“Tanımak haddinden fazla şefkatin sızısını. Yaralanmak kendi aşk idrakinizle; kan ağlamak isteyerek ve sevinçle.”- Cibran
Aşka dair en önemli ayrıntı aşkın
kendisinden başka hiçbir şeyi barındırmadığıdır. Kendisinden başkasını vermez
kendisinden başkasından da almaz. Rotasını çizemezsiniz çünkü aşk kendi
rotasını çizer. Kendisini gerçekleştirmek için o rotanın doğrultusunda ilerler.
Selam sevgili okur. Aşka dair
hikayeler içinde bir yerinden bağ kurduğumuz Türkan ve Somer’den devam etmek
üzere buradayız. Sezonun son bölümünde toplam hikâyenin orta yerinde tüm
düğümlerin atıldığı noktadaki Türkan Somer aşkının derinlik kazanışıyla,
ayrılık olmadan eylüle kadar uğurladık çifti. Adım adım bakalım mı bölüme?
Haydi takıl peşime belki kendine dair izler bulursun yazının bir yerlerinde.
Geçtiğimiz hafta aşka teslim
olan, yıldızlardan dilek tutan, çocukluk yaralarını birlikte sarıp sarmalayan,
sevgiden sarmalanıp uyumayan, denizin kalbinde kucak kucağa kalan Türkan’la
Somer’in en keyifli oldukları anda öğrendikleri satış haberiyle sarsıldıkları
yerde kalmıştık. Türkan’ın gözleri babasının yaşadığı kırgınlık ve çaresizlikle
dolmuştu. Bu hafta iki sevgili bu çaresizliğin sebebinin Rüçhan Hanım olduğunu
öğrendi. Tıpkı Sadık Baba’nın dediği gibi Türkan ve Somer’in birlikte olmaması
için bütün kozlarını oynuyordu Rüçhan Korman ki oynamaya da devam edecekti.
Durumun netliği karşısında Türkan’ın Somer’e tepkisi “Ayrılalım.” oldu.
Geçtiğimiz haftalarda “ne olursa olsun elini bırakmayacağım” dediği Somer’e hemen
ayrılıktan bahsetmesi garip gelebilir ama Türkan’ın Rüçhan Korman’ın
yapabileceklerini en iyi bilen kişi olduğunu da unutmamak lazım. Türkan’a
işkence eden, ailesinin adını hırsıza çıkarmaya kalkan Rüçhan’ın ne kadar
tehlikeli olduğunu biliyor Türkan. Diğer taraftan Somer de annesinin
yapabileceklerini biliyor ama Somer’in bildiği başka bir şey daha var. Somer bu
kez annesine ne kendisini kurban etmek istiyor ne de sevdiğini. Türkan’ a
hissettiği duygunun tanımının aşk olduğunu biliyor Somer. Türkan’ın onun tamamlayıcısı olduğunu da
biliyor. Türkan’ın korkularını tam da bu nedenle göğüslemekten kaçmıyor.
Ayrılık sözcüğünü bile istemiyor aralarında. Türkan’ın Somer’in hayatına
getirdiği koşulsuz sevgi Somer için çok kıymetli ama bu kadar değil. Çünkü
Türkan sadece koşulsuz bir sevgiyi getirmedi Somer’in hayatına aile
sıcaklığını, sarıp sarmalamanın önemini, umutlanmanın nasıl sıcacık bir duygu
olduğunu da getirdi. Sevdiklerin için savaşmanın ne kadar değerli olduğunu
öğrendi Somer Türkan’dan. Tam da bu yüzden bölüm boyunca Kalender evini
Rüçhan’a kaptırmamak için savaştı. Ama Fatih’le ama Rüçhan’la. Türkan’a da
artık ailen benim ailem dedi. Oğul olarak da bağıra basıldı. Diğer taraftan
Rüçhan’ın Türkan’a beslediği nefretin hızla büyümesine de şahit olduk bölüm
boyu. Nefretin büyüme nedeni bize Özer Baba’nın ağzından Türkan’ın Somer
üzerindeki etkisi ve Rüçhan tarafından bu etkinin yansıması kopuş olarak ifade
edildi ama… Kusura bakılmasın. Bu köklü nefret ikna edici değil. Evet Rüçhan
kendi kader yoldaşı olarak gördüğü Türkan’ın gidişini ona ilk isyanı olarak
yorumladı. Öncesinde altın krizi çıkararak ki bile isteye yaptı bunu derdi
Türkan’ı korkutarak ailesiz bırakmaktı. Rüçhan kendi yolundan giden bir Türkan
istedi ama bir yerinde Türkan o yolu terk etti. İşin garip tarafı yolu terk
ettiği an Somer’in parçalanmış ilgisi bir anda tamamen Türkan’a odaklandı. Parçalanmış
ilgi ile anlatmak istediğim şu: Somer Türkan’la evlendiğinden beri
ilgileniyordu. Bir yerinden Türkan onun hep ilgisini çekti. Şarkı söylemesi,
dürüstlüğü, sevme şekli, ailesi, güzelliği… Bütünlüklü olarak değerlendirmese
de bunca şeyi teker teker yakalamakla tanıdı Türkan’ı. Sonra Türkan gidince
anladı ki yavaş yavaş hayatında önemli bir yere sızıp yerleşivermiş Türkan.
9.bölüm hezimetini de duygularından kaçma olarak yorumlamak istiyorum zira
başka türlüsü gelinen yerde makul görünmüyor. Neyse Somer ev telaşına düşmüşken
bana göre bölümün en önemli yüzleşmelerinden biriyle karşılaştı. Mine ile. Mine
ve annesinin itişmesinin ortasında ne olduğunu anlamaya çalışırken Somer
kafalardaki soru işaretlerine de cevap verdi. Daha önce ben nasıl baba olacağım
telaşıyla beklediği çocuğa dair şüpheleri kendisine dair netleşince Somer
sanılanın aksine çok mutlu olmadı. Verdiği tepkinden anladık ki Somer, Türkan’a
yürümeye karar verdikten sonra o çocuğun kendisinin olmamasını tercih etmiş. Lakin
yine de sorumluluk almaya eyvallah demeyi de ihmal etmeyen Somer cümlesini de
şöyle tamamladı: “Benden bir şey bekleme. Çünkü artık benim kalbim de aklım da
Türkan’a ait.” Bu cümle önemli. Türkan’ın bölümler önce Somer’e “Aklın ve kalbin
başkasında değil mi?” sorusunda Mine’ye dair evet diyemeyen Somer, Mine’ye
Türkan için kolaylıkla bunu söyleyebildi ve yolunun ayrıldığını da ekledi. Kuşkusuz
dinamikleri farklı ilişkilerden bahsediyoruz ama izleyen açısından Somer’in
Türkan sevdasının daha başka bir noktaya ilerlediğini görmek önemli. Kalenderlerin
evinde küçücük koltuğa sığmaları, birbirleri olmadan uyuyamamaları, mutfakta
birlikte yemek yapmaları bunlar minik ama özel anlar. Çünkü Somer’in Korman
kibrinden Türkan için nasıl sıyrıldığının kanıtı. Fatih’e karşı, Mine’ye karşı
hatta Rüçhan’a karşı kolayca ortaya çıkan Somer Korman kibri, Türkan ve sevdikleri
söz konusu olunca yok hükmünde. Diğer taraftan bir diğer güçlü yüzleşme de Somer ve Rüçhan arasında yaşandı. Mine konusunda dahi annesine direnemeyen Somer artık annesinin fikirlerini umursamıyor. yaptırımlarını da. Söz konusu Türkan'sa Somer Rüçhan'a direniyor. En tepeden tehditlerle üstelik. Çünkü bu aşk onu özgürleştirdi. Hem aklında hem kalbinde tek çünkü. Onun için Türkan çok anlamlı. Her biri için ayrı ayrı feda edilebilir pek çok şey. Ki etti de. Kalenderlerin evinin kurtulması için bizim mavi
panjurlu evin harcanmasına içerlesem de doğru olan doğru olandır. Sonuçta ev
kurtarıldı. Devamında iki güzel sahnede iki güzel dans izledik. Biri Somer’in
Türkan’da evliliklerine dair tüm kötü anıları silme çabasının ürünü evlilik
teklifi, diğeri küçük düğün merasimi. Burada parantez bazı noktalarda aksadığını
da düşünsem öyle güzel paraleller kuruluyor ki hikayede bu hoşuma gidiyor. Örneğin
Somer evin babası gibi balık getiriyor Kalenderlere, Türkan’la pişirip onca
kedere rağmen neşeyle kocaman bir aile sofrası kurabiliyorken aynı anda belki
aynı ağdan çıkan balığı sorunsuz hayatına sorun kata kata tek başına yemek
durumunda kalan Rüçhan yalnızlığı. Yine Somer’in Türkan’la her anında o yaşayamadığı tüm
çocukluğu ortaya çıkarması ve muziplikleriyle karısını güldürüp öpüp koklaması.
Sevgisini ona göstermekten asla sakınmayan, bencil davranmayan Türkan’a aynı
tondan cevap veriyor Somer. Kaldı ki aralarındaki saflığın simgesi balonlarla
yapılan evlilik teklifinden sonra edilen dansın tutkusu, yine derinleşen ve
büyüyen aşkın izi. Burada yine parantez. Yönetmenin yakaladığı, oluşturduğu
sekanslar inanılmaz sanatsal bu ikiliye. Cem Adrian eşliğindeki dans sahnesinin
çekimleri muhteşem olmuş. Türkan- Somer aşkı gibi. Hem yüzlerinden, gözlerinden,
hikayelerinden gün gibi açık hem de gizli, kendilerine dair. Hem masum hem
tutkulu. Son sahne zeybekte de yine küçük dokunuşlar çok keyifli. Öncelikle bir
su çifti olduğunu hep yazdığım Türkan Somer’in denizin içinde oynuyormuşçasına
hem de “Deniz Üstü Köpürür” le oynaması çok manidar. İkincisi Somer’in Türkan’ı
dansa kaldırırken söylediği cümle “Sadık Baba düğünde Türkan’la siz oynarken çok
özenmiştim.” Somer’cim evlenmeyi istemediğin kızın babası ile dansına özendin
demek. Özenmek keşke barındırır derler. Neyse ‘keşke bırakmama telaşın’ demek
sana da hizmet ediyor. Diğer taraftan Somer’i artık Türkan’dan ayıramayacağını
Mine bile anlamışken saldırısına onu dahil eden Rüçhan’ı yeni sezonda karma
vuracak gibi duruyor. Çoğu kişinin aksine üvey abi olayının TürMer açısından
değil de Korman cephesi açısından büyük sarsıntı yaratacağını düşünüyorum ben. Nesrin
sahnesine ayrı bir parantez. Sezonun başından beri evlatlarının hayatını gasp
eden iki anne izledik. Biri sevgi ile yaptı bunu biri tehditle. Rüçhan öyle
kibirli ki oğlunu adım adım kaybettiğinin farkında değil. Sanıyorum ikinci
sezon bu kaybı tümden yaşadığında ne olduğunu anlayacak. Ki karakterin geldiği
noktaya bakınca, memnun değilim durduğu net karanlıktan, Rüçhan’ın sert düşmesi
lazım. Nesrin’e gelince, o cidden sert düştü. Bir anda yüzleştiği Türkan Korman
gerçeği kendi çocuğuna yaptığı kötülükle de karşı karşıya bıraktı onu. Hemen öncesinde
Fatih’le yaşadıkları da burada yaşadığı yıkımın gücünü arttırdı. Yetmedi Somer,
Mine ve bebeği öğrendi. Yetmedi bahçede tüm bu imkansızlığın ortasında karısını
mutlu etmek için evin hissesini alan aşık Somer’le ona en başından beri aşık
olan kızı Türkan’ın dans ederken yaşadığı mutluluğu gördü. Bu kocaman düğüm
geldi Nesrin’in kalbinin üstüne çöktü. Şimdi ne olacak? Göreceğiz ama ben
Türkan ile Somer’in yaşayacağı o büyük hesaplaşma öncesi ilişki anlamında
köklenmesini görmek istiyorum. Bunu da öyle hamilelikle filan değil
konuşmaları, birlikte sahneleri, birbirleri için vazgeçtikleri ve seçtikleriyle
görmek istiyorum. Sahneleri kesintisiz olduğunda youtube’dan da anlaşılacağı
üzere etkileri büyüyor. Konuşabilen, dertleşebilen bir çift TürMer. Bu kullanılmalı.
İlişki güçlensin ki yaşanacak fırtınadan ikisi sağ çıksın. Bir de bu ikili çok
güzel dans ediyor. İnsanın zihninde Leonard Cohen çalıyor onları izlerken. Bu değerlendirilmeli.
Son demde; “Karışmak nedir?” diye
sordu kuş denize. Deniz: “Bir olma halidir.” dedi. “Bir olmak için ne yapmalı?”
dedi kuş bu kez. Deniz cevap verdi: “Aşık olmak lazım ama beklentisizce. O zaman
benlik bize dönüşür ve aradaki farklar ortadan kalkar. Fark yoksa engel yoktur.
Engel koymak yoktur. Yokluktaki tek varlık sevgidir aşktır.”
İyi tatiller… Umarım, eylülde buluşmak
üzere…
UmayMasal