“Durdurun dünyayı, ilk
sevdadan ruha düşecek var.”
Aşk canlıdır. Doğar, büyür, değişir, gelişir. Aşk gerçekse hissedeni
değiştirir. Aşk karşılıklı yaşanıyorsa hele acıtan ne varsa içine alır, el ele
tutuşan iki kalbin arasına sıkıştırır ve yavaş yavaş eriterek yok eder. Aşkın halleri
vardır. İlk hali, orta hali, son hali. Orta
hali biraz ortalama olduğundan belki pek de hatırlanmaz ama ilk ve son
hali insanda iz bırakır. Gülperi bu hafta “İlk Aşkım” diyerek yola çıktı. Aşkın ilk halinden son haline selam çaktı. Sonra
ortalamaları alınan ve adına da aşk denilen aslında aşkın yolundan gitmeyen
başka başka hallere de bakışını fırlatıp geride bıraktı. Aşk neydi, bir parça
da bunu sorgulattı. Tüm bunları yaparken bir parça eksik bir parça gedik kalsa
da hem aşkın ilk halini yaşayan Artemis ve Hasan’ın gözlerinde hem ilk halden
sekip son halde yakalanan Kadir ve Gülperi’nin birleşen ellerinde Selen’e ve
Eyüp’e duyulanları öğüttü, yok etti. Kısaca aşkın tamamlanma hissini yaşatanla
olduğunu bunun kişinin kendi ruhunu, kalbini birinin eline ister parçalasın
ister baştacı etsin diye teslim edebilmesinde saklı olduğunu ayrı ayrı iki
çiftle anlatmaya çabaladı durdu. Kaçımız anladı, kaçımız sanal gerçekliklere
hapsolmuş dünyalarımızdan aşkı sadece görsellikle bağdaştırdı bilemem ama aşk
bir kurguda daha yolunu buldu. Uzun girizgahtan sonra hadi bölüme bakalım.
Gülperi ve Kadir bu bölüm yaşadıkları kazanın da etkisiyle hızlandırılmış
kararları arasında bir süre savrulsa da sonunda nikah masasına oturmayı
başardı. Eyüp’ün ikisinin hayatına nasıl müdahil olduğunu öğrenen Gülperi eski
kocasını çocuklarının babası sıfatından bile kovarken kuşkusuz Eyüp’le en başta
neden evlendiğine dair meraklarımızı da kamçıladı. Eyüp öyle bir karakter ki ağa oğlu olmanın
tüm ukalalığını, had bilmezliğini ruhunda taşıyor. Nezaketten ve sevgiden
fazlasıyla yoksun. İşin açıkçası en iyi arkadaşını aldatan , sevdim dediği
kadını yalanlarla bir evliliğe razı eden adamı Kadir gibi bir adamdan sonra
nasıl sevip geleceğini teslim edebilmiş Gülperi şaşırtıcı. Diğer taraftan Kadir
konusunda yaptığı eleştirilerde de haklı Gülperi. Neden bir yolunu bulmak
yerine teslim oldu ki Kadir? Her neyse ikili kendi arasındaki hesaplaşmanın
ardından nikah masasına yürüdü yürümesine ama orada Eyüp’ten sonra Şeyma
devreye girdi sanki. Şeyma’nın kendisini dövdürmeye kadar vardırdığı planda
hedef nikahı durdurmak değil kuşkusuz. Eğer amaç bu olsaydı daha keskin bir
hamle gerekirdi. Şeyma bu evliliğe yönelik daha kollektif bir plan yapmış gibi
duruyor. Kızı Artemis Şeyma için bir cepheye dönüşecekse bu hamle oldukça
etkili olabilir. Şeyma’nın anneliğine bakışımı daha önce yazmıştım. Kuşkusuz kızını
seviyor ama kendisini daha doğrusu egosunu daha çok seviyor Şeyma. Bu nedenle Artemis,
Kadir arasındaki bağı zayıflatmaya çalışması beni şaşırtmaz. Babasının onunla
konuşmadan evlenmesine zaten çok kırılacak olan Artemis’in kalbi kırık,
saldırıya uğramış annesinin yanında olması beklenebilir. Artemis çok zeki bir
kız olsa da iş entrikaya gelince annesine inanmayı seçecektir. Kadir ve Gülperi’yi
ise ciddi sıkıntılar bekliyor. Evlendiler ve çok güzel oldular. Ancak Gülperi
ve Kadir için huzur uzak. Bir tarafta bu evliliğe hiç de olumlu bakmayacakları
