14 Şubat 2017 Salı

14 ŞUBATA 14 EFSANE AŞK- AŞKA GÜZELLEME ÇİFTLER

Ey sevgili aşk, ruhumda yarattığın depremlerden mi tanımalı seni, bıraktığın izlerde mi,yoksa yanlış adreslerde ararken karşıma çıkan beklenmedik kapının ardında mı, düşmanlıktan ve nefretten kalbimi ele geçiren yolculuklara mı bağlamalıyım seni, hayatın içinden masala evrilen anlatılara mı? Ey aşk nerede aramalı seni?
Zeynep-Kerem (ZeyKer)
‘Her yerde sen varsın’ dediğinde Kerem izleyen herkes nefesini tutmuştu. Havaya attığı kağıtlarda çizdiği Zeynep’in her halinin resimleriyle yaptığı itiraf sanıyorum dizi tarihinin en güzel ilan-ı aşklarından biriydi. Kerem’in kırılmış  çocukluğunun yansıması kırıp döken halinin Zeynep’e aşkıyla yumuşamasını; Zeynep’in sevgisiyle sağalmasını bekledik hep. Alev alev yanan Kerem’i başlarda göremeyen ama sonra senden nefret ediyorumu bir aşk itirafı mottosuna dönüştüren Zeynep’i çok sevdik. ZeyKer’in hikayesi beklentileri karşılama konusunda hep eksik kalsa da anlatılanlar, yaşananlar izleyenleri kızdırsa da ZeyKer efsaneler arasına adını yazdırmayı başardı. İkili arasındaki sevda eksik gedik yazılmasına rağmen, ZeyKer arasındaki enerji hep ekrandan izleyenlere geçti. Ailesizliği en derininde hisseden aşıklarımız kurgu dünyalarında son bölüme kadar birarada bulunmayı başaramasa da eş ruhlarındaki benzer asiliklerle çift olmayı bildiler.


Defne-Ömer (DefÖm)
Gerçek hayatta yanyana gelmesi çok da mümkün olmayan iki karakterin, Defne ile Ömer’in, masalsı hikayesi bir yalanla başladı. Bu yalana rağmen Defne’nin dümdüz  hali, Ömer’in tüm mükemmelliğine inat aslında içindeki eksikleri Defne’yle tamamlamasındaki masalsılıktı hikayeye insanları bağlayan. Aşkın imkansızlıkları imkanlı hale getirmesiydi. Biraz Gurur ve Önyargı’dan Bay Darcy ve Elizabeth’i hatırlatan biraz kendine özgü bir evren yaratan hikaye yeni starlar yarattı.  İzleyenler bazen sınansa da gidişatla temelde var olan uyumluluk ve aşkın masalsılığıyla nihayetlendi. Defne Ömer de dizi tarihine altın harflerle yazıldı.

Selim-Esma
Biri masal mı dedi? Aynı bahçenin içinde iki ayrı dünyanın insanlarıydı Selim ve Esma. Bırak aşık olmaları biraraya gelmeleri imkansızdı. Zira Esma Demir’e aşıktı. Gün oldu karınca halinden koza örüp bir kelebek olarak çıkan Esma Demir’de duygularına karşılık buldu. Ancak Demir’e hissedilenler Demir’in yaptıklarına dayanamadı. Tam da bu noktada Selim ve Esma’nın hikayesi başladı. İlk bölümden Selim ve Esma arasındaki gerilimli ilişkinin ikili birbirini tanıdıkça dönüştüğü şeydi onları efsane yapan. Yaptıkları tango sonrası istemeden de olsa sürüklenirken aşka direnemediler imkansızı daha imkansız yapan durumlara rağmen. Selim’in pencereden Esma’ya bakışıydı unutulamayan. Sonradan uzun ayrılıklarla sınansa da izleyici son sahnede ‘Benden uzakta nefes aldığına inanamıyordum’ diyen Esma’ya ‘Senden uzakta nefes alamıyordum’  diyen Selim gerçek bir masal kahramanı oldular. Efsane oldular.


Gülbeyaz-Kadir
İki düşman ailenin, iki uçta çocuklarıydı Gülbeyaz ve Kadir. Kadir ailesinin Dursunoğullarıyla kavgasını komik bulurken o kavganın ortasına düşen hayalleri okyanus genç bir adamdı. Gülbeyaz’sa Demiroğullarıyla kavganın tarafı, kadından kaptan olacağını kasabaya ispat peşinde hayalleri Karadeniz genç bir kadın. İki deniz aşığının aynı tekneye, İstanbul Boğazı’na mahkumiyetinin aşka dönüşmesindeki kavganın müdavimi oldu izleyen. Kadir Gülbeyaz’ın gözlerindeki Karadeniz’de boğulmak için okyanuslardan vazgeçti. Gülbeyaz ise, aşkı için düşmanlığından. Kazım Koyuncu’nun sesiyle Karadeniz kokan hikayede Kadir ve Gülbeyaz uzun uzun süreler açılamasa da birbirine, Kadir Gülbeyaz’ın evlenme kararına kadar susmayı seçse de sevdik biz ikisinin aşkını. Sonunda aşk itirafı bir kağıttan uçağın kanadına takılıp yerini bulduğunda biz de elimizi göğsümüze koyup bir oh dedik. Öyle ya aşk uğruna hayallerden geçilip asıl hayali kendisi kılardı.                                     
 Feriha-Emir (FeMir)
 Kendinle ilgili yalan söyleyebilirsin ;ama kendini saklayamazsın. Feriha kendi küçük dünyasının sınırlarından geçmeye çalışırken tanıştı Emir’le. Kapıcı dairesinin gerçekliğinden bir masal dünyasına gitti. Kimliğini, ailesini sakladı ;ama kendisini saklayamadı Emir’den. Emir ise kendi sahte gerçekliğinden sıkılmışlığında buldu her şeyden daha gerçekmiş hissi veren Feriha’yı. Ferah bir nefes gibiydi. Nefes aldı Emir. Yalanlar yumak oldu, dolandı ikilinin boynuna. Tek tek düğüm düğüm çözdüler aşklarıyla. İmkansız aşklarını imkanlı hale getirirken savaştılar hem birbirleriyle hem sınıfsal farklarıyla. Sonunda başardılar. Kabullemek istemeyen herkese kabul ettirdiler aşklarını. Yazık ki, diğer pekçok efsane çiftin aksine ölümle ayrıldılar. Ama bir taraftan hala yaşamaktalar.
Onur-Şehrazad
Şah Şehriyar Şehrazad ile yaşadığı aşkın yansımasından doğan hikayenin baş kahramanları Onur ve Şehrazad. Kadınlara inanmayan Onur’un oğlu için onurundan vazgeçen Şehrazad’la tanışma hikayesi gündemi uzunca meşgul etti. Tartışıldı, konuşuldu. Sonunda kara gece dedikleri o geceden bir aşk doğdu. Onur ve Şehrazad etraflarını saran şüphe sarmalından hep birbirlerine tutunmayı bilerek çıkmayı bildiler. O kadar sevdiler ki, sonunda kurgudan sekip gerçeğe geçtiler.

 Zeyno-Memoli
Kendisini nikahta bırakan Erkan için yola düşüp İstanbul’a gelen Zeyno’nun hikayesi Memoli ile kesişince dramatiklikten trajikomikliğe evrildi önce. Ailesini kaybetmiş Memoli’nin hayatına bomba gibi düşen Zeyno adeta ölmüş bir ruhu kalp masajıyla hayata döndürür gibiydi. Maceradan maceraya koşup sonunda aşık olduklarında yine aralarında Erkan ve intikamlar imkansızlığı oluşturdu. Aşkları içlerinde büyürken hiç söylenemedi sözcükler, hiç itiraf edilemedi. Sonunda Zeyno kan davasını bitirmek için, namusunu temizlemek için Erkan’la nikah masasına tekrar oturduğunda kalbinde Memoli’nin aşkı vardı. O masadan kalktı Memoli’ye aşkını itiraf etti tekrar oturdu masaya Erkan’a evet dedi. Yazık ki Zeyno o düğünde vurularak ilk aşkı ve son aşkının sahibi iki adamın kollarında can verdi.
Asi-Demir
Birbaşka Darcy ve Elizabeth yansımasıydı Asi ve Demir. Ama öyle güzel öyle nahif öyle sevilesiydi ki, efsane çiftler arasında belki en sevilenlerdendi. Hala unutulmaması, özlenmesi bundan. Demir intikam için aile yadigarı topraklara geldiğinde hiç aklında yoktu aşk. Aşk öyle beklenmedik bir yerden ve kişiye yönelik geldi ki, önce şaşkına döndü. Sonra kabullendi. Asi’nin adıyla müsemma karakterine güzelliğiyle birleştirip vurulduğunu kabul ettikten sonra önce öfkesi eridi sonra intikamı. Toprağın prensesi Asi ise, şüphelere inat Demir’e elini vermekten asla tereddüt etmedi. Atmosferi, anlatımındaki şiirsellikle ve senaryosundaki akışta izleyiciyi çok da yormayan tavrıyla, oyuncuların uyumuyla Asi ve Demir nadide çifler arasına adını yazdırdı.

Kamuran-Feride
Reşat Nuri Güntekin’in içli, kırgın aynı zamanda tüm kırıklıklarını haylazlığının altında gizleyen karakteridir Feride. Çalıkuşu namıyla anılmasında da hem çocukluğundaki hafif  tombul yapısının hem de  hınzırlığının payı büyüktür. Edebiyatın da efsanelerinden olan Feride ve Kamuran aşkının dizilerde de efsane hale gelmesinde kuşkusuz başrollerinin arasındaki gerçeklik duygusunun da payı vardı. Çalıkuşu hikaye anlamında tadı damakta kalsa da Feride ve Kamuran’ın özellikle salıncakta aşk itirafı sahnesi herhalde hafızalardadır. Kamuran’a güvenemeyen Feride’nin ne olursa olsun aşkına sahip çıkışı, çapkın Kamuran’ın Feride karşısındaki acemiliği gerçekten izlemeye değerdi.

Nazlı-Niko
Evlendirilmek istendiği Kadir’den kaçarken kesişti Nazlı’nın kaderi Niko’yla. Bir kıyıdan diğer kıyıya en zor aşklardandı onlarınki. Çapkın Niko’yu ehlileştiren evliliğe yanaşmayan Nazlı’yı hemen evlenme kararı aldıran bir sevdaydı kıyılar arası aşk. Kıskançlıktan uçakta doğan Ege’den , hafıza kaybına rağmen yine yeniden karısına aşık olan Niko’ya, yatta ve açık denizde babasının ellerine doğan Ada’dan, ilik kanserini aşkla yenen Nazlı’ya kadar bir aile öyküsünün efsanevi aşıklarıydı onlar. İki uçta ve birbirine tahammülü olmayan insanlardan koca bir aile yaratan büyük bir sevdanın tatlı delileriydi. Seni alırsa fırtına dayanamam yokluğuna derken Nazlı, Niko üstüme basıp geçme dedi. Aşk onlar için imkansızı yenmekti.

Bahar-Seymen
Aşk bazen şiddetli bir karşı koyuştur. Ekranların en şiddetli aşıklarındandı Seymen ve Bahar. İlk görüşte başlayıp tanıdıkça tırmananlardandı. Meral Okay ve Mahinur Ergun’un dokunuşunda asla ezilmeyen ve itaat etmeyen Bahar kendisine itaate alışmış Seymen Ağa’ya başkaldırdı. Kararlarını sorguladı, eskide kalmışlarıyla yüzleştirdi, alıştığı hiyerarşiyi kafasında parçaladı ama hep aşık kaldı. Kapadokya’nın masal dünyasında bir prens ve prensesti Bahar’la Seymen. Kızıl, turuncu bir aşktı Asmalı’da aşk. Seymen Bahar uğruna mayına yürüdü. Bahar Seymen için hayata tutundu. Seymen Bahar’ı öldü sanıp hafızasını yok etti, Bahar Seymen’i hayata döndürdü. Efsaneleri bize aşkın tutku halini hep hatırlattı. 


Mehmet-Nermin
Beyaz güle damlayan kan. Aşk hata kaldırmaz, ihanet hiç kaldırmaz ;ama aşk öyle bir duygudur ki bir ustadan kahraman sıradan bir kızdan cesur bir ruh yaratır. Mehmet ve Nermin’in hikayesi kendi dünyalarında yaşarken o dünyaya giren Ender’in fırtınasıyla savrulur. Ama o fırtına Mehmet’in aşkının ateşiyle birleşip ne var ne yoksa yakmaya başladığında hem aşk büyür hem intikam. Sonunun acı olacağını bilsek de Nermin’in kirlettiği aşkı yine Nermin temize çeker. Mehmet’in kollarında can verir ,ama gerçek sevdası olarak kalbindeki kabirde yerini alır. Mehmet ve Nermin ise efsaneler arasındaki yerini elbet.
Leyla-Mecnun
Meşhur halk hikayesinin Onur Ünlü ve Burak Aksak elinde dönüştüğü hal kuşkusuz dizi tarihinin en ilginç anlatımlarından. Aynı gün doğup yanyana yatırılan Leyla ve Mecnun’un absürt hikayesinde Ak sakallı Dede’den, Erdal Bakkal’a, İsmail Abi’den Yavuz’a kadar pekçok fantastik karakter barındırır. Temelde sevmenin her türlü devam edeceğini anlatan hikayede aşkın yanında farklı duygular da yürür. Leyla değişir ama Leyla’ya duyulan aşk değişmez. Bu da ikiliyi efsane yapar.  

Mehmet-Gümüş
Afyon’un kasabasından geldi Gümüş. Ruhu hasta Mehmet’i iyileştirsin diye. Mehmet onun ilk aşkıydı ;ama Gümüş Mehmet için yok hükmündeydi. Zaman geçti, Mehmet önce Gümüş’ün varlığına alıştı. Sonra Gümüş’ü tanıdı,sevmeye başladı. Gümüş kozasından çıkıp yetenekleriyle varolurken iyiliği, sarıp sarmalayan enerjisiyle Mehmet’i kendisine aşık ediverdi. Mehmet Gümüş’ü öyle sevdi, öyle sevdi ki; onu ruhunu en başta hasta eden aşk geri geldiğinde hatta bir çocuk o düğüme eklendiğinde bile Mehmet Gümüş’ten vazgeçmedi. Terk edişler, kötüler, araya giren sizofrenik insanlara rağmen hem aileyi toparladılar hem birbirlerini. Dizi bize efsane bir çiftle beraber Kıvanç Tatlıtuğ’u da tanıma şansı verdi.


  Sevgililer gününe ithaf 14 efsane çifti yazmak istedik. Sıralama yapmadık zira her biri ayrı özeldi. Daha niceleri var elbet ;ama bizde izi olanlardan ilk on dört bunlardı. Aşk sanatta, anlatının her çeşidinde en özel yere sahip duygu. Merhalesi nerede, ne seviyede olursa olsun insanı dönüştüren bir hal. Hep dediğimiz şey; dünyayı aşk kurtaracak. Dileyelim ki, aşk hepimizin kapısını kurgu dünyalardan çıkıp gerçeklik dahlinde çalsın.

Umay Masal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder