Kanatları sizi sardığı zaman, ona
teslim olun. Tüyleri arasında gizlenmiş kılıç sizi yaralayacak olsa da. Hem aşk
sizinle konuştuğu zaman, ona inanın. Bahçeyi tarumar eden kuzey rüzgârı gibi
darmadağın etse de düşlerinizi sesiyle. Çünkü
aşk taçlandırdığı gibi çarmıha da gerer sizi. Hem besler büyütür hem de budar
sizi. – Cibran
Aşk kendisinden başka hiçbir
duyguya yer bırakmayan güçlü bir duygu. Acısında da mutluğunda da sadece
kendisini gerçekleştirme peşinde uçlarda gezinen bir his. Geçtiğimiz hafta
mahkeme salonunda bıraktığımız Türkan ve Somer arasında da fırtınasında da
huzurunda da güçlenerek ilerliyor. Hoş Türkan cephesinin bir süredir umudun istiridyesine
saklanmış aşk yaşadığı her türlü acıya rağmen büyümekteydi. Lakin Somer
cephesinde işler karmaşık ilerliyordu. Türkan’ın ayrılma kararının ardından Somer
ciddi bir dönüşüm geçirdi. Bunun temel sebebi Mine ile olan ilişkisinde bulamadığı
güveni Türkan’da arama çabası mı vardı yoksa Mine ile yaşadığı aşk değildi de sadece
annesine başkaldırmak için seçtiği bir acı verme hikayesiydi de Türkan savaş baltalarını
çıkarınca mı kıymetli oldu bilemiyorum. Teknik olarak hikayenin bize anlatmaya
çalıştığı Somer’in aslında Mine’ye aşık olmadığı ama tanıdıkça yavaş yavaş vurulduğu
hatta benim tabirimle denize koşan nehir gibi akmaya başladığı Türkan’a
sırılsıklam aşık olduğu amaaa… Şimdi burada küçük bir eleştiri. Aç parantez: Birazdan bölümdeki dönüşüme ilişkin mesajları
kendime göre çözümleyecek olsam da Somer’in Türkan’a sevgisinin ne noktada
dönüştüğü seyirciye anlatılmalı diye düşünüyorum. Kapat parantezi.
Mahkeme salonunda tam da beklendiği
üzere Somer boşanmayacağı söyleyerek Türkan’ın kopartmakta kararlı olduğu pamuk
ipliğini sımsıkı tuttu. Aralarındaki gerilim ne kadar yüksek olursa olsun bu
hamle Somer’in Türkan’dan kolay
vazgeçmeyeceğinin ilk işaretiydi. Sonrasında gelen ev hamlesi, Rüçhan’a
ardından Mine’ye verilen ayar geçen
hafta kararlı olacağına dair söylediklerini haklı çıkardı Somer’in. Yetmedi defalarca
ve defalarca red yese de ev tuttu ardından eline tutuşturulan yüzüklerle kalsa
da yeni yüzüklerle Türkan’la devam etmekteki kararlılığının arkasında durdu. Sanıyorum
Türkan’ın burada Somer’e yüzükleri teslim etmesinin metaforik bir anlamı var. Zorunlu
evliliklerinin simgesi Türkan’ın parmağındaki o iki yüzük. Galiba Somer yüzük
bile takmıyor. Denizin bilgeliğinden beslenen çiftten önce Türkan’ın kalbi
denize gönderildi. Ardından Türkan’ın taktığı gösterişli Korman tek taşı ve
alyansı. Sonrasında Somer’in hem kendisine hem de Türkan’a aldığı gösterişten
uzak alyanslar, bu evliliğin Somer için de artık zorunluluktan gerçekliğe evirildiğinin
hatta istendik hale geldiğinin somut göstergesi. Diğer taraftan en az Rüçhan
kadar evladının ne istediğinden çok etrafa odaklanan Nesrin de Türkan’ın hiç de
sandığımız gibi mutlu, huzurlu bir ortamda büyümediğinin kanıtı gibi. Türkan sorun
yaşamamış çünkü sorun yaratmamış. Annesi neye karar verirse ona tamam demiş. Şimdi
Somer ve Türkan’ın aslında ne kadar benzediğinin bir başka noktasında
duruyoruz. Somer’i taparcasına seven ama hayatını zapt eden Rüçhan, ona hayır demeye
çalışan ama yakalandıkça onun hükmüne boyun eğen Somer ve sevgiden başka dil
bilmediği için hayır diyemeyen Türkan. Aralarındaki duygu her şeyi kaplamaya
başladıkça ikisi için de isyan bayrağını açmak annelerinin baskılarına direnmek
çok daha kolay olmaya başlamış sanki. Çünkü aşk kendi isyancısını yaratır. Türkan
ve Somer açısından da o isyancının ilk muhatabı anneleri. Evet aralarındaki
pamuk ipliğini anneleri bağladı ama artık pamuk ipliğinden gümüş sicime dönüşen
bağı kendileri oluşturdu. Arkadaş oldular, sırdaş oldular, sonunda sevgili olmaya
doğru yürüyorlar. Sevgi, bir farkına varma halinin karara varma haliyle
çakışması. İkisi de bu çakışmanın tam ortasında karşı karşıya duruyor. Henüz el
ele olma kısmını göremesek de görmek için çok da vakit olmasa da Türkan ve
Somer’in ruh aşinalığından dönüşen aşk pek çok biçimiyle ikisini sarsacak. Diğer
taraftan ikili için seçilen evin de su
gibi olması şahane bir detay. Umarım Somer ve Türkan’ın kendisine dair
alanı olur o ev. Mine ve hamileliği düşünülürse çok uzun süremeyecek teslimiyet
anları umarım o alanda olur. Çünkü bu hafta ve önümüzdeki bölümde aile bağları
çok yara alan alacak olan Türkan’ın ben kalacağını düşünmüyorum. Giden taraf
olacaktır. Geçtiğimiz bölümde Mine’nin oyununa gelen Türkan’ın ,ki burada bir
parantez bence çok gereksiz, saçma bir olaydı, bu hafta ailesiyle sınanacağı
ortada. Türkan’dan kolay vazgeçmeyecek olan Somer açısından iki ilişkisinden
hissettiklerini kıyaslaması için sonunda da eğer ortaya çıkarsa Mine’nin kötü
niyetinin tüm çıplaklığı ile ortaya serilmesi adına iyi hamleye dönüşebilir bu
saçma sahne. Acı çekiliyor bari bir faydası olsun. Bu fayda sadece Türkan’ın
Somer’e dönüş yolu olmasın. Kuşkusuz Somer’in Türkan’a inanması çok kıymetli
ama başka katmanları da açılsın.
Somer için baştan beri
sahiplenilen Türkan’ın ruhunda yarattığı dönüşümü iskele sahnesinde bir parça
görmüş olmak da güzeldi aslında. Yine suyun
içinde, denizle hatta güneşle iç içe sahnede. Ne dedi: Alışırdım. Bitti dediğimde
bitseydi keşke. Bitmek söylemek kadar kolay değil. Olsaydı keşke. Direnişimi kıran
yürümem gereken yolu anımsatan sesini, güzel yüzünü unutamıyorum… Türkan’ın Somer’in ruhunu okuyan ve içindeki
kırgın çocuğu sarıp sarmalayan saf sevgisi Somer’i korkuttu. Direnmesine neden
oldu. O direniş kırıldı. Ardından elinde yüzüklerle “Ne istiyordum ben? Neyi arıyordum?
Neyi kaybediyorum şimdi? Neden acıdan çok korku var içimde?” diye sorarken kendine;
en başında Mine’ye sevgisiyle ona dönmek isterken onunla hayat kurmak için yol
ararken şimdi Türkan’ı ve sevgisini kaybetmekten, kendisiyle ilgili gelecek
hayali kuramadığını söyleyen Türkan’la aile hayali kurup o hayalin altında
kalmaktan korkan Somer’e dönüştüğünü anlıyor aslında. Çünkü kaybetmek üzere
olduğunu fark ettiği tam da Türkan’ın Korman hanesinden kaçarken iç sesiyle
söylediği şey: “Umarım, yüreğin sana ışık olur, ses olur da bir gün hiç bulamayacağı bu sevgiyi elinin
tersiyle nasıl ittiğini hatırlatır.” Çok sürmedi Somer’in anlaması.
Son olarak; aynılık bazen en
büyük tezattır. Güvenle sınanan Somer’in Türkan’ı ona olan güveninden vuracak
olması tamamen aynılığın keskin yüzlü bıçağı. Sırtına açılan yaralara alışık
olan Somer’in Türkan’a açtığı yaranın kendisinde yaratacağı kanamaya hazır olup
olmadığını da göreceğiz. Somer’in yaralarının sızısını kendi acısı bilen Türkan’ın
bu konuda ruhunun hazırlığı malum. Acıyacak ama ayakta kalacak. Peki Somer… Aşk
çarmıha gerendir.
UmayMasal