17 Şubat 2017 Cuma

Poyraz Karayel 80.Bölüm

Yine hareketli bir giriş yaptık bölüme. Havuza bizimkileri doldurmuşlar az kalsın elektriği veriyorlardı ki Eda yetişti. E zeki kadın sonuçta, boşuna bundan sonra senin adın Hızır olsun demediler. 

Hak edene hak ettiği ceza verilirken kötülerin de yavaş yavaş arkasına sığındıkları maskeleri düşüyor. Ayşegül sırtındaki yükü atıp tamamen özgürleşirken Çınar’ın sırtına binen yükler daha da artıyor. Annesinin günahının bedelini çekiyor. Doğruyu bulmaya çalışırken annesinin yaptığı yanlışlarda boğuluyor. Nevra’nın hastalıklı sevgisi en çok sevdiğim dediği oğlunu zehirliyor, ki sonunda bir karar vermesi gerekecek ve bu da bana göre Çınar’ın sonu olacak gibi… Çünkü ne olursa olsun oğlunu kaybetti ve Çınar bir daha onun yüzüne bakmayacak. Aksine duyduğu öfke daha da katlanacak. Nevra’da bunun farkında olduğu için Çınar’ı gözden çıkardı bence. 

Tabii bir de Savaş ve yapmak üzere olduğu iş var. Bahri Umman geçen hafta da söylediğim gibi eski kurt, insan sarrafı ve yılların getirdiği tecrübe ile de adımlarını temkinli atıyor. Bir işe gireceği zaman iki kere düşünüyor. Tecrübeleri onu yanıltmadı ve çocuklara iyilik götürüyoruz adı altında yapılacak olan silah kaçakçılığının farkına vardı. Savaş Bahri’nin konuşmasından sonra gerçekten pişmanlık duydu yaptığından dolayı. Nereye çıktığının değil de nasıl çıktığının önemli olduğunun farkına vardı ama gel gör ki Eda’nın ağzından çıkan kelimeler işin rengini değiştirdi. Nevra’nın işbirliğinin bozulacağını öğrenmesi yeni planlar yapmasına sebebiyet veriyor ve Savaş’ı, Bahri Umman’ın üzerine salıyor. Bu da Savaş’ın soluğu Bahri’nin kapısında almasına neden oluyor.

Sinan, Ayşegül’ün verdiği subliminal mesajları alıp babasına aktarırken yine çok güzel, neşeli anlar yaşanıyor. Artık ikisi de mutluluğu hak ediyorlar, hem de dibine kadar. O kadar çok badire atlattılar ki biraz mutlu olsalar acaba altından ne çıkacak, hangi engelle karşılaşacaklar diye düşünmüyor değilim. 

Maça diye çıkıp spor salonunda iz peşine düşenleri gecenin sonunda kadınların korkusu sardı ve koşa koşa kahveye döndüler ama gel gör ki söyledikleri yalan patlak verdi. Metin – Ali – Feyyaz zamanlarının Beşiktaş’ı şiir gibi top oynarken Ayşegül ve diğerlerinin de kafasında soru işareti oluştu. Onlar hâlâ top oynuyorlar mı ya? Onların bu halleri bizi neşelendirirken öncesinde Meltem’in yaptığı hem biraz kızdırdı hem tebessüm ettirdi. Zülfikar’ın sevgisinden emin olmak istedi, beni gerçekten seviyor mu göreceğiz dedi ve hareketini yaptı. Zülfikar hiç düşünmeden kendini kurşunun önüne atarken Meltem’de onun sevgisinden emin oldu. Sevginin filizlendiği yerde umut vardır. Hiç bitmez, engin bir denizdir. Tıpkı Sadrettin ve Songül gibi… Tabii Fatih faktörünün bu yeni farkına varılmış sevgide bir engel teşkil edeceği belliydi ve öyle de oldu. Aşkını hastalıklı yaşayanlardan olunca sonuçta kaçınılmaz oldu ama neyse ki Songül eskisi gibi hatalara düşmüyor. Evet, orada sarılmasa belki de Fatih’e böyle bir koz vermiş olmayacaktı ama Ayşegül ile paylaştıkları ve Sadrettin’e karşı yeniden yeşeren hisleri her şeyi yoluna koyacaktır. Bazen birbirini kaybetmek iyi oluyor, sonunda yeniden ait olduğun yeri buluyorsun. Songül ve Sadrettin aynı evin içinde kaybettiler birbirlerini, birçok hataya düştüler ama sonunda ait oldukları yeri, birbirlerini buldular bence. 

Mamafih sonunda kötülerin layığını bulduğu, hatalardan ders alındığı ve tabii ki kaybolanların ait olduğu yeri bulduğu güzel günler görmemiz umuduyla…

Sevgiyle, sağlıcakla kalın.

Frezya


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder