30 Ocak 2017 Pazartesi
Bodrum Masalı-21.bölüm
Aşk Laftan Anlamaz-28.bölüm
Cesur ve Güzel- 11.bölüm
27 Ocak 2017 Cuma
Poyraz Karayel 77.Bölüm
“Ben bu hayata ne yapmış olabilirim de, durmadan bütün kiniyle bana saldırıp duruyor be Albayım?”
#PoyrazcımKarayel
İnandın, bekledik, oldu… Eee ne de olsa aşkta şüpheye yer yoktur. Ayşegül, Eda’nın bir işler çevirdiğini anlayınca Poyraz’a şüphelerini söyledi ve gerisi çorap söküğü gibi geldi. Eda zaten mecburiyetten yapmaya çalıştığı şeyden yeterince vicdan azabı ve utanç duyarken Poyraz’ın ona ne yapmaya çalıştığını sormasıyla O da eteğindeki taşları döküyor ve birlikte bir oyuna girişiyorlar. Çınar intikamını aldığını, Ayşegül’ün acı çektiğini düşünüp bundan zevk duyarken Nevra’da oğlunun bu intikam hırsından nemalanıyor. Tabii sonrasında Eda, Ayşegül ve Poyraz arasındaki diyalog bir hayli güldürüyor. Poyraz Karayel’in en çok bu yönünü seviyorum galiba salt dramla bizi yormayıp aralara yüzümüzde tebessüm oluşturacak sahneler bırakıyor.
Eda yaşadıklarını anlattıktan sonra Nevra’nın onu çocuğuyla tehdit ettiğini söyleyince Poyraz ve Ayşegül’de ona kızıp, onu yargılayamıyor. Çok kötü bir durum aslında bu düşündüğünde… Yani bir anne - ki o anne oğlu için gözünü kırpmadan her şeyi yapıyor - başka bir anneye - çocuğunu hiç tanımamış bir anneye – böylesine kötü bir oyun oynayabiliyor. Onun çocuğunu kullanıp yapmak istemediği şeylere zorlayabiliyor. Aslında dünyayı anneler yönetiyor… Onların yetiştirdiği çocuklar onların gölgeleri oluyor…
Poyraz ve Ayşegül hiçbir şey belli etmeden Çınar’dan kurtulmaya çalışırken Meltem ondan kurtulamıyor. Geçen bölüm sonunda kendini pencereden boşluğa bıraktığı an acaba zihninin ona bir oyunu mu derken bu bölümün başında kızımızı çöp konteynırında bulduk. Neyse ki oradan ufak bir çatlakla kurtuldu ama Çınar’ın intikam hırsı peşini bırakmadı ve onun hafızasını tamamen kaybetmesine neden oldu. Zülfikar güçlü durmaya çalışıp, ona destek olmaya gayret gösteriyor ama sevdiğinin gözleri önünde eridiğine daha ne kadar dayanabilir bilmiyorum.
Orhan Solmaz gizemi de sonunda çözüldü. Meğer sebep gerçekten de bir kuzuymuş sadece. Bir kuzu bir seri katile gebeymiş ve ortadan kaybolması bir aile faciasına ardından da bir seri katilin doğmasına sebep olmuş. Neyse ki daha fazla zarar vermesine müsaade etmeden yakalandı ama gel gör ki hastanede Meltem ile ahbap olacaklar gibi.
Songül cephesinde çekirge daha fazla sıçrayamadı ve yakalandı. Ayşegül onu Fatih ile görünce ne yapması gerektiğini şaşırdı tabii ki ama Songül kapısına gelip onunla konuşmak istediğinde de geri çevirmedi. Ayşegül’ün de söylediği gibi Sadrettin iyi bir eş olamadı belki ama hiç kimse aldatılmayı hak etmez. Songül oğlundan ayrı kalmak korkusuyla evli kalmaya mecbur olurken hissettiği sevgisizlikten dolayı sığınacak bir liman aradı. Fakat bunu evliyken yapması çok yanlıştı. Ayşegül ona kararını bir an önce vermesi gerektiğini söyledikten sonra eve geldiğinde bir baba ve oğul gördü karşısında. Tıpkı Bahri’nin Sadrettin, Hasan Yağmur’a sarılırken hissettikleri gibiydi. Bahri’nin gözlerinde gurur ve mutluluk vardı. Songül’ün gözlerinde ise bir parça mutluluk fazlasıyla kararsızlık ve kaybetme korkusu… Ben Sadrettin ve Songül’e iyi gelecek şeyin Hasan Yağmur’un saf sevgisi olacağına inanıyorum… Hâlâ umut var.
Nevra’nın kaybetmesine, hissettiği öfkenin etrafa saçılmasına tanık olduk bu hafta. Poyraz’ın o buluşmaya gitmesi, fotoğraflarını çekmesi onların deşifre olmasına bir adım daha yaklaştırdı. Tabii o fotoğrafları çekmek ona pahalıya mal olacak gibi…
Kötü anne gölgelerinin başka hayatları nasıl kararttığı, insanların aralarına nefret ve nifak tohumları serpip nasıl savaşlara sürüklediklerinin ufak bir ayrıntısıydı bence onlar…
Gelecek bölüm Poyraz’ın Ayşegül ve Sinan’ı kurtarmak için verdiği çaba, Nevra ve Bahri’nin düellosuna şahit olacağız. Yine heyecan dorukta ve yine merakla yeni bölümü bekliyoruz. Sonunda iyilerin kazanacağı umuduyla…
Sevgiyle, sağlıcakla kalın…
Frezya
26 Ocak 2017 Perşembe
Bodrum Masalı- 20.bölüm
22 Ocak 2017 Pazar
Aşk Laftan Anlamaz-27.bölüm
Hayatın büyük bir bölümünde alışılagelmiş olan aşkları yaşasak da alışılagelmişin dışında kalan aşkları anlatır kitaplar, filmler, müzikler. Aşık olmaksa sanıldığı kadar kolay değildir. Aşıklığı taşımaksa aşık olmaktan daha da zordur. Çünkü aşk gerçekten emek ister, ona narin bir çiçeğe bakar gibi bakmak sulamak gerekir. Aşk ilişkilerinde duygular hep aynı oranda kalmaz. Değişkendir. Aşk zaman zaman tutkudur, kimi zaman şefkat, kimi zaman öfke, kimi zamansa salt sevgi ve anlayış. Bazen derin sularda boğulmuşluk hissi, bazen ılık bir meltem. Bu girizgaha sebep çiftimiz Hayat Murat’a gelirsek, bu hafta taze bir çiçek kokusu, narin ama güçlü bir ağaç gibiydiler. Henüz bölüm başında Emre’nin teklifini Murat’a söyleyen Hayat, ilişkisinde yeni bir sırra neden olmadı. Dik durdu. Murat ise haklı olarak Emre gibi takıntılı bir adamın karısından uzak durmasını istiyor. Bu noktada Emre’nin akıl sağlığıyla ilgili ciddi kaygılarım var. Zira halihazırda aylardır evli olan bir kadını tutup yeniden kına, düğün yapıyor diye kıskanmak ve burdan tribe girmek garip ötesi kaçıklık. Hayat’la Murat’ın yatakodasına konan kutuya gelince geçen haftadan tahmin ettiğimiz gibi Derya’nın kurduğu bir oyun bu. Murat bu oyuna gelir mi? Emre’nin bu hafta söylediği ‘Bazen Murat her şeyi biliyor mu diyorum’ repliği bir acaba yaratıyor. Murat zeki ve soğukkanlı bir işadamı. Murat’ın yumuşak karnı ailesi ve Hayat. Emre’nin iş merkezli hamlelerini kıskaçlığına rağmen doğru okuyabilecek zekaya sahip ki bunu anne olayında tüm kırılganlığına rağmen bize gösterdi. Bakalım sonuç ne olacak?
Hayat’sa bir başka kırılganlıkla çıktı karşımıza. Kızımızı hep sevgi dolu bir ailenin ortasında düşünmüştük. Annesi ve dedesini referans alınca da geleneksel fakat koruyan kollayan hatta çok seven yanında olan aile imajımız sağlamlaşmıştı. Ancak bu hafta gördük ki Hayat’ın da baba konusunda bir terk edilmişlik duygusu var. Abisinine patlarken kimin için kimden vazgeçiyorum ki duygusunu o kadar hissettirdi ki Hayat. Bir an yutkunduğum doğrudur. Hande Erçel’e kanıyla canıyla Hayat’ı hissettirmek için uğraşısı için tebrikler. Yarayı anlamaz yaralanmamış olan mantığından Murat ve Hayat’ı bu kadar birbirine dolaştıran aşk yumağında bu duygunun yani terk edilmişliğin olması sanırım yadsınamaz. Olsa da yok gibi olan babaya karşılık asla terk etmeyen Murat; zaten çekip gitmiş olan anneye karşılık acı çekmesine rağmen işkence gibi durumlara göğüs gerip asla gitmeyip acısıyla orda yanıbaşında bekleyen Hayat. HayMur’u aşk yapan bu sanırım. Diğer tüm katmanlarla beraber. Korkunun en güçlü canavar olduğunu biliyoruz. Geçtiğimiz hafta korkularla sınanan çiftimiz bu konuda ders almış gözüküyor ki Hayat’ın abisi geldiğinde korkularına rağmen Hayat , tehditlere rağmen Murat geri adım atmadı. Bu arada Bülent Parlak diziye renk katmış. Hem açtığı yeni yollar hem de her sahneyi köpürtme becerisi bence Aşk Laftan Anlamaz açısından oldukça yararlı olacak. Ben Metin Akpınar’la karşılıklı sahnelerini merak ediyorum. Hayat’ın restinden sonra geri adım atan abinin isteğiyle girişilen kına, gelin hamamı ve fotoğraf çekimizde bence en hoş detay ekibin birlikte gerçekten eğlendiğini, başta Hande Erçel ve Burak Deniz olmak üzere tüm ekibin arasındaki enerjinin ekrandan yansıdığını görmemiz oldu. Çiftetelli oynayan Murat inanılmazdı. O kadar içten, doğal ve eğlenceliydi ki ekran karşısında yüzümde bir gülümsemeyle izledim. Zaman zaman da kahkaha ile güldüm. Leyla, Hazal, Derya ve Emre’nin yarattığı gerilimleri minimalize etmiş daha çok dizimizin sevimli ve iyi niyetli kahramanlarına odaklanan bölüm oldukça rahatlatıcıydı. Bir taraftan acaba bundan sonra entrika sarmalında kaybolur muyuz diye endişe duyarken elindekine bak ve keyif al dediğim sahnelerle doluydu bölüm. Derya’nın Aslı Doruk aşkına müdahale edeceğini elbette biliyorduk. Bunu bir rakibeyle yapması da sanırım izleyenleri şaşırtmamıştır. Sonuna kadar annesine, yapabileceklerinin bilincinde olmasına rağmen, sahip çıkan Doruk hem Aslı’nın önceki bölümlerde duyduğu sır hem de annesinin Murat’ın arkasından çevirdiklerini öğrendiğinde nasıl bir tavır alacak ben de merakla bekliyorum. Haşmet Dede’nin dönme sinyalini almamız bu hafta açısından en sevindiğim unsurlardan biriydi. Zira Haşmet Dede ve Azime Babanne varlığı dizinin güzel değerlerinden. Önümüzdeki hafta olaylı olacak gibi lakin Hayat ve Murat’ın telefonsuz ve kayboluşun eşlik ettiği balayı biraz çiftimizi olaylardan uzak tutacak gibi. Umudumuz bu yani.
Şimdi gelelim aşk güzellemesine dönüşen son sahneye. Haftalardır tırmandırılan ve kıskançlık, öfke gibi duygularla beslenen HayMur kavuşması sandığımızın aksine bir tavırla nihayetlendi. Aşkla dokunmaya kıyamayan, gözleriyle aşklarını birbirlerine akıtan, bir parça ürkek, bir parça karşısındakinin hayal mi gerçek mi olduğundan emin olmaya çalışan Hayat ve Murat vardı taş evde. Aşk çalkantılı bir unsur. Hayat ve Murat gibi baskın kişilikler üzerinde bu çalkantının şiddeti daha da yüksek oluyor. Zaman zaman özellikle Murat açısından depresif noktalara sürüklenen bu aşkın kavuşumunun nahifliği, şiddetten ve tutkudan çok sevmenin, teslim olmanın duygu olarak baskın olduğu bir sahne izledik. Mum denizinin ortasında ben zaten yanmışım, senin uğruna pervane olmuşum,kanatlarımı yaksan da sana uçmaya devam edeceğim der gibi bakan Hayat ve Murat bana göre bir bütün oldu artık. Bir de o sahnede minicik bir damla gözyaşı görseydim sanırım ritüel tamam olacaktı benim açımdan. Son demde; yangınlar gibi aşkta bir yalım ile başlar. Ardından tutuşma ve nihayetinde aşk denizine dönüşme gelir. Alev önemlidir zira bundandır mumun alevi başının üzerinde taşıması. Asıl yanış içten gelir. Alev ruha düşmeye görsün o ateş tüm varlığı kaplar ve kendinden başka bir şeye yer bırakmaz. ALA fanlarına ve senaristlerimize destekleri için teşekkürler ve tabiki tüm emeklere saygıyla...
UmayMasal
20 Ocak 2017 Cuma
Poyraz Karayel 76. Bölüm yorumu
Şunu belirtmeden geçemeyeceğim pet shoplardaki hayvanların yerinin kafesler değil doğa olduğunu ve aslında onların da duygularının, dillerinin olduğunu çok güzel anlattı bu hafta bize Meltem. Çünkü onlar bu dünyada çoğu insanda bulunmayan merhamet ve sadakat duygusuna sahipler. Onları görmezden gelmememiz gerktiğini hatırlattı. Bizlerin nasıl karnı acıkıyorsa ve yine bizler nasıl sıcak bir ortama ihtiyaç duyuyorsak onların da aynı şeylere muhtaç olduğunu gösterdi…
Ve Orhan Solmaz… Bilmiyorum ama ben bu Orhan Solmaz olayının ucunun Nevra’ya dayandığını düşünüyorum. Dedektif Sinan onun aşk mektuplarını bulduğunda mektupların sonunda O.S yazıyordu… Bu O.S sanki Orhan Solmaz gibi geliyor bana… Yani Taşkafa ve Nevra’nın bir geçmişi olabilir tabi bu sadece bir fikir. Gerçi sonunda bizim seri katil başörtülü bacımız Taşkafa’ya “Kuzum nerede?” diye sordu. Biz bir aralar Taşkafa ile birlikte takılan kuzuyu masum sanıyorduk ama masum da olmayabilir.
Ümran bu hafta oğluna yaşadığı acıları anlatınca İsa'nın yaptıklarından duyduğu pişmanlık bir kez daha gözlerine yansıdı. Sevmediği bir adamla küçük yaşta evlenmesi, her gün dayak yemesi, hamileliğinin kocasından yediği dayaklar yüzünden sonlanması... İsa, babasının annesine yaptığı eziyeti öğrenince bir kez daha yaptığından pişmanlık duydu. İsa'ya şu hayatta bir onu kucağına aldığında bir de Taşkafa ile evlendiğinde yüzünün güldüğünü söyleyince anladı annesinin aslında ne kadar çok acı çektiğini. Bahri orada İsa'ya; "Baba seni bu dünyaya teslim eden değil, sana bu dünyada sahip çıkandır." Dedi. Haklı değil mi? Baba bize bu dünyada kol kanat geren, güçlü kollarıyla saran, bizim kahramanımız olan değil mi zaten? Bazen gerçekten seni bu dünyaya teslim eden sana babalık yapamaz ama seni her türlü kötülülten korumak için çabalayan bir adam sana baba olur... Neyse ki İsa'da farkına vardı ve yeniden babasının güçlü kolları, annesinin kanatları altına sığındı.
Son olarak Songül... Sadrettin bir şeylerin farkına vardı fakat Fatih hedef şaşırttı ve bu seferlik paçayı yırttılar ama çekirge bir sıçrar iki sıçrar... Ve o son sıçramada bu defa olduğu gibi kolaylıkla atlatamayacakları aşikar...
Heyecanla Poyraz - Ayşegül cephesinde gelişecek olayları, Nevra'nın yeni planlarını, Taşkafa-Orhan Solmaz gizemini, Meltem - Zülfikar akibetinin ne olacağı ve daha fazlasını bekliyoruz. Umarım kötülerin kazanıp, iyilerin yine acı çektiği bizlerin ciğerinin solduğu bir bölüm olmaz...
Sevgiyle, sağlıcakla kalın...