sende
varolan bende yok. Ben sende yok olan sen de var. Sen kim ben ne? Biz bir bütün
senle ben sadece parça.
Emeklere saygıyla...
*Luis Cernuda
UmayMasal