5 Şubat 2017 Pazar

Aşk Laftan Anlamaz-29.bölüm

*‘‘İhaneti sende gördüm
sende şiddeti gördüm,
aşkı gördüm.
Yanarak içinden geçtim aşkın,
Kor olmadan küle döndüm.
Dokun bana bana dokun nolur,
Hasretinden öldüm...’’
Sevgili okur bu haftaki bölüm yorumumu bu şarkı Nilüfer’in yorumuyla kulağımda yazıyorum. Zira bölümdeki olaylar ne olursa olsun nereye evrilirse evrilsin, beni bölümün içinde tutan Tutsak Aşktı. Hayat ve Murat’ın birbirine Tutsak Aşkıydı. Acıda yanyana duran, hastalıkta her şeyi unutan ;ama sorgularda, korkuda birbirini dağlayan. Acıtan, acıttıkça acıyan. Murat annesini kaybetmenin acısıyla kavrulurken bu acının büyümesinde en büyük pay sahibi kuşkusuz hayatını sarmalamış yalanlardı. Neresinden tutsa elinde kalan, güvendiği ne varsa elinden alan yalanlara isyanının son dayanma sınırını geçme sebebiydi anne kaybı. Murat artık çığlık çığlık bağırıyor Kral Çıplak diye. Ama bağırdığı kuyudan dalga dalga yayılan o sese cevap veren kimse yok. Murat yalanlarla boğuştuğu kör dövüşünden uyanmak istedikçe etrafındakiler farklı farklı sebeplerle ondan gizleniyor. Farkındalık. Ruh farkındalığa açtığında gözlerini artık susturamazsın içinden yükselen sesi. Murat da susturamıyor işte. Sorularına cevap alamadıkça da farkındalığı sivrilip etrafındakilere saplanıyor. En çok da en günahsıza, en sevene, en korumak kollamak isteyene saplanıyor. Hayat’ı yaraladıkça yaralıyor. Hayat ise, dayanıyor. Hatalarına rağmen onu bırakmayan Murat’ın ruhundaki fırtınaya rağmen dümeni kırmak yerine inatla fırtınanın içine yol alıyor. Murat’ın kalbine, ruhuna tutunuyor yelken misali. Çünkü o yelkenin yırtılıp onu yarı yolda bırakmayacağına emin. Öyle ya Murat elini ne olursa olsun bırakmam dedi. Aksini söylese bile Murat, bırakın Hayat’ı İpek’in bile inanması zor Murat’ın Hayat’ı bırakacağına. Dedik ya Tutsaklık hali bu aşk. Sadece sevdayı ve karşısında o sevdanın muhatabını barındıran bir döngü. Murat ve Hayat ne kadar çevrelerine dair sıkıntılarla sınanırlarsa sınansınlar, ayrılığın eşiğine nasıl gelirlerse gelsinler kopamıyorlar. Kopmak yaşamamak hissine dönüştüğünden bu Tutsaklık hissi. Yaşamak içgüdüseldir. Murat ve Hayat içgüdüsel olarak hayatta kalmaya çalışıyor bir bakıma. Yokluğun ölüm olduğunu bilerek, hissederek davranıyor.  Buraya dönmek üzere kısa bir ara veriyor ve Aşk Laftan Anlamaz evreninin diğer sakinlerine bizce bakalım istiyorum.
Herkesin  hayatında karmaşa tam gaz yoluna devam ediyor. Kerem’in İpek’in babasından miras borçla cebelleşirken başını belaya sokması tek yolunda ve normal seyrinde giden çiftimizin önüne taşı koydu bile. Aslı ve Doruk mevzusuna gelince, Derya’nın bu konuda hamle yapmasını bekliyorduk. Hatta tam anlamıyla izlediğimiz gibi bir hamle de bekiyorduk Derya’dan. Yani Derya bizi şaşırtmadı ;ama Doruk. İşte Doruk konusunda büyük hayalkırıklığı yaşıyorum. Aslı’nın gördüğü sahne sonrası verdiği tepkiyi mahalle ağzı şeklinde püskürtme çabası fazla snob bir tavır değil mi? Aslı’ya açıklama çabası yetersizken üzerine en ufak bir hamle yapmaması kafamda sorulara neden olmadı değil. Murat’a tepkisi, annesinin yapabildiklerine en yakından şahit olmuş kişi olarak Derya’yla ilgili körlüğü, Doruk’ta bir dönüşüm mü var acaba sorusuna neden olmuyor değil. Aslı ve Doruk arasındaki renkli ilişkinin derinleşememesinde de yine Doruk’un annesine bağımlı bir yapısının olmasının payı var kuşkusuz. Doruk ne noktada büyür, fark eder bilemiyorum ama fark ettiği an karşısına çıkacak şey tercih olacaktır. Çünkü Doruk’taki temel sorunsallardan biri şu ki, annesinin yaptıklarına katılmasa da bazen kızsa da temelde susmayı seçiyor. Bu da karakter açısından susmak işine geleni onaylamaktır, ifadesini