gün gibi ortada olan Hasan,Artemis, Bedriye üçlüsü diğer tarafta Eyüp ve Şeyma’nın
hastalıklı takıntıları. Hem ilk aşktan filizlenip son aşka dönüşen duygularına
sahip çıkmaya çalışırken hem de artık ortak sahip oldukları aileyi korumaya
çalışacaklar. Burada küçük bir parantez. Son iki haftadır Gülperi ve Kadir
cephesinin çatışma unsuru olan Eyüp bana göre seyirci açısından
inandırıcılığını yitirdi. Ortalama bakış açısıyla bile her şeyi yapan ama
sürekli yırtan bir tip hem inandırıcı değil hem de izleyen açısından yorucu. Bu
cephenin tek çatışmasını Eyüp ya da Şeyma’nın takıntılarına yüklemek bence
hikayeye kan kaybettiriyor. Artemis ve Hasan’ın arasındaki duygular da çatışma
olarak hikayeye eklenecek bu kesin ama konu açma hususunda biraz daha mantık
aslında bir mücadele öyküsü olan Gülperi’yi inandırıcı kılacaktır. Sürekli kadına
şiddetin varyasyonlarını görsek de bunların kişiler üzerindeki travmatik
etkilerini çok çabuk atlatıyoruz. Bedriye’nin durumu daha orada kapanmadan
dururken neredeyse yakılmak üzere olan Artemis’in, ki bulumia hastası,
kaçırılma olayından sapasağlam bir ruh haliyle çıkması da garip. Artemis güçlü
yazılan bir karakter ama derinlik verilmedikçe hiçbir karakter vermek istediği
mesajı tam veremiyor. Unutmamak lazım her hikaye aslında bir karakter
yolculuğu. Biz o karakterlerin nasıl değiştiğini anlayamazsak o hikayeye
inanmayız. Hepimiz gibi nedenlere bağlı değişkenlerdir bizi o hikayedeki
karakterle empati yapmaya iten. Her bölüm birilerinin kaçırılması, öldürülmesi
ya da kaza yapması gerekmeden duyguları, düşünceleri de duyabileceğimiz,
ilişkilerin diyaloglarla açıklandığı anlara ihtiyaç var bence. Yine naçizane...
Gülperi ve Kadir’i nikah masasında bırakıp başka bir ilk aşka bakalım. Gökhan
ve Bedriye aşkında da sanırım bir şeyler yerine oturmuyor. İki hafta önce birbirlerini
sevdiklerini itiraf eden ikisi arasında oturmayan bir şeyler var. Bedriye’nin
iki sosyal sınıf arasında kaldığını zaten hep söyledik. Ancak babasının
gerçekte nasıl biri olduğuyla yüzleştiğinde bile Gökhan’a söylediklerinde
tutarsızlık olması yine o başta söyediğim empatiyi eksik bırakıyor. Bedriye ile
bağ kurulmuyor. Karşısındaki Gökhan’la eksik gedik de olsa kurulan bağ Bedriye
ile kurulmuyor. Çünkü anlattıkları onunla ilgili olan her şeyde o kadar satır
arası ki, izleyene geçmiyor. Tek tek toplanması gereken ip uçları için izleyen
uğraşmıyor. Yine de bu ikiliden umutluyum. Bir şekilde öğrenecekler ve ikisi de
acılarını diğerinden hafifletmenin yolunu bulacak. Bilhassa baba kaybıyla
karşılaşacak gibi duran Gökhan için önemli. Yazardan not; keşke Seyit ölmese. Burada
yine parantez. Seyit’in ölmesinin tek bir faydası olabilir. Hasan için örnek
olmaktan çok uzak babasının yerine koyulan kişi kuşkusuz Seyit. Bu hafta söylemiyle
de bunu çok net anlattı Hasan. Seyit varken Hasan ve Kadir arasında benzer bir
bağ kurulması olası görünmüyor. Bu noktada belki Hasan ve Kadir arasında akıl
hocası , öğrenci bağı oluşturmak adına bu ölüm planlanmıştır. Yine de ben Hasan
için Kadir’in bir zorunluluk değil seçim olmasını dilerdim. Babasız büyüyen bir
çocuğa bir ağabeyle beraber bir de baba verilebilirdi bence. Kapattık parantezi.
ArHas...
Bu hikayenin en nahif ilk aşkı. Çocukluğun , temizliğin ve sığınmanın
sürgün verdiği bir aşk Artemis ve Hasan aşkı. Baştan beri hikaye açısından
planlanan ve olması gereken aşk. Artemis’in an be an büyümesine şahit olduğumuz
aşkının yanında Hasan bize biraz hızlandırılmış gelse de ilk andan beri ipuçları
Hasan’ın mimiklerine yerleştirilmiş aşk ArHas. Hasan’ın kaçtığını hep söyledim.
İçin için sevdiğinin hep Artemis olduğu o kadar netti ki. Kaçışını yüklediği,
Artemis’e aramızda elektirik var dediği Selen’le oldurmaya çalıştığı ilişkide sadece
cevap veren olma misyonunu yavaş yavaş üstlenirken yöneldiği, konuştuğu,
aradığı hep ama hep Artemis’ti. Artemis’le bağı kendisi bunu reddetse de herkes
tarafından fark edildi. Artemis duvar örmediği tek kişiydi Hasan’ın. Konuştuğu,
yardım için yanına koştuğu, bulamadığında huzursuz olduğu limanı. Artemis Hasan’ın
en kırılgan yeri. Artemis Hasan’ın çocukluğu. Artemis’in biraz Amelie biraz
tanrıça çokça Çilli karması ruhunda gizli o çocukluk, Hasan’ın sığınağı. Bu hafta
yine yağmur gibi yağan dertlerinin arasında Artemis’i görmek istemesi aslında
hiç de yeni değil. Hasan zaten baştan beri bunu yapıyor. Artemis’in cesaretine
hayran kalması da yeni değil Hasan’a göre zaten baştan beri çok güçlü ve cesur
Artemis. Şeyma’ya söylediklerini hatırlayın. Hasan’a göre Artemis’in onu en iyi
anlayan kişi olması da yeni değil. Selen’e bunu bölümler önce söyledi. Yani
kısaca Hasan’ın aşkı da yeni değil. Selen’e söylediği gibi ateşin içinden
alırken yansaydı ilk kez kalbi ,apartmanın önünde Artemis onu sıfatlarından
soyarken ağlamaklı olmazdı. Hasan için baştan beri Çillisi, artık sevgilisi
olan kızla ilgili tek şey yeni. Artık sevdiği kız kadar onun da cesareti var bu
sevdaya. Çünkü neredeyse kaybetmek üzere olduğu kızın hayatında her şey
olduğunu biliyor artık. Bir an çocuklaştığı, gülümsediği sonra birden dertleştiği,
gözleriyle onu seven kızın, onun geldiği zenginlikten vazgeçtiğini bildiğini
biliyor. Artemis’in sevgilisine ilk hediyesinin pahallı bir saat değil de kendi
yaptığı kek olmasının manasında gizli aslında Hasan’la Artemis arasındaki
duygunun büyüklüğü. Anne ve babalarına rağmen direneceklerine inancım da
bundan. Belki Gülperi ve Kadir direnme gücünü yetişkinliklerinden buldular ama
Artemis ve Hasan onların hücreleriyle geçen deneyimle, savrulsalar bile
direnecekler. Diliyorum bu direnci gösterirken de konuşmaya, dertleşmeye, aşkla
birlikte dostluklarını da sürdürmeye devam ederler. Çünkü ArHas çok katmanlı
bir ilişki. Yazılma düsturu bu. Korunmalı. Yine parantez. Hasan’ın dertleri
çok. Baştan beri böyle. Biz de Artemis gibi aldık kabul ettik ama arada küçük
esler verilse de karakter azcık nefes alsa. Bu koşturma hali fazla sanki biraz. Kapattık parantezi. Hasan’ın gerçeklere teker teker vakıf olmasında,
düşünmesinde , sorgulamasında yaşadıkları kadar Artemis’in de etkili olduğunu
düşünüyorum. İlişkilerinin tabanında diyalog olan ArHas ilerleyen bölümlerde
aileye ilişkin çıkmazlarda birbirlerine tutunarak ayakta kalmalı.Aşkın doğası
direnmekse direnmeli.
Hamiş: Düş kurarken düştüm dünyaya. Sen ve ben ,ikimiz.
Karşıma çıktığında önce sesini duydum, sonra kokunu. Sonra ne sesini unuttum ne
de kokunu. Elimi tut dedin. Tuttum. Bırakma dedin, bırakamadım ki. Ben kendimi
gözlerinde unuttum. Sen ne zaman başını başka tarafa çevirsen ben gözlerimi
yüzünde buldum.
UmayMasal