güçlendiriyor. Baştan beri dedim kendi adıma ben Murat ve Doruk kardeşliği, bu bölüm kardeş olmadıkları netleşse de, sınansın istemedim. Doruk Murat’ın çocukluğuna dair tek güzel şey, elinden alınmamalıydı. Ancak yaşadıklarında Murat’a destek olarak Doruk’u değil Hayat’ın abisini görmeye başladığımız andan beri bekliyorum. Doruk ne tarafa evrilecek cidden bekliyorum. Biraz düşündüğümde ise, Murat’ın gelgitli ruh halinin bahanesiyle acaba meşhur motto mu devreye girecek diye sormadan edemiyorum. Rekabet mi dediniz? Kardeş ilişkilerine bakınız. Murat Sarsılmaz, muhtemelen başarılı öğrenci, sorumluluk sahibi abi, daha sonra şirketi yöneten başarılı işadamı. Doruk için şu ana kadar bunlar çok da rekabet sebebi olarak görülmedi. Ancak Thomas Hardy kitabının bir yerinde şöyle der: ‘‘Sürekli damlayan su elması bile aşındırır.’’ Derya’nın sürekli saldırı halinde oluşu, Doruk’un zihninde atmaya çalıştığı tohumların  boy vermesine mi neden oldu acaba? Kim bilir? Geçen haftadan beri zihnini anlamaya çalıştığımız bir başka karakter ise Derya’ydı. Sormuştum hatta, Derya’nın derdi ne? Yani Murat’a sen Sarsılmaz değilsin dediği an Murat çeker gider. Nedir bu Murat’ı bitirme telaşı? Burada bizi ya çok ilginç bir ters köşe bekliyor ya da Derya’nın hep istediği oğul Murat gibi biriyken Doruk’un genel yapısının onu rahatsız etmesi bu yollara sokuyor Derya’yı. Çünkü öne sürdüğü tek dayanak daima oğlu. Derya oğluna güvenmediğinden, Murat gibi güçlü olamayacağını düşündüğünden bu kadar düşman Murat’a. Daha daha ve daha sorgusunda olan ruhlar gibi Derya, nerede duracağını bilemiyoruz. Emre bile durabilmişken oysa.
Emre demişken, takıntılı karakterimiz bu hafta bizi şaşırttı. Kendi adıma evlat-anne-baba sahneleri dışında çok gözleri dolan biri değilimdir. Ancak Hayat’ın Emre’yle yüzleşmesinde gözlerimin dolduğunu itiraf etmeliyim. Aşkı sevdaya döndürmeye müsaitse hikayenizin kahramanları yol sizindir. Hele o kahramanlara can verenler bunu kanıyla canıyla yaşatabiliyorsa gök de sizindir. Hayat’ın başına dayadığı silahın boş olduğunu tabiki tahmin ettim ancak boşa düşen tetiğin öncesi ve sonrasında Hande Erçel’e bayıldım. O kadar Hayat’tı ki, korkmuşluğu, çaresizliği, aşık olduğu adamı korumak için kendinden geçmişliği ile o kadar sahiciydi ki. Onca yaşananların yükünden bıkmış, istediği tek şey Murat’ın sevgisiyken elinden o tek şeyi alma telaşındaki adama başka türlü anlatamadı Murat’sız yaşayamayacağını. Tetiği çekip ölemediği için yaşadığı hayalkırıklığı, Murat’ı görüp ona anlatma isteği ve bunlara dayanamayan bünyesi. Bana göre bölümün en güzel ve etkileyici sahnesiydi. Devamında Murat’ın tüm güvensizliklerine inat hala Hayat’ı kendine getirme telaşında Emre’yi bile unutması yine sevdaya dahildi. Emre vazgeçti yaşanması muhtemel trajedi karşısında ;ama Derya süpürgeli cadı hesabı dolaşıyor herkesin etrafında. Son sahnede Emre’nin arabasının tutmayan frenleri, o arabadaki Hayat ve Hayat’ın hayatı için kendisini hiçe sayan Murat. Bölümün ana fikri senin için gerekirse ölürüm. Ölüm Emre’den yana mı kullanacak tercihini yoksa ağır bedellerle mi çıkacağız o arabalardan haftaya?Göreceğiz.
Son demde;
-Buradan gitmek için hangi yolu seçmek gerek?
-Nereye gitmek istediğin konusuna bağlı... Nereye gitmek istiyorsun?
-Neresi olduğunun önemi yok ki! Kiminle gittiğim önemli.
-Bu durumda hangi yolu seçtiğinin de önemi yok. Kiminle gittiğin önemli.
*Tutsak- Söz: Sezen Aksu/Müzik:Onno Tunç
Not: ALA fanlarına ve senaristlerimize destekleri için teşekkür ediyoruz.
                                                                              UmayMasal


    

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder